Paylaş
Anımsayalım:
Partisine kapatma davası açıldı. En büyük güvencesi Venedik Komisyonu’nun parti kapatmalarla ilgili standartları oldu.
Yüksek yargı arıza çıkardı. Avrupa’nın “İdeolojilerden bağımsız yargı sistemi” anlayışına sığınarak yargıya ayar verdi.
Şiir okuduğu için hapis yattı. Avrupa’nın ifade özgürlüğü standartlarına sığınmak dışında bir şey yapmadı.
Asker bildiri üstüne bildiri yayınladı. Karşı çıkışını “Hangi Avrupa ülkesinde asker bildiri yayınlıyor” üstüne kurdu.
Üniversitede türban yasaklandı. İtirazını “Avrupa’nın hangi üniversitesinde türban yasağı var” diye temellendirdi.
Yani...
Önüne ne zaman engel çıkarılsa...
“Gelsin Avrupa” dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’deki konumunu Avrupa standartları sayesinde sağlamlaştırdı.
Mayınlı sahayı tamamen temizledi.
Kimsede önüne engel çıkaracak mecal bırakmadı.
“Statüko”yu mağlup etti.
Zaferi o kadar kesindi ki kendisine yeni bir “statüko” kurmayı bile başardı.
Hatta eskiden kendisine yapılan haksızlıkların benzerlerini, şimdi başkalarına yapar oldu.
Ama Avrupa bu...
Şişede durduğu gibi durmaz.
Çatlak sesler başladı çıkmaya:
“Ne oluyoruz yahu?” demeler...
“Yüzde 10 barajı çok yüksek” diye mızıldanmalar...
“Bir kitap yüzünden gazeteciler hapse mi atılırmış?” diye sorgulamalar...
“Azınlık hakları” diye üstelemeler...
“Tutukluluk cezaya dönüştü” diye yakınmalar...
Avrupa’ya ihtiyacı kalmadığının farkında olan Başbakan Erdoğan, “sizin standartlarınız, benim standartlarımdır” falan demek yerine...
Başladı Avrupa’ya fırça atmaya:
“Türkiye’ye Fransız kalmışsınız” diye kafa bulmalar...
“Bizim bize özgü sorunlarımız var” diye eski tip savunmalara kaymalar.
“Siz ne karışıyorsunuz bize” diye posta koymalar...
“Ama siz de Kızılderilileri katletmişsiniz” türü yaklaşımlar...
Bu tablonun tek bir anlamı var:
Başbakan Erdoğan, hiçbir zaman Avrupa idealini içselleştirmiş, o ideali kendine ideal yapmış bir lider olmadı.
Sadece önüne çıkarılan engelleri aşmak için Avrupa standartlarından faydalanmayı tercih etti. İşi bitince de kirli bir mendil gibi fırlatıp attı Avrupa’yı...
Bir köşe yazarının beyannamesi
Ben bu işi en fazla İki dönem daha yaparım.
Eğer herhangi bir yetkili, “Nişantaşı’ndan Bağcılar’a teleferik sistemi” gibi çılgın bir projeyi açıklamazsa Bağcılar’daki televizyon binasına gitmekten vazgeçerim.
Mehmet Ali Birand’ın kolundaki portakal renkli kordonu, yeşil kadranı olan saati alıncaya kadar mücadeleye devam.
Şamil’e “Kıskanıyorum seni Şamil” diye en az 10 telefon mesajı atılacak.
2023 hedefi: Sitcom karakteri olmak yerine sitcom senaryosu yazmak.
2013 hedefi: Melih Gökçek’le kıran kırana bir polemik.
2020 hedefi: Twitter’daki sayfaya reklam almak.
Genel Müdür’den tiyatro açıklaması
DEVLET Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin’le görüştüm.
Şöyle dedi:
“Olay maalesef çığırından çıkmış durumda”.
Ardından da ekledi:
“Bir espri yapılmış, denmiş ki: ‘Devlet Tiyatroları’na dört temsil seyircisiz oynama cezası verildi’... Bir gazeteci ‘Doğru mu bu?’ diye sordu. ‘O bir şaka, siz de şaka yapıyorsunuz herhalde’ diye cevap verdim”.
Lemi Bilgin, Sümeyye Erdoğan’ın tiyatroyu terk etmesi olayının siyasi cepheleşme konusu haline getirilmesinden şikâyetçi...
Şunları söylüyor:
“Bir günde 80’e yakın oyun oynuyoruz. Her temsilde bir ‘oyun raporu’ tutulur. O raporlarda ‘seyirci ile oyuncu arasındaki gerginlik’ dahil her türlü aksaklık söz konusu edilir. O rapor, bağımsız disiplin kurulumuzda incelenir ve gereği yapılır. Gündemdeki temsil ile ilgili bu işlemi yaptık. İncelemenin sonucu beklenmeli. Konunun değişik yönlere çekilmesinden vazgeçilmeli”.
Destursuz bağa girdim
Acun’un birçok televizyon sahibinden daha çok vergi vermesi kaç puan?
Nihat Doğan’ı “popülaritesini paraya çeviremeyen ünlüler çetesinin bir numarası” ilan edebilir miyiz?
Enver Aysever’e neden hiç kimse politikanın biraz da “sabır” demek olduğunu anlatmadı?
Şu sıralar Mümtazer’den, “Biz AK Parti’yi gözümüzde büyütmüşüz” türü bir açıklama gelir mi dersiniz?
Siz de Ergenekon’dan içeri girdiği günden beri susan Sinan Aygün’ün, CHP adayı olarak yapacağı ilk açıklamayı bekleyenlerden misiniz?
“CHP listelerine adamlarını yerleştirdi” iddiası, Süleyman Demirel’in hâlâ önemli bir siyasi aktör olduğunu göstermez mi?
CHP’nin İlhan Cihaner’i son dakika listeye alması, sizde de “Amma son dakikacı, amma araya sokuşturucu bir partiymiş bu” duygusu yaratmıyor mu?
Bir Serdar Ortaç geyiği
SERDAR Ortaç, Beyaz Şov’da kibirli bir edayla şöyle demiş:
“Evde gün yüzüne çıkmamış 900 bestem var”.
İlahi Serdar Ortaç!
Eğer söz konusu olan...
Birbirinin benzeri tekerlemeleri, birbirinin benzeri melodilerin peşine takmak suretiyle beste yapmak ise...
Evinde değil 900, 900 bin beste olsa kaç yazar?
Değil mi ama “karabiber”?
Paylaş