O dönemki sıfatı sadece AKP Genel Başkanı olan Tayyip Erdoğan konuşuyor...
Diyor ki:
"Aile planlaması ihanet-i vataniyedir... Milleti azaltmak suretiyle, tarihten, dünyadan silme projesinin adıdır... Bu milletin çoğalması lazım... Allah ne verdiyse çoğalın."
Gördüğünüz gibi henüz "iktidar" sorumluluğunu almadığı için...
Daha çok "İstanbul Belediye Başkanı" olduğu dönemleri çağrıştıran bir üslup kullanıyor Erdoğan...
Ve aradan 6 yıllık bir iktidar serüveni geçtikten sonra...
Erdoğan, bu kez "Başbakan" sıfatıyla konuşuyor...
Ve her çift için koyduğu sayısal hedefi açıklıyor:
"En az üç çocuk..."
Böylece "Allah ne verdiyse" diye başlanıp, "En az üç çocuk"ta karar kılınmış olunuyor...
İktidara gelmeden önce "Allah ne verdiyse dayan birader"...
İktidara geldikten sonra "En az üç çocuk"...
Aradaki farkı neyle açıklayabiliriz?
Bence "Taç giyen baş akıllanır" özdeyişinden yararlanabiliriz...
Diyebilirsiniz ki: "Yapma Ahmet Hakan... ’Allah ne verdiyse’ ile ’En az üç çocuk’ arasında ne fark var?"
Ben de derim ki:
Ne yapalım? Erdoğan ancak bu kadar akıllanabilmiş...
Çok mühim adamları Gülenciler mi dinliyor
ÖNCE bir general...
Ardından YÖK’ün tartışılan eski başkanı Erdoğan Teziç...
Ve en son Ankara’da etkili bir savcı...
Her üç ismin de "Güneşin sofrasında / Dostların arasında" yaptıkları iddia edilen gayri resmi konuşmaları "Youtube" adlı internet sitesinde yayınlandı...
Sesler kendilerine mi ait?
Bilmiyoruz...
Mahrem alanda yapılan konuşmaların gizlice kaydedilip yayınlanması hukuken ne tür sonuçlar doğurur?
Bilmiyoruz...
Ve en önemlisi, bu bayağı zor operasyonu hangi odak yürütüyor?
Bunu da bilmiyoruz...
* * *
Ancak...
Hedefteki mühim adamların kimliklerine ve kişiliklerine bakanlar, üstü kapalı da olsa şu iddiayı dile getiriyorlar:
Bu işin arkasında bir cemaat var!
"Cemaat" deniliyor ama hangi cemaatin kastedildiği açık: Fethullah Gülen cemaati...
Peki gerçekten de böyle bir durum söz konusu olabilir mi?
Dün cemaatin üst düzeyinden bir isimle konuştum...
Ve açıkça sordum: "Sizinkiler mi dinliyor?"
Yanıtı şöyle oldu:
"Hayır! Asla! Böyle bir şey söz konusu bile olamaz... Bu işin açığa çıkarılması basit... Sesleri yayınlanan isimler, çıkıp o konuşmaları nerede yaptıklarını açıklasınlar... O konuşmaların yapıldığı anda orada kimler varsa ortaya çıksın... Böylece dinleyenin kimliğini saptamak mümkün olur."
Taşınamayan yük: Cüneyd Zapsu
İYİ kötü burjuva sayılır... Alman ekolünden... İyi bir tahsili var... Dil biliyor... Bir ayağı Avrupa’da... TÜSİAD üyesi...
Cüneyd Zapsu, bütün bu özellikleri nedeniyle AKP’nin "Kurucular Kurulu"nda yer aldı...
Misyonu şuydu: Tayyip Erdoğan’ın iş çevrelerine açılımını sağlamak...
Ama işte görüyorsunuz: Beş yıl içinde kendisini nasıl da tüketiverdi...
O artık yakın politik tarihin unutulanları arasına girmeye mahkûmdur...
Siz bakmayın, "İşlerimin yoğunluğu nedeniyle partideki görevlerimi bırakıyorum" falan demesine...
Bırakmadı... Bıraktırıldı...
Çünkü artık "taşınamaz bir yük" haline gelmiş, sorun kaynağı olmuştu...
"Güç oyunu" oynuyordu... Hiçbir yetki ve sorumluluğu olmamasına karşın büyükelçilerle temas kuruyor, bir "Dışişleri mensubu" gibi başka ülkelerde Türkiye adına görüşmeler yapıyordu...
Erdoğan tarafından defalarca paylanmasına karşın, resmen idare ediliyordu...
ABD’de Başbakan Erdoğan’ı kastederek, "Bu adamı deliğe süpüreceğinize faydalanın" diyerek yol açtığı skandala rağmen idare edilmişti.
Ama bardak dolunca Zapsu’ya da yol göründü...
O da giderayak yaptığı "Türbanını çıkar demek, sokaktaki kadına donunu çıkar demekten farksızdır" şeklindeki hayli üslupsuz ve nezaketsiz açıklamayla, hiç de izzet ü ikbal ile olmayan bir jübile yapmış oldu...