Paylaş
* * *
Ya “vurduğu yerden ses getiren, yeri göğü titreten, muktedir bir başbakan” havasına rıza göstereceksin.
Ya da “kızı laik tiyatrocu tarafından rencide edilen bir başbakan” olacaksın.
İkisi birden olmaz.
* * *
Ya “bir şiir okuduğu için hapislere tıkılmış” olduğunu bulduğu her platformda dile getiren bir başbakan olacaksın.
Ya da “kitap yazarına bomba imalatçısı muamelesi çeken” bir başbakan olacaksın.
İkisi birden olmaz.
* * *
Ya “hapislere tıkılmışlığını” bulduğu her fırsatta ve platformda dile getirmekten zevk alan bir başbakan olacaksın.
Ya da “başkalarının hapislere tıkılmışlığına sürekli gerekçeler üreten” bir başbakan olacaksın.
İkisi birden olmaz.
* * *
Ya “Avrupa ideali”ne inanmış ve kendini adamış bir başbakan olacaksın...
Ya da Avrupalılara “Siz kendi işinize bakın kardeşim, biz ne yapacağımızı size soracak değiliz” diye fırça atan bir başbakan olacaksın.
İkisi birden olmaz.
* * *
Hem mağrur hem mağdur olunmaz.
Hem liberal hem milliyetçi olunmaz.
Hem Avrupacı hem milli galeyancı olunmaz.
Hem mazlum hem zalim olunmaz.
Hem muktedir hem önü kesilen olunmaz.
İkisi birden olmaz.
Kurtarsa dükkân senin ama kurtarmaz.
Ergenekon sanıklarının aday yapılması meselesi
- SORU: Meşru hükümeti devirmekle suçlanan kişilerin aday yapılması siyasi etik açıdan doğru mudur?
- CEVAP: Bir zamanlar halkı kin ve nefrete tahrik etmek suçlamasıyla yargılananların şimdi ülkeyi yönetmesi ne kadar etik ise o kadar etiktir.
* * *
- SORU: Ergenekon sanıklarına destek vermek Ergenekon’a destek vermek anlamına gelmez mi?
- CEVAP: Ergenekon’dan sanık olmak başka bir şey, Ergenekoncu olmak başka bir şeydir.
* * *
- SORU: Mehmet Haberal ve Sinan Aygün gibi sağcıların CHP gibi bir partide işi ne?
- CEVAP: Doğru bir soru bu... Ergenekon’dan bağımsız olarak sorulması gereken soru işte budur.
* * *
- SORU: Haberal ve Balbay’a dokunulmazlık kazandırmak, dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini savunan bir partiye yakışır mı?
- CEVAP: Haberal ve Balbay milletvekili olduklarında, yasal olarak dokunulmazlık kazanmayacak, yargılanmaları sürecek. Tutukluluk hallerinin kalkıp kalkmayacağına ise mahkeme karar verecek.
* * *
- SORU: Haberal ve Balbay’ın tutukluluk hallerinin kalkmasını sağlamak doğru bir şey mi?
- CEVAP: Ama hani tutukluluk cezaya dönüştürülmemeliydi? Bu soruyu soran tutukluluğu, kendi kafasında cezaya dönüştürmüş demektir.
Melih sen dev bir kedisin
BAZI şakrak arkadaşlar, “Melih Gökçek’in misket oynayan kedilerini mutlaka izlemelisin” dediklerinde pek de önemsememiştim.
Dün bilgisayar karşısında “yazı yazmadan önceki manasız hareketler” durumuna kendimi kaptırdığım sırada, “Dur” dedim, “bir bakayım, yine ne yapmış bizim Melih Gökçek”.
Tıkladım ve seyrettim.
Abooov!
Hakikaten kaçırılmaması gereken bir gösteriymiş.
* * *
Olay şu:
İki kocaman adamın kafasına Ankara kedisi maketi yerleştirilmiş.
Sonra da iki kedi-adama “Ankara seymeni” kıyafeti giydirilmiş.
Ortaya çıkan “iki ucube”, yani seymen kılığına girmiş iki kocaman kedi, “Oy farfara... Oy farfara” eşliğinde misket oynuyorlar.
İki kedinin arasında acemi ama tatlı bir savruklukla Melih Bey’imiz resmen misket katliamı yapıyor.
“Ankara’da bir sürrealist” olayı ki bu kadar olur.
* * *
Melih Bey ayrıca müjdeyi de veriyor:
“Seymen kılığına girmiş kedi adamlar”, Ankara’nın sembolü olacakmış.
Kuklaları, bibloları, oyuncakları falan üretilecek ve bütün Ankara’ya dağıtılacakmış.
Yaptığının bir marifet olduğundan zerre kadar kuşkusu olmayan Melih Bey, nasıl gururlu, nasıl heyecanlı, görmeye değer.
Bense karışık durumdayım: Güleyim mi, ağlayayım mı? Seveyim mi, kızayım mı? Gidip geliyorum.
Belki de en iyisi Adnan Hoca’mızın “Beril sen kocaman bir kedisin” şeklindeki o meşhur iltifat cümlesini ödünç alıp Melih Gökçek’e uyarlamak: “Melih sen dev bir kedisin.”
Şu tiplerle hiç işim olmaz
- Yalan söyleyenler ya da iftira atanlarla değil, gözünü kırpmadan yalan söyleyenler ya da iftira atanlarla...
- Eleştirilmesini kendisinin kıskanılmasına yoran ve bu konuda zerre kadar tereddüdü olmayanlarla...
- Tabuları olanlarla...
- Kişiliğini partisinin, cemaatinin, örgütünün içinde eritenlerle...
- Had safhada alıngan olanlarla...
- Kendilerini fazla ciddiye alanlarla...
- Bünyesinde zerre kadar espri duygusu barındırmadıkları halde her daim espri yapma gayreti içinde olanlarla...
Gözüm Hilal Kaplan’da
“BAŞÖRTÜLÜ aday yoksa oy da yok” kampanyasına destek veren başörtülü Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan, “Ben bu kampanya için cesareti Başbakan Erdoğan’dan aldım” demişti.
Bununla yetinmemiş, kendilerinin de “maslahat” gözettiklerini söylemişti.
Hilal Kaplan’ın güvendiği dağlara karlar yağdı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, kampanyayı gereksiz ve aşırı buldu.
Hatta biraz da münasebetsiz bulduğunu söyledi.
* * *
Bakalım Hilal Kaplan, Başbakan’ın bu açıklamasından sonra...
“Bir münasebetsizlik ettik” mi diyecek? Yoksa “Ne münasebet” mi çekecek?
Bakalım, kendisi “Majestelerinin sarı muhalefeti” mi? Yoksa “Ferman Tayyip Bey’inse / dağlar bizimdir” yiğidi mi?
Bekleyip, göreceğiz.
Paylaş