Paylaş
Senin adına utandım vallaha.
Nasıl utanmayayım?
Muhbirlik yapanları ayıplayan bir adamın muhbir haline gelmesi karşısında utanılmaz da ne yapılır?
* * *
Fehmi Abi...
Madem bulanık suda balık avlamaya merak sardın.
Madem Soner Yalçın’la sosyalleşmiş herkesi Ergenekon’dan içeri tıktırmak için iştaha geldin.
Madem ayıp, günah takmamaya başladın.
Madem “gülünç oluyorum” falan demiyorsun.
Madem ileri demokrasinin Senatör McCarthy’si sen oldun...
O zaman...
Olayı “Salomanje Çetesi” ile sınırlı tutma.
Al, ben sana malzemenin kralını vereyim, sen oya gibi işle...
İşte içinde yer aldığım gazeteci çetelerinin tam listesi.
Buyur, buradan yak:
* * *
- SALOMANJE ÇETESİ: Eğer çete lideri Hıncal Uluç’un örgütsel yapı içinde hegemonya kurma güdüsü her geçen gün artmasaydı, bu çete hâlâ faaliyetini sürdürüyor olurdu. Ama olmadı. Çeteyi ilk önce Ali Saydam liderliğindeki “hücre” terk etti. Sonra ben, “Beyaz Salomanjeciler Cephesi” diye bayrak açtım ama peşimden bir tek Ertekin geldi. Kısacası sonu hüsranla biten bir maceradır bu...
- KIZIL FASIL ÇETESİ: Senin liderliğini yaptığın “Yeşil Fasıl Çetesi”ne karşı, biz de “Kızıl Fasıl Çetesi” diye örgütlenmeye kalktık. Amacımız Ekrem Dumanlı gibi muhafazakâr gazeteciler ile Ahmet Çalık gibi medya patronlarını devşirmekti. İki nedenle başarılı olamadık: BİR: Sponsor bulamadık. İKİ: Samime Sanay’ı ikna edemedik.
- SUNSET ÇETESİ: Bu çete, faaliyetini sürdürüyor. Lider kadronun tümünü açıklayamam. Ama “bir numara”nın Ertuğrul Özkök olduğunu söyleyebilirim. Fakat bir sorunumuz var: Eğer Ertuğrul Özkök, “Ben genel yayın yönetmeni iken...” diye başlayan hatıralarını anlatmaya bu hızla devam ederse, korkarım bu çete de dağılacak.
- PAPERMOON ÇETESİ: Bir dolmakalem üzerine edilen yeminle başladı bu çetenin faaliyeti... Hedef: Cavit Çağlar, Nail Keçeli, Ahmet Özal gibi isimler üzerinde doktrin çalışması yapmaktı. Her üç ismin de ikili oynadığı fark edilince örgüt faaliyetleri bir süreliğine askıya alındı.
- DELICATESSEN ÇETESİ: Bu çetenin çelik çekirdeğini şu isimler oluşturmaktadır: Sayım Çınar, Buket Aşçı, Onur Baştürk. Övünmek gibi olmasın ama lider benim. Sempatizan kadrosunda ise EA, EZ, HG kod adlı gazeteciler yer alıyor. Her hafta salı günü mesai saati içinde “Delicatessen” adlı mekanda yapılan örgüt toplantıları, bazen Sayım Çınar’ın sebepsiz öfke krizine girmesi nedeniyle erken bitiyor.
* * *
Fehmi Abi...
Senin için “Zaman gazetesine geçince Yeni Şafak’taki kadar dikkat çekmemeye başladı” diye yazmıştım.
Bak, Salomanje Çetesi’ni yazınca nasıl da dikkat çektin.
Eh, sana verdiğim bu malzemeyle artık bir ay idare edersin.
Hadi Senatör Fehmi...
Göster kendini!
‘Bizi Batı’ya şikâyet ediyorlar’ yakınması
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın, Batı’dan gelen “Türkiye’de basın özgürlüğü tehlikede” temalı ciddi uyarılar karşısındaki tutumu şu üç maddede özetlenebilir:
- BİR: Basın özgürlüğünün tehlikede olduğu yalandır.
- İKİ: İçimizden bazı hainler, Batılıları yalan yanlış bilgilerle dolduruyorlar.
- ÜÇ: Kandırılmış Batılılar da, neyin ne olduğunu bilmeden konuşuyorlar.
* * *
Bu yaklaşım şu nedenlerle kabul edilemez:
- BİR: Türkiye’de olup bitenlerin bilinmesi için birilerinin Batı’da kulis yapmasına falan gerek yoktur. Dünya küçüleli epey zaman oldu.
- İKİ: “Türkiye’yi Batı’ya şikayet” diye bir ihanet olsaydı, Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Batı başkentlerinde dile getirdikleri şikayetler de ihanet kapsamında değerlendirilirdi.
- ÜÇ: Eğer Başbakan, Türkiye’de hiçbir gazetecinin gazetecilik faaliyeti nedeniyle “içeride” olmadığına gerçekten inanıyorsa, Batılı dostlarına Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın gibi isimlerin neden içeride olduklarını anlatmalıdır. Bakalım ikna edebilecek mi?
CHP: Biraz oluyor mu ne?
İŞTE bakın:
Bir “aile sigortası” dediler...
Ortalık nasıl da allak bullak oldu.
Bir “yaz aylarında askerlik” dediler...
AK Parti nasıl da telaşlandı.
Demek ki neymiş?
Gündemin peşinden koşan parti olmak yerine, gündemi belirleyen parti olmak gerekiyormuş.
Demek ki neymiş?
Yapılanları karalamak üzerine değil, yapacaklarını anlatmak üzerine yoğunlaşacakmışsın.
Mümtaz’er modeli
MADEM Zaman gazetesi yazarı Mümtaz’er Türköne ile eşi Özlem Türköne, “Bir dönem Özlem milletvekilliği yapsın, bir dönem de Mümtaz’er” şeklinde özetleyebileceğimiz eşit, adil ve hakkaniyetli bir model geliştirdiler.
Peki bu model neden başka isimler için de geçerli olmasın?
- Mesela... Salih Memecan, bayrağı Nursuna Memecan’dan teslim almak için neyi bekliyor?
- Mesela... Aköz çifti neden bu dönem bu işe başlamıyor?
- Mesela... AK Parti milletvekili Zeynep Dağı, yeni dönemde neden görevi köşe yazarı eşi İhsan Dağı’ya bırakmıyor?
- Mesela... Madem Kemal Unakıtan aday olmayacak, neden Ahsen Yenge olaya dahil olmayı planlamıyor?
Sevmediğim sesler
- Nişantaşı denilen semtte gündüz saatlerinde bir türlü eksik olmayan inşaat sesi...
- Radyoda maç anlatan spikerin sesi...
- Politikacının propaganda yaparken çıkardığı tekdüze ve mekanik ses...
- Duvarı delen matkap sesi...
- Televizyonda minibüs muavini gibi konuşarak tartışan yeniyetme kanaat önderciği sesi...
- Güya kafa dinlemek için gidilen eğlence mekânlarında çalan yüksek sesli müzik.
- Kibarlıkta aşırı giden tiyatrocu sesi...
- Dövülür gibi kullanılan klavyenin sesi...
- Romantik olmak için genizden çıkarılan yapay buğulu ses...
- Ritmi tutturulamamış sloganların sesi...
- İzlenmeyen televizyonun sesi...
- Uçağın kalkışından inişine kadar hiç kesilmeyen çocuk ağlaması sesi.
Paylaş