Paylaş
Diyorlar ki:
“Kobani’yle Erciş’in, Hakkâri’nin, Muş’un ne alakası var? Kobani’yle İstanbul’un, Ankara’nın ne alakası var?”.
*
Sayın Cumhurbaşkanımızın bu sualine cevap veriyorum.
*
-Hani Fırat’ın kenarında bir kurt kaparsa bir koyunu, tutar da Adli İlahi sorardı ya Ömer’den onu... İşte böyle bir alaka var.
*
-Kobani ile Hakkâri öz mü öz amca oğludur. Böyle bir alaka var.
*
-Gazze’nin, Kahire’nin bizimle ne alakası varsa... Öyle bir alaka var.
*
-“Suriye bizim iç işimizdir” derken Türkiye ile Suriye arasında bir alaka kuruyorduk ya... İşte öyle bir alaka var.
*
-Dört parmağımızı kaldırıyorduk ya hani Sisi’ye doğru... İşte o türden bir alaka var.
*
-“İstanbul’un Saraybosna ile ne alakası var” falan demeden koşuyorduk ya Taksim Meydanı’na... İşte böyle bir alaka var.
*
-Yüreklerimiz Çeçen dağlarındaki özgürlük umudu ve vatan savunması için çarpıyordu ya... Böyle bir alaka var.
*
-Rabia Meydanı ile bir biçimde alaka kuruyor ve gözyaşlarımızı akıtıyorduk ya... İşte böylesi bir alaka var.
*
Bu kadar alaka yeter mi, yoksa daha sayalım mı Sayın Cumhurbaşkanım.
O Davutoğlu var ya... Bir gün diyecek ki
BİR gün var ya bir gün...
O Ahmet Davutoğlu diyecek ki:
*
-Eğer Başbakan sensen... Ne diye başbakanlığı bırakıp Cumhurbaşkanı oldun, bana da “artık başbakan sensin Ahmet” dedin ki? Niye başbakanlığa devam etmedin ki?
-Yok, eğer Başbakan bensem... Ne diye başbakan senmişsin gibi konuşuyorsun ki? Bak ben başbakan olarak konuşuyorum, bir de sen konuşarak neden ikinci baskı yapıyorsun ki?
Eğit/donat
ABD’den açıklama gelmiş:
Türkiye, Suriye’deki ılımlı muhalifleri eğitip donatacakmış.
Bu konuda anlaşma sağlanacakmış.
*
Ve işte tam da bu aşamada bin türlü soru üşüşmekte kafalara:
-Suriye muhalefetinde ılımlı grup kaldı mı ki? Nereden bulunacak ılımlılar?
-Muhaliflerin en ılımlısı Nusra... O da El Kaide’nin kolu... “Ilımlı” diye Nusra mı eğitilecek?
-PYD “ılımlı muhalif” mi, “şiddetli muhalif” mi? Yoksa “işbirlikçi” mi? PYD de eğitilip donatılacak mı?
-Ilımlı muhalifi bulmak sadece Türkiye’nin mi işi olacak, yoksa işe ABD de karışacak mı?
-Ilımlı diye eğitilip donatılanların yarın öbür gün IŞİD diye ortaya çıkmayacaklarının bir garantisi var mı?
Orantısız güç
GEÇEN günün bilançosunu veriyorum:
-Aynı minval üzere Cumhurbaşkanı konuştu.
-Aynı minval üzere Başbakan konuştu.
-Aynı minval üzere Beşir Atalay konuştu.
-Aynı minval üzere Efkan Ala konuştu.
-Aynı minval üzere Ömer Çelik konuştu.
-Aynı minval üzere Yalçın Akdoğan konuştu.
*
Bir teklifim var:
Madem hepsi aynı minval üzere konuşuyor.
O halde...
Hepsi ayrı ayrı konuşacağına, hepsi adına sadece biri konuşsa daha iyi olmaz mı?
Böylece...
Hem televizyonların günlük yayın akışları bu denli bozulmamış olur, hem daha az enerji tüketilmiş olur, hem de biz gazeteciler demeçler arası sörf yapmaktan kurtulmuş oluruz.
Büyük devlet
KİMİLERİ soruyorlar:
Bunca kargaşa, bunca ölüm, bunca felaket, bunca tehlike varken...
Devleti yönetenler nasıl oluyor da Etiler’deki polis okulu arazisini imara açarak rant elde edebilmeyi düşünüyorlar?
Bunca iş arasında sırayı buna nasıl getiriyorlar.
*
Bu soruyu soranların haberi yok:
Bizim devlet, büyük devlettir.
Aynı anda hem kaosa çareler üretecek, hem de kupon arazi peşinde kovalayacak kadar.
İbrahim Toraman’ın Fatih Terim tanımı
İBRAHİM Toraman, Fatih Terim’i şöyle tarif etmiş:
“Her maçtan sonra... Kaybedince suçlu hep birileri... Kazanınca kahraman hep tek kişi”.
*
Fatih Terim için yapılan bu tarif, iktidar çevrelerine de gayet başarıyla uyarlanabilir.
*
-İşler iyi gittiğinde... Şampiyon, kahraman, efsane olan hep kendileri.
-İşler kötü gittiğinde... Sorumlu hep dış güçler, lobiler, paraleller, falanlar, filanlar...
*
Spordan siyasete değişmeyen bir Türkiye fotoğrafının belirmesine yaptığın katkıdan dolayı...
Teşekkürler İbrahim
Toraman.
Hiç beklemediğimiz bir anda golü yedik
“HİÇ beklemediğimiz bir anda golü yedik” demiş Fatih Terim.
*
“Kısa Türkiye Tarihi” gibi bir cümledir bu.
*
Futbolda da aynıdır, uluslararası ilişkilerde de...
Türkiye hep hiç beklemediği anda golü yemiştir ve
yemeye devam etmektedir.
Paylaş