Hürriyet’e saldıran da Yeni Şafak ile Akit’e saldıran da alçaktır

*

Ben diyorum ki:

Gazetelerin önünde toplanıp vandallık yapanlar ile gazetelere kurşun sıkanlar arasında...

Gazetelere taş-sopayla saldırıp cam-çerçeve indirerek tavır koyanlar ile gazetelere eşzamanlı silahlı saldırı düzenleyenler arasında...

Gazetecileri dövmekle, gününü göstermekle tehdit edenler ile gazetecileri korkutup pıstırmak için ateş açanlar arasında...

Alçaklık bakımından zerre kadar fark yoktur.

*

Bu ikisi arasında yapılan her mukayese, sadece ve sadece şiddetten beslenen alçakların işine yarayacaktır.

O bakımdan...

Lütfen mukayeseyi bırakalım ve alçaklara karşı omuz omuza mücadele verelim.

PYD üzerinden CHP’ye vurmak

İKTİDAR yanlısı gazetelerde CHP’ye çakılıyor.

Niye?

Çünkü CHP’nin bazı sözcüleri, PYD’nin yanında saf tutar gibi yapıyorlarmış.

*

İyi de kardeşim, siz değil miydiniz daha düne kadar PYD’nin lideri Ankara’da ağırlanırken ses çıkarmayan?

İyi de kardeşim, siz değil miydiniz daha düne kadar PYD’nin iki bine yakın yaralısı Türkiye’nin hastanelerinde tedavi edilirken suspus olan?

İyi de kardeşim, siz değil miydiniz daha düne kadar PYD’ye yardıma gitsinler diye Peşmerge’ye koridor açıldığında bunu alkışlayan?

İyi de kardeşim, siz değil miydiniz daha düne kadar Süleyman Şah Türbesi, PYD bölgesine taşınırken tezahürat yapan?

*

Artık arlanma, utanma duygusu, yüz kızarması falan hepten yok mu oldu?

Erdoğan’dan çok iyi köşe yazarı olur

CHP’de “Atatürk resmini indirme” tartışması yaşanırken...

Söylenmesi gereken her şeyi söylediğimi sanıyordum.

*

Oysa bir şeyi eksik bırakmışım.

Onu da Cumhurbaşkanı’ndan öğrendim.

*

Muhtarlara yönelik konuşmasında şöyle dedi Cumhurbaşkanı:

“50 günde Atatürk fotoğrafını kimin indirdiğini çözemeyen bir partinin, ülkeye katkı sunmasını beklemek imkânsızdır.”

*

Duyunca önce güldüm.

Sonra da şöyle dedim:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, köşe yazarı olsa... Hepimizin pabucu dama atılır.”

Uçaklara, otobüslere mülteci doldurma tehdidi

AVRUPA, sırf kendisine iki mülteci daha gelmesin diye Türkiye’yle insanlık dışı, uygarlık dışı iğrenç pazarlıklar yapıyor.

Bunun farkındayım.

*

Riyakârlığı tescilli Birleşmiş Milletler denilen yapı, sınırlarını mültecilere açma konusunda en küçük tereddüt göstermemiş olan Türkiye’ye “sınırlarını aç” falan diye çağrıda bulunarak vicdanları isyan ettiriyor.

Bunun da farkındayım.

*

Ama durun bir dakika!

Eğer Avrupa ya da Birleşmiş Milletler, tepemizi attırınca...

“Mültecileri uçaklara, otobüslere doldurup göndeririz ha!” diyecek idiysek..

Ne diye “biz ensar olacağız” diye böbürlendik ki?

Ne diye “tarihi misyonumuz” falan diye nutuklar çektik ki?

Ne diye “biz çok büyük bir milletiz” diye hava attık ki?

Ne diye “bize sığınana kol kanat germek, inancımızın gereğidir” dedik ki?

*

Hem biz niye sadece Avrupa’nın, Batı’nın ikiyüzlülüğünden, vicdansızlığından, medeniyetsizliğinden dem vuruyoruz ki?

Neden “Ey Körfez zenginleri”, “Ey Suudi Arabistan”, “Ey Katar”, “Ey Bahreyn”, “Ey Dubai” falan diye haykırmıyoruz ki?

“Bırak Müslümanlığı, nerede kaldı sizin insanlığınız” demiyoruz ki?

Yoksa onların “ikiyüzlü”, “vicdansız” “insanlıktan uzak” ya da “medeniyetsiz” gibi nitelemelerden zerre kadar etkilenmeyeceklerinden bu denli emin miyiz?

Bu iki AK Partiliye helal olsun diyorum

KAYYUMA devredilip iktidar yanlısı haline gelen bir gazete, Selin Sayek Böke’nin inancını tartışma konusu yapan bir manşet atmıştı.

Ben de “Neredesiniz AK Partililer? Niye çıt çıkarmıyorsunuz” demiştim.

*

Meğer ses çıkmış

AK Parti’den.

*

AK Parti Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, Twitter’dan şunu yazmış:

“Herhangi birine din, dil, etnik köken üzerinden saldırılması doğru değildir. CHP’li Selin Sayek Böke’nin dini, dili, kimliği kimseyi ilgilendirmez.”

*

AK Partili eski bakanlardan Sadullah Ergin de dün şu mesajı verdi:

“İnanma ve inancının gereğini özgürce tatbik etme hakkını yıllarca savunduk. CHP Parti Sözcüsü Sayın Selin Sayek Böke’nin inancının ve ibadetinin sorgulanması, istiskal edilmesi kabul edilemez.”

*

Helal olsun her ikisine de...

Allah sayılarını çoğaltsın.

Ergenekon’da yapılan ile Melek İpek’e yapılan

“AMAN bana Ergenekoncu, darbeci, Balyozcu” derler diye...

Ergenekon’da,

Balyoz’da yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara, zulümlere ses etmeyenler, çok kısa bir süre sonra bunun mahcubiyetini yaşamak zorunda kaldılar.

İddia ediyorum:

Bugün “aman bana Paralelci derler” diye...

Melek İpek’e yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara, zulümlere ses etmeyenler de benzer bir mahcubiyeti yaşayacaklardır.

Er ya da geç.

Kanal 7’ye önerim

BU sefer de Kanal 7’ye bulaşan tetikçi için Kanal 7’deki arkadaşlara bir önerim var:

O tetikçiye verilecek en büyük ceza, onu yok saymaktır.

Özeleştirimi veriyorum: Biz dikkate aldık, adam kendini bir şey sandı.

Siz bizim yanlışımıza düşmeyin, bu tetikçiyi yokluğa mahkûm edin.

Hiç sevmedim

SİYASET yapma tarzını, üslubunu falan hiç sevmesem de Çalışma Bakanı Süleyman Soylu’ya DİSK genel kurulunda sergilenen tavrı hiç sevmedim.