Paylaş
Ayakta zor duruyor. Etkisiz eleman. O kadar ki Trump’ı bile aratıyor. Bütün işi kurumsal ABD’ye bırakmış. Putin’le aşık atamıyor. Kamala bile kendisine “Senden bir şey olmaz ama katlanıyoruz mecburen” der gibi bakıyor.
*
OLAF SCHOLZ desen...
*
Varla yok arası bir yerde. Edilgen mi edilgen. Kendi kendine kaldığında “Merkel olsaydı her şey ne kadar da farklı olurdu” diyordur, eminim. Sonuçta günde 40 kere Merkel diyen dünya, haftada bir kere bile Scholz demiyor.
*
BORIS JOHNSON desen...
*
Aklı fikri partilemekte. O kadar ki savaş çıkmasaydı neredeyse partilemekten kellesi gidecekti. Savaşın kişisel kurtuluşuna kapı aralaması nedeniyle Putin’e gizli gizli minnet beslediğini düşünüyorum.
*
EMMANUEL MACRON desen...
*
Hummalı bir faaliyet içinde. Koşturuyor, görüşüyor, konuşuyor. Atak yani. Peki ya sonuç? Sıfır. Fakat hiç bezmiyor. Sonuç alamayan bir atom karınca... Sahne almakta çok mahir, sonuç almakta sıfır kabiliyet.
YAŞASIN DENGE
DOĞU Perinçek ekibi, iktidar yanlılarını korkutmaya çalışıyor.
*
“Putin düşerse... ABD ve NATO sizi ham yapar” falan diyorlar.
*
İyi de Putin’in “Büyük Rusya İmparatorluğu” hayaliyle...
Ukrayna’dan sonra iştahı iyice açılıp Boğazlar’ı falan ham yapmak istemeyeceğinin bir garantisi var mı?
*
Tabii ki yok.
*
O halde sloganımızı bir kez daha aşk ile haykıralım:
*
Yaşasın denge!
HAZAL KAYA’NIN OYUNCULUĞUNDAN NEFRETİMİN 5 SEBEBİ
- BİR: Çok aşırı bir zorlamayla doğal olmaya çalışıyor.
*
- İKİ: Büyük oynayarak iyi oyuncu olacağını sanıyor.
*
- ÜÇ: Gözlerine ve yüzüne ifade yüklemesini bilmiyor.
*
- DÖRT: Sahne ne olursa olsun hep şımarık kız çocuğu modunda.
*
- BEŞ: Hiç bitmeyen, hiç tükenmeyen bir yapmacıklık var oyunculuğunda.
AKREP NALAN
HAYATIMDA hiç “Dur, ben bir Akrep Nalan şarkısı dinleyeyim” demedim. Bilhassa açıp dinlemedim yani. Ama Akrep Nalan şarkılarını biliyorum.
*
Mesela “Bir çapkına baygınım” diye başlayan Sarhoş şarkısını çok iyi biliyorum. Mesela “Aşinayım ben bu aşka Aşiyan’a” şarkısına acayip aşinayım. “Halikarnas’ta geçen yaz rastladım sana” şarkısı hep kulaklarımda.
*
Nasıl oluyor da biliyorum bu şarkıları?
90’larda hayatımızın fon müziği olmuştu bu şarkılar. Oradan biliyorum.
Öyle güzel şarkılardı ki bunlar ve Akrep Nalan öyle güzel söylüyordu ki... Tatları hâlâ damağımda.
BERGEN’İN KATİLİ
“BERGEN’in katili” diye bilinen bir adam var.
Bu adam hâlâ aktif ve hâlâ Bergen’in peşini bırakmıyor.
*
Bir kere öldürmüş.
Yetmiyor adama.
Bir kere daha, bir kere daha, bir kere daha öldürmek istiyor.
*
Cinayet üzerine kariyer inşa etmiş bir adam.
ŞAHAN’A NOT
EĞER bir olay yeterince komikse...
O olayla ilgili olarak yapılan parodinin...
Kötü bir canlandırmadan öteye gitmesi mümkün değildir.
Üstelik...
Pek komik de kaçmaz.
*
Mizah dersi No: 1 gibi bir şey olmalı bu.
ÖZGÜVEN İYİDİR
ÖZGÜVEN sahibi olmak iyidir, hoştur, faydalıdır.
Ama bunun olmazsa olmaz şartları vardır:
*
Gerekçeli olacak. Altı dolu olacak. Bir dayanağı olacak.
*
Bu şartlar olmadan sergilenen özgüven, adamı rezil kepaze eder.
KRİZ VE FIRSAT
HER kriz, aynı zamanda fırsat da barındırıyor ya...
Oradan baktığımızda...
Acaba şu son savaşın, Türkiye için açacağı fırsat pencereleri olabilir mi?
*
Sanayi üretiminin artması... Turizmin beklenenden daha iyi olması... Türkiye’nin cazibe merkezi haline gelmesi...
Falan.
*
Olabilir mi böyle bir şey. Olsun lütfen.
TESETTÜRLÜ ALMIYORUZ
28 Şubat’ın üzerinden 25 yıl geçti.
AK Parti iktidarı, 20 yılı buldu.
CHP, Saadet’le kanka oldu.
Kemal Bey, Erbakan Hoca’ya selam durdu.
*
Ve fakat...
Hâlâ İstanbul’un göbeğinde Beşiktaş’ta bir mekânın kapısında adamın teki, gevşek gevşek...
“Tesettürlüleri almıyoruz” diyerek kapıdan kovmaca yapıyor, yapabiliyor.
*
Yok aga, yok.
Bu iliklere işlemiş nefret, bu bir türlü bırakılamayan kin, bu yüz bulamadığında bile ortaya çıkan ayrımcılık...
Bu ülkede bitmedi, bitmeyecek.
Paylaş