Aslında seni "Alırım başımı giderim efeler gibi hey" noktasına getiren, ne "türban"dır, ne "İslamcıların gelmesi"dir, ne de "yüzde 30 ile yüzde 70 arasındaki asla kapanmayacak gibi görünen fark"tır.
Teşhiste yanılıyorsun dostum, üzgünüm...
Sorun, "din kaynaklı bir hareketin ülkeyi ele geçirmesi" sorunu falan değildir.
* * *
Sevgili Fazıl...
Sorun, AKP iktidarını oluşturanların, kendilerini "halkın gerçek temsilcileri" olarak görmesi sorunudur...
Bunlar "halkın değerleri" falan diyerek, memlekette tek tip bir yaşam tarzını ve kültür anlayışını egemen kılmak istiyorlar.
Dostum, sana "Yetti artık" dedirten işte budur...
"Halkın değerleri" adı altında yüksek sanat birikimlerine yüz çeviriyorlar.
"Halkın değerleri" adı altında memlekette iyi kötü oluşmuş burjuva kültürünü küçümsüyorlar.
"Halkın değerleri" adı altında farklı yaşam tarzlarını ve kültür birikimlerini değersizleştiriyorlar...
Sevgili Fazıl...
"Köylülük" adını verdiğimiz olgu, "halkın değerleri" kisvesine bürünüp, sinsi bir şekilde ülkenin bütün alanlarını zapt ediyor.
Ve sen aslında buna isyan ediyorsun...
Hemen söyleyeyim dostum, teşhisinde olmasa bile isyanında sonuna kadar haklısın...
* * *
Sevgili Fazıl...
İstersen ne demek istediğimi bir örnekle açıklamaya çalışayım:
Soldan AKP’ye geçen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, senin "Çekip gideceğim" şeklindeki açıklaman karşısında, "Bir değerli sanatçının kendi toplumuna bu derece yabancılaşması üzüntü vericidir" diye bir demeç verdi ya... İşte bu demeç, hayli "açıklayıcı" kıvamdadır...
Nasıl mı? Anlatayım...
Günay bu demecinde...
"Tek tip bir toplum" yapısını "veri" olarak aldığını ortaya koyuyor.
Ona göre...
Memlekette aynı şeyleri düşünen, aynı şekilde yaşayan, aynı duygu dünyasına sahip, aynı kültürel birikimlere kucak açmış bir "toplum" vardır...
Eh, "toplum tasavvuru" böyle olan Ertuğrul Günay’ın, her türlü "aykırılık", "çıkıntılık" ya da "mızıkçılık" olayını...
"Kendi toplumuna yabancılaşma" olarak algılaması doğallaşır.
Ve sen de bir anda "kendi toplumuna yabancılaşmış bir aydın" konumuna düşüverirsin...
Sevgili Fazıl...
Sonradan AKP’li olmuş Ertuğrul Günay bile olaya böyle yaklaşıyorsa...
Her türlü farklılığı, tartışmasız "halkın değerlerine yabancılaşma" olarak algılayan anlı şanlı AKP’liler ne yaparlar...
Sen hesap et...
Bilmiyorum, "asıl" tehlikeyi anlatabildim mi dostum?
* * *
Bak Fazıl...
Osmanlı’da bile bir "şehir kültürü" vardı...
Hatta...
Her iki kültürü de "din" olgusu beslediği halde, Osmanlı’daki "köy kültürü" ile "şehir kültürü" arasında muazzam bir fark vardı...
Ancak...
Derbederliklerini ve köylülüklerini, "halkın değerlerine uygunluk" olarak gören AKP’liler, ortada bir "şehir kültürü" bırakmadılar.
Üstelik...
Bu kültürel değersizleştirme olayına, "Biz halkın değerlerine uyuyoruz" diyerek bir meşruiyet bile kazandırdılar.
Can sıkıcı olan bu pervasızlıktır.
Yani...
Sevgili dostum...
Teşhisi, "İslamcılar geldi! Eyvah" diye ortaya koymak yerine...
"Köylüler geldi! Eyvah" diye ortaya koymaya ne dersin?
DEĞİNMELER
TORNACININ SİTEMİ Tornacı bir dostum aradı... "Kızdığın bir yazarı ’Tornacı’ diye aşağılamana çok üzüldüm" dedi... "Dur bir dakika... Ben aslında öyle demek istememiştim" falan desem de... Karşımdaki "Ben tornacıyım ve üzüldüm kardeşim" diyor ve başka da bir şey demiyordu. Ne yapayım? Çaresiz olarak arkadaşımın şahsında bütün tornacılardan özür diliyor ve "Tornacılık kutlu bir meslektir!" diye slogan atıyorum.
KOŞER LOKANTASI Sevgili şair dostum Mevlana İdris, "Türkiye’nin tek koşer lokantası Karne’dir" şeklindeki saptamama itiraz etmiş... Şöyle diyor: "Ambiyansı konusunda bir şey diyemeyeceğim ama Eminönü’nde Hamdi’nin yanında epey eski bir koşer lokantası daha var bayım..." Mevlana İdris’e bu uyarısı için teşekkür ediyorum.