Paylaş
REKTÖRSENİZ: “Maaşımızı Başbakan veriyor, Allah razı olsun kendisinden” diyeceksiniz.
ÖĞRENCİYSENİZ: Başbakan’ı protesto eden öğrencileri protesto edeceksiniz.
SOLCUYSANIZ: CHP’yi darbecilikle suçlayacaksınız.
KÜRT’SENİZ: “Kürtçe televizyon bile açtılar, daha ne istiyoruz ki” diyeceksiniz.
KÖŞE YAZARIYSANIZ: Hükümeti eleştirmek yerine hükümeti eleştirenleri eleştireceksiniz.
MİLLİYETÇİYSENİZ: “Devlet Bahçeli’den bir numara çıkmaz” diyeceksiniz.
İSLAMCI’YSANIZ: “Ebu Zer”den söz etmeyeceksiniz.
VİCDANLIYSANIZ: Sürekli “Roboski... Roboski...” diye tutturmayacaksınız.
SANATÇIYSANIZ: Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, bakanlara kafiyeli övgüler düzen mektuplar yazacaksınız.
SIRADAN VATANDAŞSANIZ: “Seviyorum” demeniz yetmez, takla da atacaksınız.
İŞADAMIYSANIZ: “Aman hükümetle karşı karşıya gelmek durumunda kalırım” diye TÜSİAD’ın kıyısından bile geçmeyeceksiniz.
VALİYSENİZ: AK Parti il başkanından bile daha fazla AK Parti’li olacaksınız.
POLİSSENİZ: Yükleneceksiniz biber gazına...
LİBERALSENİZ: Hep “payanda” olacaksınız, asla “çıkıntılık” yapmayacaksınız.
HUKUKÇUYSANIZ: “Yargıyı eskiden dedeler yönetiyordu” diyeceksiniz, başka da bir şey demeyeceksiniz.
DİPLOMATSANIZ: Her fırsatta “Stratejik Derinlik” adlı kitabın başucu kitabınız olduğunu söyleyeceksiniz.
ÖZGÜRLÜKÇÜYSENİZ: Sadece türban özgürlüğü konusunda hassas olacaksınız.
DEMOKRATSANIZ: Kargadan başka kuş, askeri vesayetten başka vesayet tanımayacaksınız.
TARİHÇİYSENİZ: “Benim ecdadım hep at üstündeydi” diyeceksiniz.
ROMANCIYSANIZ: Esad’dan başkasına muhtıra vermeyeceksiniz.
ÖĞRETMEN ADAYIYSANIZ: Sabredeceksiniz, “Atama istiyoruz” diye kafa şişirmeyeceksiniz.
MİMARSANIZ: Mimar Sinan’ın eserlerini iyi taklit etmeyi bileceksiniz.
KARİKATÜRİSTSENİZ: Salih Memecan gibi çizeceksiniz.
İŞÇİYSENİZ: Hükümete değil hükümeti üzen sendikanıza laf çakacaksınız.
MEMURSANIZ: Cuma namazında amirin yanında saf tutmaya gayret edeceksiniz.
LİDERSENİZ: Partinizi feshedip AK Parti’ye genel başkan yardımcısı olacaksınız.
KADINSANIZ: Bülent Arınç’a dik bakmayacaksınız.
TUTARLIYSANIZ: Sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nda tutarlık arayacaksınız, sadece ona “çarkçı” diyeceksiniz.
DÖNEKSENİZ: Buradan oraya dönmeyeceksiniz, oradan buraya döneceksiniz.
Numan Kurtulmuş’un millet tanımına dair
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş iki şey söylemiş:
BİR: Bugün Türkiye’de böyle bir iktidar varsa bu Allah’ın yardımının sonucudur.
İKİ: Bugün Türkiye’de böyle bir iktidar varsa bu milletin vicdanının doğru işlemiş olmasının sonucudur.
¡
Birinci maddede ifade edilen “ilahi yardım” konusuna bir şey demem, diyemem. Ne de olsa din ve vicdan özgürlüğü var...
Fakat ikinci maddede geçen “millet” sözcüğüne itirazım var.
Şu nedenlerden dolayı:
Yekpare bir millet yoktur.
Mesela ODTÜ’lü de millettendir, ODTÜ’lüyü protesto eden de...
Eğer sadece size oy verenlere “millet” derseniz, size oy vermeyenlere ne diyeceksiniz?
“Milli vicdan” diye bir şeyden de söz edilemez.
Size oy verenlerin vicdanı, milletin bütününün vicdanı sayılamaz.
¡
AK Parti mensupları genellikle “millet” ile “kendilerine oy veren topluluk” arasında bir ayrım gözetmemeyi tercih ediyorlar.
Numan Kurtulmuş’un şahsında hepsine sesleniyorum:
Lütfen “millet” tanımınızı gözden geçirin.
Yılın adamı: Ali Ağaoğlu
SÜPER lüks otomobillere düşkünlüğüyle...
Proje yapan mimarlarına “Beni anlamıyorsunuz” diye çıkışmasıyla...
“Yaptım, oldu” mottosuyla...
“Bu değil, bu değil, bu hiç değil” çıkışıyla...
Oğluna kızıp tekne parçalamasıyla...
Ecdada selam sarkıttığı “Maslak 1453” projesinin reklamında at binmesiyle...
Gündelik hayatında liberal, söylemlerinde muhafazakâr takılmasıyla...
“Paranın ne önemi var” diye başlayan tüm sözleri yerle bir etmesiyle...
Kendisini suçlayanlara “İspatlarsan sana dayalı döşeli daire vereceğim” demesiyle...
İletişimcilerin “Medyada fazla görünme” tavsiyelerini zırnık takmamasıyla...
Yeni muhafazakâr dönemin ruhunu en iyi kavrayan müteahhit olmasıyla...
2012 yılına damgasını vuran isim hiç kuşkusuz ALİ AĞAOĞLU’dur...
Bakalım 2013’te neler yapacak?
Yılbaşı programım
SAAT 18.00: Nişantaşı’ndaki kutlama hazırlıklarını yerinde denetim.
SAAT 18.30: En güzel yılbaşı filmi James Stewart’lı 1947 yapımı “Şahane Hayat” filmini ekranda döndürme...
SAAT 19.00: Saadet’in yayın organı TV 5’ten canlı yayınlanan Mekke’nin Fethi kutlamalarına bir bakış.
SAAT 19.30: Dar kapsamlı bir yılbaşı kutlamasına şöyle bir uğramaca...
SAAT 20.00: Sosyal medyada yılbaşını fazla ciddiye alarak kutlayanlar ile fazla ciddiye alarak karşı çıkanlara ironik takılmalar...
SAAT 21.00: Gökhan Akçura’nın hazırlayıp sunduğu “Ivır Zıvır Tarihi” adlı kitap serisinden “Yılbaşı” kitabını karıştırmaca...
SAAT 22.00: Atiye Sokak’ı yarma harekâtı...
SAAT 22.30: Birand’a “Seneye görüşürüz” diye telefon mesajı sallama...
SAAT 23.00: Televizyon kanalları arasında bir cevelan...
SAAT 23.30: Balkonda pinekleme...
SAAT 00.00: Bir-iki kafa dengiyle telefonda “mutlu yıllar” geyiği...
SAAT 01.00: “Bari biraz eğleneyim” diye kasarak sokağa fırlama...
SAAT 02.00: “İnsanın evi gibisi yok” diyerek eve dönüş.
İşten atmanın en zalimi
BODRUM Milas Havalimanı’nda çalışan güvenlik elemanları arasında noter huzurunda bir çekiliş yapılmış.
Çekilişte adı çıkanlar işlerini kaybetmişler.
¡
Yılsonu ele tutuşturulan zarf marifetiyle işten atılmayı gördük.
Eldeki giriş kartının işyerine girerken çalışmamasıyla işten atılmayı gördük.
Maaşa zam yapılarak işten atılmayı gördük.
Bezdirerek işten atılmayı gördük.
Fakat kurayla işten atılmayı görmemiştik.
¡
Sayelerinde bunu da gördük.
Hamdolsun.
Durmak yok yola devam.
Paylaş