GÜL HASRETİ - Abdullah Gül’ü en ağır şekilde eleştirdim... Hakkında çok şey yazdım...
Ama şimdi tıpkı Rıza Tevfik’in "Abdülhamit’in Ruhundan İstimdat" başlıklı şiiri gibi, "Abdullah Gül’ün Şahsından İstimdat" başlıklı bir şiir yazsam yeridir... Demek ki Abdullah Gül, pek mühim bir boşluğu dolduruyormuş... Demek ki Gül, "Masanın altından ayağıyla Tayyip Bey’in dizine vurma" yöntemine dayalı uyarılarında acayip haklıymış...
ŞUNU ANLADIM - Tayyip Bey’in avazı çıktığı kadar bağırarak yaptığı konuşmada söylediği şu cümleye lütfen dikkat: "Eski komünistler gibi çamur at, tutmazsa izi kalır anlayışına sahipsiniz." Ne kadar sağcı bir cümle böyle bu... Demek ki Tayyip Bey, bir zamanlar komünistleri "öcü" gibi gören takımda yer almış... Acaba "Komünizmle Mücadele Dernekleri"nde de görev aldı mı? Oysa benim gibi 80’lerin İslamcıları, hayatımızın hiçbir döneminde "komünist düşmanı" olmamıştık... Sağcı da olmamıştık... Ali Bulaç sağ olsun, sağcılığı bir "sapma" olarak görürdük... Tayyip Bey’le kafamın uyuşmamasında bunun rolü var mı acaba?
ŞEVKİ YILMAZ TARZI - Ne kadar da demode olmuştu o tarz... "Şevki Yılmaz’ın hitabet tekniği", bu zamana kadar Tayyip Erdoğan’ın da uzak durduğu bir teknikti... Gerçi bazen belagat şehvetine kapılıp o tekniği uyguladığı oluyordu... Ama bu kadar uzun hiç sardırmamıştı... Acaba "çıplak" ya da "giyinik" bir uyarıcıdan yoksun olması mı Şevki Yılmaz Hoca’nın bile terk ettiği tekniği uygulamasına yol açtı?
SAVCILIK MESELESİ - Yargılamanın yapılacağı yer, gazete sayfaları değildir, mahkemelerdir... Bu cümle Tayyip Erdoğan’a ait... Ne kadar doğru bir yaklaşım değil mi? Ama bu yaklaşımın sahibi, henüz iddianamesi ortada bile olmayan bir davanın gönüllü savcılığını üstlenmemiş miydi?
"BİZİM ÇALIK" - "Sana bir hafta süre... Açıkladın, açıkladın... Yoksa ben açıklarım ha" diye konuşabilen bir Başbakan’a, "Çalık için rafineri sözü verdin mi? Ondan ’bizim Çalık’ diye söz ettin mi?" diye sormak, ardından da "Sana bir hafta süre... Açıkladın, açıkladın... Yoksa ben açıklarım" diye meydan okumak herkesin hakkı değil midir?
NECDET ŞEN’E HELAL - "Hızlı Gazeteci" adlı çizgi romanın yaratıcısı Necdet Şen, Star gazetesinde yazıyor... Ve "hamamın namusunu kurtarmak" ona düşmüş durumda... Necdet Şen, hiç lafı eğip bükmeden, Başbakan Erdoğan’a şöyle seslenmiş: "Sayın Başbakanım... Konuşurken ağzınızdan çıkan her kelimeyi bıçkın bir kabadayı sıfatıyla değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı sıfatıyla sarf ediniz." Benim de iki gündür söylemek istediğim buydu... Bravo Necdet Şen’e...
Cumhuriyet’teki arkadaş
CUMHURİYET gazetesinde "Medya" köşesi hazırlayan Mehmet Faraç diye bir arkadaş var...
Bu arkadaş, ne zaman benden söz etmeye kalksa, "Hürriyet’teki eski dinci yazar" demeyi tercih ediyor...
Ama bakıyorum...
Aynı arkadaş, mesela Mehmet Altan’dan "Star’daki İkinci Cumhuriyetçi yazar" diye söz etmiyor... Mesela Cengiz Çandar için "Radikal’deki eski Maocu" demiyor... Veya Mümtaz Hoca’dan "Eski solcu / yeni ulusalcı" falan diye söz etmiyor...
Yani genel bir tanımlama hastalığı söz konusu değil...
O zaman sorayım:
Yahu Mehmet Faraç arkadaş! Neden sadece ben?
Yoksa geçmişte sana bir iyiliğim mi oldu da karşılığını bu şekilde ödüyorsun?
Asaf Hoca’ya rahmet
ASAF Ataseven Hoca’yı da kaybettik...
Böylece bir "güzel insan" daha ayrıldı aramızdan...
Asaf Hoca, Vakıf Gureba Hastanesi davasına ömrünü adamış bir hocaydı...