BİR: Hacı Ahmet Hamdi Amca ile Adviye Teyze’nin biricik oğlu Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı oldu. Hadi diyelim ki bu "inanmışların zaferi"dir, "Anadolu ihtilali"dir falan... Ama unutmayalım ki bu aynı zamanda Cumhuriyet’in bir zaferidir. Bu Cumhuriyet, tornacı Hacı Ahmet Hamdi Amca’nın oğlunu Çankaya’ya çıkaracak denli eşitlikçi bir Cumhuriyet’tir. Yani hep birlikte "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırabiliriz.
İKİ: 1960’lı yılların sonundan beri kendilerini dışlanmış hisseden merkezkaç güçler, artık dışlanmışlıktan söz etmemelidir. Çünkü tam da kendilerini dışlanmış hissedenlerin derinliklerinden gelen bir isim ülkenin en tepesine çıkmıştır. Yani artık, "Bize bu ülkenin zencileri muamelesi yapılıyor" edebiyatına bir son verilmelidir.
ÜÇ: Türban yasağı nedeniyle zor durumda kalanlar da artık susmalıdır. Çünkü sonuçta mekteplerde yasak olan türban, Çankaya Köşkü’ne tırmanabilmiştir. Yasağa maruz kalanlar, bir süre de bu durumun gurur okşayıcılığına kendilerini bırakarak rahatlamalıdırlar.
DÖRT: Kamer Genç, Abdullah Gül’e dönüp, her zamanki gibi densizce konuşmuş ve şöyle demişti: "Umarım Köşk’e türbanlıları doldurmazsınız." Bunun üzerine Abdullah Gül’ün verdiği yanıt manidardır: "Benim eşimin arkadaşlarının çoğunun başı açıktır." Bu manidar yanıttan yeni dönemde Köşk’ün olası havasıyla ilgili bir ipucu çıkarmak mümkün müdür? Bekleyip göreceğiz.
BEŞ: Hacı Ahmet Amca ile Adviye Teyze, Çankaya Köşkü’nde oğullarını ve torunlarını ziyaret edebilecekler mi? Köşk’te Kayseri’nin ünlü "fırın ağzı" adlı yemeği pişecek mi? Yoksa adı konmamış bir yasak mı söz konusu olacak? Daha doğrusu yeni Cumhurbaşkanı yeterince muktedir olabilecek mi? Bunu da bekleyip göreceğiz.
ALTI: Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında bir gerilim çıkar mı? Gül biraz daha devlete, Erdoğan da biraz daha millete yaslanarak yeni bir denge mi ortaya koyacaklar? Gül’ün seçildiği dakikalarda fesatlık yapıp bunu düşünüyorum. Ve tam bu sırada Tempo Dergisi’nden Cemal Subaşı arıyor. Cevabını aradığı soru şu: "Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında ilk arıza hangi konuda çıkar?"
YEDİ: Sezer’in muhalif kimliği Çankaya’yı acayip değerli ve önemli kılmıştı... Eğer Abdullah Gül, "Hükümetle uyumlu bir cumhurbaşkanı portresi" çizerse, Çankaya’nın eski önemini yitirmesi söz konusu olabilir.
SEKİZ: Güçlü bir Kayseri lobisinin varlığından haberdardık. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’nın ardından acaba Kayseri lobisi daha da güçlenecek mi? Bu durumda Aksu’nun Güneydoğu lobisi ya da kendilerini Tayyip Erdoğan’a nispet eden Karadeniz lobisi ne yapacak?
Şakir Süter için
ÇOK yakını değildim.
İlk ve tek esaslı buluşmamızı anımsıyorum:
Ameliyattan yeni çıktığı günlerde kadim dostum Dr. Eser Alptekin, ikimizi bir araya getirmişti.
Florya’da yeşillikler içinde bir bahçede sohbet etmiştik.
Sohbetin ardından şöyle düşünmüştüm:
İşte adına medya denilen sahtekár ve riyakár dünyada sırtını korkusuzca dayayabileceğin vicdanlı bir adam.
İnsan, galiba ölüme yaklaştıkça hatıra anlatmaya daha meraklı oluyor.
Şakir Süter de Babıáli hatıraları anlatmıştı o akşam bolca.
Sonra hep takip ettim kendisini.
Ve "vicdanlı adam" saptamam biraz daha perçinlendi.
Böylece...
Şakir Süter, benim için "elinden, dilinden emin olduğum" ender gazetecilerden biri oldu çıktı.
"Temas" ve "mesafe" sanatını iyi özümsemişti.
Merkez sağın ilçelerdeki ileri gelenlerini bile yakından tanırdı.