Paylaş
“Baka baka doyamadım, hem kokladım da” diye bir bölüm var.
Mazhar Alanson, işte bu bölüm için şöyle demiş:
“Kâbe için yazılmıştır. Ama siz onu dinlerken aşk şarkısı zannedersiniz”.
Mazhar Alanson, şarkılarını bir bütün olarak yazmıyormuş, dize dize yazıyormuş, notlar tutarak...
Mesela Kâbe’ye gidince... “Baka baka doyamadım” diye bir dize yazıyormuş.
Mesela sevgilisi aklına gelince... “Bana yeniden şarkılar söyleten kadın” diye bir dize yazıyormuş.
Mesela Medine’ye gidince... “Yandım yandım / Ah ki ne yandım” diye bir dize yazıyormuş.
Mesela esrik günlerini anarken... “Sarhoşluğu geçmedi hâlâ” diye bir dize yazıyormuş.
Mesela eski sevgilisine bakıyor... “Hâlâ hoş bir havan var” diye bir dize yazıyormuş.
En sonunda bütün bu apayrı havaların dizelerini bir araya getirip şarkı haline dönüştürüyormuş.
Siz eski sevgiliye yazılmış sarhoş sevdası şarkısı dinlediğinizi zannederken...
Aslında Mazhar Alanson, Kâbe’den Medine’den esinlenmelerle dolu manevi bir şarkı yazmış da haberiniz yokmuş.
Var ya... Mazhar Alanson aslında, tam da Kemal Bey’in seveceği türden bir belediye başkan adayı gibi... Medine’de yanıyor, içkisini içiyor, aşkını yaşıyor, Kâbe’ye baka baka doyamıyor.
Eğer bir de annesinin başı örtülüyse... Oh missss!
İNSAN VE PAPAĞAN
Bunca şehidimiz varken... Bir papağının peşine düştünüz.
Bunca insanımız perişanken... Bir haftadır papağan konuşuyorsunuz.
Falan diye bik bik edenlere... Şöyle seslenmek istiyorum:
Duyarlılıkları yarıştırmak zorunda mısınız biraderler! Hem şehide, hem insana, hem papağana aynı anda sahip çıkılamıyor mu? Ne yapsaydık? İnsanlar daha fazla acı çekiyor diye papağana yapılanı görmese miydik? Derdiniz nedir sizin kardeşim?
ABARTMAYIN ŞU ABD’Yİ
ABD, Suriye’den çekiliyor ya...
Sağdan soldan kulağıma çalınan cümleler aşağı yukarı şöyle şeyler:
Öyle kolay çekilmez bu adamlar.
Mutlaka bir planları vardır.
Ben bunların çekilmesinden korkuyorum abi.
Bunların her adımı planlıdır yahu!
Kesin bir hinoğlu hinlik vardır işin içinde.
Var ya...
Trump bile kendi yönettiği ülkeyi bu kadar abartmıyordur!
TÜRBAN BAŞKA İMİŞ BAŞÖRTÜ BAŞKA İMİŞ
30 yıl önce...
“Türban başka, başörtüsü başka” diyorlardı.
30 yıl sonra...
Yine “Türban başka, başörtüsü başka” diyorlar.
Ondan sonra da tutup hep karşılarındakilere “tutucu” falan demezler mi?
İfrit olmamak elde değil.
İYİLİKTEN SORUMLU DEVLET BAKANI: HALUK LEVENT
FARKINDA mısınız?
Nerede iyilik yapılacak bir durum var, Haluk Levent orada.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde...
“İyilikten Sorumlu Devlet Bakanlığı” kurulsa...
Ve bakanlık koltuğuna da Haluk Levent atansa...
Nasıl olur?
EVDEN AZ ÇIKMAK İÇİN ÜÇ SAĞLAM GEREKÇE
BİR: Kalabalık, trafik, is, pis, gürültü falan... Kısacası dışarısı fena...
İKİ: Her yerde hep aynı insanlar... Kısacası sürpriz yok.
ÜÇ: Kimse eğlenmiyor, herkes birbirini kesiyor... Kısacası dışarıda bir numara yok.
ATATÜRK’E ÇOK BENZEYEN ADAM
ATATÜRK’e benzeyen bir abi var. Hakikaten çok benziyor Atatürk’e... O da bunun fena halde farkında ve durumun tadını çıkarıyor.
O kadar çıkarıyor ki...
Atatürk bile Atatürk olmanın tadını bu kadar çıkarmamıştır.
SEÇİMİN GENEL KABUL GÖREN VARSAYIMI
HEMEN her yerde...
Seçimlerle ilgili yapılan değerlendirmede...
CHP açısından şu yorum yapılıyor:
“Ankara belki ama İstanbul mümkün değil”.
Bakalım seçim bittiğinde...
Herkesin üzerinde ittifak ettiği bu varsayım mı gerçek olacak, yoksa acayip bir sürpriz bizi mi bekliyor?
AYNEN, ATIYORUM, YIKILIYOR FALAN...
Biri “Aynen” dediğinde kulağım feci tırmalanıyor. Acaba neden?
Bıkmadık mı şu “Gerçekler şöyle / Hayaller böyle” kalıbından?
“Atıyorum” diye söze başlamak neden bu kadar itici?
Bilhassa kadınların birbirlerine “Bu ne abi” falan demeleri... Fena değil mi?
“Aksiyon almak” diyene siz de aksiyon almak istemiyor musunuz?
“Çok güzel, şahane” yerine “Yıkılıyor” diyeni bir fiskeyle yıkmak istemek de neyin nesi?
Fakat “Sen ne biçim kralsın” çıkışı, benim bile hoşuma gidiyor. Niye acep?
Paylaş