Mesela... Sen tutar, “Padişahlarımız evliya gibi adamlardı” dersin... Hemen “Kardeş katli” meselesini çıkarırlar karşına. Hemen “Saltanat” meselesini çıkarırlar karşına. Padişahların “evliya gibi” adamlar olmadığına dair bin türlü vesika dayarlar gözüne. Zora düşersin. Tevil üstüne tevil yapmak zorunda kalırsın. ¡¡¡ Apışıp kalırsın. Mesela... Sen tutar, “Padişahlarımıza iftira atılıyor. Onlar içki içmezlerdi. Damlasını ağızlarına koymazlardı” dersin... Buna karşılık... “Osmanlı’yı bize ne güzel anlatıyor” diyerek takdis ettiğin İlber hocan çıkar, “Saçmalamayın kardeşim... Padişahlar bal gibi içki içerlerdi. Hem de şarabın âlâsını içerlerdi” der. Ne diyeceğini bilemez hale gelirsin. İtiraz etmeye bile mecal bulamazsın. ¡¡¡ Zillete düşersin. Mesela... Sen tutar, “Hanedan mensuplarına çok büyük haksızlık yapıldı. Ah padişahlarımızın torunları ah” diye lügat paralarsın... Sana Hanedan Ailesi’nin Paris’te yaşayan ve Fransızcayı anadilinden daha iyi konuşan son üyelerinden biri, “Benim dedelerim sizler gibi yobaz değildi. Siz kim oluyorsunuz da dedelerime sahip çıkmaya kalkıyorsunuz” diye fırçayı basar. Mahcup olursunuz. Verecek cevap bulamazsınız. Utanırsınız.
Cüppeli’nin kasedi
DENİZ Baykal’ın kasedi çıktı... Hemen çekildi. Ali Kırca’nın kasedi çıktı... Adamcağız epey sarsıldı. Fakat... Bakıyoruz bizim “Cüppeli”ye... Adamın maşallahı var. En küçük bir sarsılma, en küçük bir mahcubiyet, en küçük bir nedamet, en küçük bir suçluluk duygusu yok. Vaazlarına tam gaz devam ediyor. Televizyonlarda hüküm vermeyi sürdürüyor. Koskoca Bakan’la aşure dağıtıyor. Alevilere hakaretler yağdırıyor. Son model arabasıyla havasını basıyor. Bu durumda insanın “Keşke Baykal bir cemaat lideri olsaydı” diyesi geliyor.
Jaguar’ın ötekileştirilmesi
ŞU her ağza sakız olan “ötekileştirme” sözüne iyiden iyiye kıl olduğumu kamuoyuna ilanen duyurmuştum ki... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün müsamere tadındaki “üniversite öğrencileriyle buluşma” toplantısına Jaguar marka otomobille giden öğrencinin açıklamasını gördüm. “Beni ötekileştirmeyin” diyor Jaguar’lı arkadaş. İşin doğrusu şudur: Ancak bir dezavantajlı ötekileştirilir. Ötekileştirme, ancak bir mağdur için söz konusu olabilir. Bir fabrikatörün grev yapmaya hazırlanan işçisine “Beni ötekileştirme işçi arkadaş” demesi ya da zalim bir hükümdarın tebaasına “Lütfen beni ötekileştirmeyiniz” demesi sadece komik kaçar. ¡¡¡ Doğru kullanıldığında bile ifrit olmaya başladığım “ötekileştirme” sözcüğünü, Jaguar’lı öğrenci arkadaşın ağzından işittiğimde ne hale geldiğimi varın siz hesap edin.
Harcıâlem notlar
? Dikkat! Ferdi Özbeğen sezonu açmış. El mecbur, gidilecek. ? Mandela’nın hayatını anlatan bir kitaba başladım, hiç sarmadı. ? Sosyal medyada sürekli ne yapıp ne ettiklerini anlatanların haklarını savunmak için bir örgütlenmeye gitmenin zamanı geldi galiba. ? Mehmet Ali Birand’ın portakal renkli saatlerinden birini nasıl hacılarım acaba? ? Kadim dostum Mansur Forutan, Asmalı’da kafe açıyor... Ne güzel! ? “Geç yatmanın kendine göre güzellikleri” başlıklı bir makale çalışması. ? Korkarım Nebahat Çehre, bu saatten sonra kendini Hürrem Sultan sanacak. ? Hafızamı yokladım: Sinemada ilk seyrettiğim film “Oğlum Osman” imiş. ? Sanırım “Eyvah Eyvah İki” bir tür “Baba” filmi gibi olacak... “Baba İki” de “Baba”yı aratmamıştı. ? AK Parti’yi savunanlar! Köşe yazarlarına gönderdiğiniz mesajlarınıza “Hayatımda AK Parti’ye hiç oy vermedim ama...” diye başlamayın. Kimse yemiyor. ? Halkı yeterince tanıma fırsatı bulamayan köşe yazarları için bulunmaz nimet: İzdivaç programları. İzle, not al ve analiz yap.
İyi ki saltanat kalkmış
BİR köşe yazarı olarak acayip etkisiz olduğumu dehşetle fark etmiş bulunmaktayım. Baksanıza! “Kötü bir dizi de ve geç” dediğim “Muhteşem Yüzyıl” adlı dizi, ortalığı kasıp kavurdu. Bakanlar ayağa kalktı, RTÜK olaya el attı, sendikalar suç duyurusunda bulundu, bazı gazeteler “Muhteşem Süleyman” adlı broşürler dağıttı, her köşeden “tarihimize iftira” çığlıkları yükseliyor. Ama ben en çok Hanedan’ın son temsilcilerinden birinin verdiği demeçle eğlendim. ¡¡¡ Sultan İkinci Abdülhamid’in dördüncü kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu efendimiz, “Muhteşem Yüzyıl” dizisiyle ilgili olarak şöyle diyor: “Aile olarak karar aldık, kendi tarihimizi kendimiz çekip yapılan yanlışlıklara bir son vereceğiz”. Şu yaklaşıma bakar mısınız? Sanki koca bir devir, bu beyefendinin ailesinin özel tarihi... Bu durumda Çaldıran Savaşı’ndan söz ettiğimizde bu beyefendi, “Ailemizin komşusu ile arasındaki özel bir mesele... Kurcalamayın” mı diyecek? Neyse... Galiba en iyisi saltanatı kaldıranlara dua etmekle yetinmek...
Said Nursi’nin çektiği acılar
? Burdur’da ikamete mecbur edildi. ? Barla’da sürgün kaldı. ? Eskişehir Hapishanesi’nde tecritte tutuldu. ? Denizli Hapishanesi’nde yattı. ? Kastamonu’da sürgün kaldı. ? Emirdağ’da sürgün kaldı. ? Afyon Hapishanesi’nde yattı. ? Hakkında onlarca dava açıldı. ? Attığı her adım takip edildi. ? Bakanlar Kurulu kararıyla kitapları toplatıldı. ? Kitaplarını okuyanlar bile tutuklandı. ? Mezarı bir gecede söküldü, naaşı bilinmeyen bir yere defnedildi. ¡¡¡ Ben şunu bilir şunu söylerim: Neyi savunmuş olursa olsun, neyi söylemiş olursa olsun, hangi inanca sahip olursa olsun... Böylesi bir hayat yaşamış olan Said Nursi, dört dörtlük bir mazlumdur. Mazlumları mukayese etmeyi sevmem ama onun yaşadığı zulmün yarısını bile yaşamamış Nâzım Hikmet için yaptıklarımızın ve söylediklerimizin hiç olmazsa yarısını Said Nursi için söylesek fena mı olur?