Paylaş
“I am from Turkey. I’m governor in Siirt. I like you. Your life and president is very successfull. I hope, I will be like you.”
Türkçe meali şöyle bir şey:
“Ben Türkiye’denim... Siirt’te valiyim. Sizi seviyorum. Hayatınız ve başkanlığınız çok başarılı... Sizin gibi olmayı umut ediyorum.”
MİZAHA DARBE
Böyle valiler oldukça, bu ülkede mizah tabii ki gelişmez.
Hani eski Ankara valilerinden Nevzat Tandoğan, komünistlik yapan gençlere, “Bu ülkeye komünizm gerekirse onu da biz getiririz, size ne oluyor” diye çıkışmış ya...
Siirt Valisi de mizahçılara “Biz kendi kendimizle dalga geçecek işler yaparız, size ne oluyor” diye çıkışır gibi...
Kısacası mizahçılara “Size ekmek yok” diyor.
MANGAL GİBİ YÜREK
Fakat durun bir dakika!
Dalga geçilecek bir iş yapsa da Vali’nin cesaretine hayran kalmamak mümkün değil.
Düşünsenize:
Başbakan Erdoğan’a yazmak, Başbakan Erdoğan’a imrenmek, Başbakan Erdoğan gibi olmayı ummak yerine hedefi acayip büyütüp ve aradaki tüm kademeleri atlayıp doğrudan Obama’ya yazıyor ve yazılıyor.
Bu devirde az buz şey değildir bu...
Bu açıdan da kutluyoruz yani.
Kafamda deli sorular
Neden Cüppeli Ahmet Hoca’yı uslandıran mahpushane Aziz Yıldırım’ı uslandırmamıştır?
Neden sel baskınında çaresiz kalan İzmir Belediyesi’yle maytap geçmeye fazlasıyla meraklı olan Melih Gökçek, sıra iki santimlik kar karşısında aciz kalan İstanbul Belediyesi’ne gelince suspus olmaktadır?
Yunus’u sigaya çeken Talim Terbiye Kurulu
Milli Eğitim Bakanlığı Yunus Emre’nin bir şiirini sansürlemiş.
Milli Eğitim ‘Cehape zihniyeti’nin elinde olsa Beyazıt Meydanı’nda gösteri yapılırdı.
Fakat ‘bizimkiler’in elinde olduğu için “Vardır bir hikmeti” denilerek susuldu.
KAZANIM
Sansürledikleri dizeler şunlar:
“Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver anları
Bana seni gerek seni.”
Sekiz kıtalık şiiri yedi kıtaya indirmenin gerekçesiyse şaka gibi:
“Şiirden beklenen kazanım, söz konusu eksik haliyle de sağlanıyor.”
Şiirden değil de faiz oranlarından söz ediyorlar sanki...
MOLLA KASIM
Bir Molla Kasım varmış...
Yunus’un şiirlerini “Bu dine aykırı, şu caiz değil” diye yırtıp atıyormuş.
Fakat o da ne?
Molla Kasım, şiirlerden birinde şu iki dizeyi görmesin mi?
“Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.”
MOLLA TALİM
Talim Terbiye Kurulu üyelerine sesleniyorum:
Yunus’un şiirlerini iyi okuyun...
Mutlaka şu iki dizeye rastlayacaksınız:
“Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sansürleyen bir Talim Terbiye gelir.”
Davet edilmeyince arıza çıkarılamayacak
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin en gurur verici olayının gerçekleştiği bir törene davet edilmiyor.
Yetkililer “Atlamışız” diyorlar, başka bir şey demiyorlar.
Cumhurbaşkanı da hiç mesele yapmıyor.
Bu yeni bir içtihattır.
Yeni bir âdâbı muaşeret olgusu belirmiştir.
Bundan böyle hiç kimse “Beni davet etmedi” diye arıza çıkaramayacak, küsemeyecek, trip atamayacak.
Arıza çıkaran, küsen, trip atan olursa...
“Koskoca Cumhurbaşkanı bile...” diye başlayan cümleler el altında hazır bulundurulacak.
Dizilerin maneviyatını artırmak için öneriler
Madem Muhteşem Yüzyıl başörtüsü ve namazla maneviyatını arttırdı, o halde neden diğer dizilerimiz de benzer bir yol tutturmasın?
Bu konuda bir dizi önerim var.
Sıralıyorum:
Behzat Ç. cumaya gitmeli...
Orçun, inceden Huzur Sokağı’ndaki Bilal’e benzemeli...
Kuzey İHH’ye gönüllü yazılmalı...
Arka Sokaklar’daki “Adam pisliğin teki çıktı Rıza Baba” repliği acilen “adam münafığın teki çıktı Rıza Baba” şeklinde değişmeli...
Biliyor musunuz?
AK Partili Burhan Kuzu’nun kendisine çok benzeyen bir şoförü olduğunu... ‘Yumurta atılma tehlikesi’ belirdiğinde Kuzu’nun şoförünü ‘dublör’ olarak kullandığını...
Bazı uyanıkların sırf Ferit Şahenk satın alsın diye pizza zinciri falan kurmaya başladıklarını...
Mehmet Metiner ile Sırrı Sakık kavgasının ardından Metiner’in “BDP’nin iki Sırrı’sı” ile de kavgalı hale geldiğini...
Ömer Çelakıl’ın git gide daha fazla metafizik bir atmosfer yaratan saçlarını o hale getirmek için günde üç saatlik çaba sarf ettiğini...
Koca memlekette Mehmet Baransu’nun “Hakkında bildiklerim var, yakında açıklayacağım” demediği 19 kişi kaldığını...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in son günlerde kendini iyiden iyiye Hegel’e vurduğunu...
Ülker / Koç ortaklığının ardından Mudo ile İstiklal Mobilya’nın da ortak ihaleye girme ihtimalinin en az üç puan arttığını...
AKP neden hep kazanır, CHP neden hep kaybeder
AK Parti hiç ama hiç ihtiyacı yokken...
Sırf ‘merkez sağda tam birlik’ görüntüsü vermek için...
HAS Parti lideri Numan Kurtulmuş’u partiye davet edip alır...
Demokrat Parti lideri Süleyman Soylu’yu partiye davet edip alır...
CHP ise...
Şişli gibi bir ilçede şu kadar dönem belediye başkanlığı yapan...
CHP çizgisinden gelen...
Büyükşehir belediye başkanlığında şansı olan...
Mustafa Sarıgül’ü...
Bir türlü becerip de partinin saflarına katamaz.
Monşerlik hikâyeymiş
Televizyonun önünden geçerken...
Baktım bizim Egemen Bağış...
Uluslararası bir toplantıda feci atarlanıyor.
Diyor ki muhatabına:
“Hükümetiniz ahmakça uygulamalardan vazgeçsin.”
Böyle diyor ve hiçbir şey olmuyor.
Ne kınama cezası, ne sahadan men, ne uyarı falan...
Bize yıllarca diplomaside inceliğin, kibarlığın gerek şart olduğunu anlatan, ‘diplomatik nezaket’ tabirini dillerine pelesenk eden, ülkeler arası ilişkilerde kullanılacak dille ilgili hüküm üstüne hüküm veren dışişleri mensupları var ya...
Onlardan herhangi birini elime geçirdiğim anda boğazına sarılıp kükreyeceğim:
“Bize yalan söylediniz, bize yalan söylediniz.”
Paylaş