Paylaş
Adı: Kadir Mısıroğlu.
*
İmanın altı olan şartına bir şart daha eklemiş.
Demiş ki:
“Erdoğan’a oy vermeyen imansızdır.”
*
İmanın şartları şöyle sıralanıyor:
BİR: Allah’a iman.
İKİ: Peygamberlere iman.
ÜÇ: Kitaplara iman.
DÖRT: Meleklere iman.
BEŞ: Ahiret Günü’ne iman.
ALTI: Kaza ve kadere iman.
*
Bu altı şarta bir ilave daha yapmış “Fesli Kadir”:
YEDİ: Recep Tayyip Erdoğan’a oy vermek.
*
Ekmel Bey’e ya da Selahattin Başkan’a oy mu vereceksin?
Bu “Fesli Kadir”e göre...
Gitti senin iman.
*
Fakat bir sorun var:
Erdoğan’a oy vermeyi imanın şartı sayan bu “Fesli Kadir”, aynı zamanda Tayyip Erdoğan’ın bütün bir kampanya boyunca kullanmalara doyamadığı Mehmet Âkif’in de, İstiklal Marşı’nın da azılı bir düşmanı.
Konuşmalarında Mehmet Âkif’ten -çok affedersiniz- “p...v...k” diye söz eder, “serserinin teki” der.
İstiklal Marşı’nın dizelerine de saldırır.
Âkif’e ve İstiklal Marşı’na sallar babam sallar.
*
“Olamaz, yapmamıştır, dememiştir, demez o, hani kanıtın?” falan mı diyorsun.
Gir sanal âleme.
Kadir Mısıroğlu yaz.
Yanına Mehmet Âkif yaz.
Çıkan videoları izle.
Gözünle gör, kulağınla işit kanıtı.
*
“İstiklal Marşı’nı bilmeyenin cumhurbaşkanı olmaya hakkı yoktur” diyen, İstiklal Marşı’nı kampanyasının odağına yerleştiren, Âkif’in üzerine titreyen Başbakan Erdoğan, İstiklal Marşı’nın şairine -çok affedersiniz- “p...z...k” diyen bu adamın imanın şartını yediye çıkarması hakkında ne düşünür acaba?
“Bana kayıtsız şartsız destek veriyorsa mesele yok” mu der?
*
Erdoğan’a kayıtsız şartsız destek verirsen...
“Bakara makara” desen de kurtarıyorsun, “Peygamberimiz kibre kapıldı” desen de kurtarıyorsun, Âkif’e sövsen de kurtarıyorsun.
Ne yani?
Yeni Türkiye’nin yeni kuralı şu mu oluyor:
“Kayıtsız şartsız Erdoğancı” isen, ister “Bakara” ile makara yap, ister Peygamberimize “kibir” ithamında bulun, ister Âkif’e söv...
Yine de “makbul insan” olman mümkündür.
Bu mudur yani?
*
Bir cevap veriverseler de öğrensek.
Bank Asya
DEVLETİ idare edenler Bank Asya üzerine yaptıkları spekülasyonlarla...
“Cemaat’in bankası” olarak bilinen Bank Asya’yı kaldırıp indiriyorlar.
*
Bense bu kaldırıp indirme meselesinden daha çok şunları kafaya takmış durumdayım:
Kendisini “Hizmet”e adadığını söyleyen dini bir Cemaat, neden ve nasıl banka sahibi oluyor?
“Cemaat olmak” ile “banka sahibi olmak” arasındaki iflah olmaz çelişki nasıl izah ediliyor?
Eğitim tamam, okul tamam, dershane tamam, medya bile tamam... Ama banka ne iş?
Filistin’e de Ezidi’ye de aynı oranda yanmıyorsan
Kabilecilik yapıyorsundur.
Tarafgirlik yapıyorsundur.
Zalimin ve mazlumun kimliğine bakarak tavır alıyorsundur.
Asıl derdin zulme karşı çıkmak değildir.
“Zulüm ancak bizimkilere yapılırsa zulüm olur” anlayışındasındır.
Ölüler arasında taraf tutuyorsundur.
Zalimler arasında seçme yapıyorsundur.
*
Velhasılıkelam...
İnsan değilsindir.
Neyin öfkesi bu?
DIŞİŞLERİ Bakanı Ahmet Davutoğlu IŞİD hakkında konuşmuş.
Yaptığı saptamalar gayet sosyolojik, gayet anlayışlı, gayet diplomatik.
Mesela... “İŞİD Irak’ta Sünnilere yönelik ayrımcılığa karşı bir öfke hareketi” demiş.
Mesela... “IŞİD bir reaksiyon hareketi” demiş.
Mesela... “IŞİD bir tepki çıkışı” demiş.
*
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, eğer “ellerinde rehineler var, dikkatli bir dil kullanayım” diyerek “IŞİD” hakkında sosyolojik saptamalar yapmakla yetindiyse...
Mesele yok.
Kendisini anlayışla karşılayabiliriz.
*
Ama yok gerçek fikirleriyse...
Sormak isterim:
Kelle kesmeyi milli spor haline getirecek denli kabaran bu öfkenin kaynağı ne?
Türbe bombalama, cami yıkma falan... Bu neyin reaksiyonu?
Hıristiyan öldürme, Şii katletme, Ezidi boğazlama falan... Bu neye tepki?
Kadın, çocuk... Binlerce insanın açlıktan ve susuzluktan ölmelerine yol açma... Bu neyin kızgınlığı?
Vahşileşecek kadar öfkelenmenin, barbarlaşacak kadar reaksiyon göstermenin, türbe yıkacak kadar gaddarlaşmanın arkasında ne var?
Maliki’nin ayrımcı politikalarından bu denli öfke çıkamayacağına göre... Bu adamlara kim ne yaptı?
AK Parti’nin reklamcısı Erol Olçak’ın başarısı
BİLİYORUM, imkânları çok.
Biliyorum, parası çok.
Biliyorum, devlet desteği arkasında.
Fakat buna rağmen yine de AK Parti’nin reklamcısı Erol Olçak’ın başarısını inkâr edemeyiz.
*
Çok iyi, çok sahici, çok etkileyici sloganlar buluyor mesela... Ki slogan bulmanın parayla pulla bir alakası yoktur.
Çok çarpıcı, markayla çok münasip, duyguyu asla ihmal etmeyen reklam filmleri çekiyor mesela... Ki bunu yapmanın imkânlarla bir alakası yoktur.
Çok coşturucu, çok akılda kalıcı, çok münasip müzikler buluyor mesela... Ki bunu başarmanın devlet desteğiyle bir alakası yoktur.
Çok bütünlüklü, çok odaklayıcı, çok sarıp sarmalayan bir kampanya yürütüyor mesela... Ki bunun da destekle köstekle bir alakası yoktur.
*
Bu işler bir “fikre”, bir “buluş”a, bir “çıkış noktası”na dayanır.
Erol Olçak ve ekibinin başarısının sırrı da buradadır.
*
Bu başarıyı takdir etmenin...
AK Parti’nin yanında ya da karşısında olmakla bir ilgisi yoktur.
Hakkaniyetli olmakla bir ilgisi vardır.
Paylaş