Eski Türkiye’de kalacak şeyler

MÜJDE!

Haberin Devamı

Üç vakitte mi olur, beş vakitte mi olur, bilmiyorum...
Ama bildiğim şudur:
Gezi, Lice falan... Bütün olup bitenlerden sonra...
Aşağıda yazılanların tümü “Eski Türkiye”de kalacak...
 
*

- Haftada bir gün liderlerin attığı nutuklarla şekillenen ve yürüyen demokrasi anlayışı...
- Bağırmak, çağırmak... Sürekli... Sürekli... Hiç bitmemecesine...
- Bakanların, milletvekillerinin, il başkanlarının, aydınların, strateji uzmanlarının, işadamlarının, hatta cumhurbaşkanının... Yani tüm etkili ve yetkili şahısların, varlıklarını tek bir kişinin varlığına armağan etmesi olayı...
- Lider kültü...
- Levent Kırca tarzı ile Melih Gökçek tarzı...
- “Söz söylenmez sözüm üstüne” tavrı...
- Konvansiyonel gazete ve televizyonları ele geçirip tek sesli hale getirerek yapılan hükümet yandaşlığı ya da karşıtlığına dayalı medya sistemi...
- “Biz” ve “onlar” diyen herkes...
- Kılık kıyafete karışan, kılık kıyafeti yargılayan, kılık kıyafet konusunda değer yargısında bulunan her türlü tutum ve yaklaşım...
- Diyarbakır’da yaşananları başka bir gezegende yaşanıyormuş gibi izlemek...
- Kendisi dışındakilerin hayat tarzını yargılayabileceğini, değerlendirebileceğini, küçümseyebileceğini, mesele edebileceğini aklından geçiren, geçirebilen herkes...
- “At şu yazarı” cümlesi...
- Geri adım atmanın, uzlaşmanın, “Hata yaptım” demenin, net bir biçimde özür dilemenin, özeleştiride bulunmanın önüne geçen “karizma” ve “karizma”ya dair her şey...
- Sırtı bir silahlı güce dayayarak yönetme arzusu... Asker ya da polis fark etmez... Silahlı herhangi bir güce sırt dayayarak yönetme arzusu...
- “Benim şu kadar adamım var, senin ne kadar adamın var” sorusu...
- Darbe... Darbecilik... Darbe rüyası görmek... Darbeyle korkutmak... Darbe paranoyasına saplanmak... Darbe üzerinden her türlü nemalanmak...
- Her kesimin ezberlerine sımsıkı sarılması...
- Grup taassubu içinde sergilenen her türden vicdansızlık...
- Bireyi bitiren, bireyi dikkate almayan, bireyi yok sayan aşiretçi örgüt ve siyaset anlayışı...

Haberin Devamı

‘Eski Türkiye’ direniyor

SADECE son birkaç günde olup bitenler:
-TV Tarih dergisi, kapağında Gezi Vakası’nı işlediği için yönetim tarafından “Böyle çıkacağına dergiyi yok edelim” denilerek kapatıldı.
- Melih Gökçek, Memet Ali Alabora için “Allah’ın izniyle onu içeride göreceğim” diye bir açıklama yaptı.
- NTV Yayın Grubu’ndan Cem Aydın’dan sonra Neyyire Özkan da istifa etti.
- Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, dış mihrak, faiz lobisi, küresel medyadan sonra yeni düşmanı açıkladı: Yahudi Diasporası...
- TMSF’nin el koyduğu Akşam’ın başına eski AK Parti milletvekili Mehmet Ocaktan getirildi.
- Cadı avından korkan vatandaşlar, Gezi Süreci’nde sosyal medyada yazıp çizdiklerini hızla sildiler.
- Mehmet Ocaktan yazar atmaya Tuğçe Tatari ve Sevim Gözay’dan başladı.
- Özyeğin Üniversitesi Rektörü’nün Gezi’de sergilediği tutum nedeniyle üniversite mütevelli heyeti tarafından istifa baskısıyla karşı karşıya kaldığına dair haberler ayyuka çıktı.
- Akşam’dan Hüsnü Mahalli ile Gürkan Hacır da atıldı.

*

Haberin Devamı

Bunlara bakınca sadece şu iki şeyi söylüyorum:
BİR: “Eski Türkiye” direniyor.
İKİ: Statükolar böyledir, kolay değişmezler.

Grup Yorum heyhat!

GRUP Yorum’un Esad’ın posterleri altında Suriye’de verdiği konseri ağır bir dille eleştirdim ya...
“Grup Yorum’a laf edemezsin... Onlar emperyalizme karşı direnen bir halka destek verdiler” diyen tepkiler aldım.

*
Artık böyle zaten...
Grup Yorum’a laf edemezsin, polise laf edemezsin, hükümete laf edemezsin, Melih Gökçek’e laf edemezsin, Levent Kırca’ya laf edemezsin, ırkçı Genç Türk grubuna laf edemezsin, komplo üretene laf edemezsin, CHP’ye laf edemezsin, Başbakan’a hiç laf edemezsin.
Resmen “laf edilememe demokrasisi”nde yaşıyoruz ve buna rağmen laf etmeye çalışıyoruz.
Neyse...
Biz en iyisi Grup Yorum meselesine dönelim.

*

Haberin Devamı

Grup Yorum!
Esad posterleri altında Suriye’de verdiğin konser, Esad’ın zulmüne destek çıkmaktan başka hiçbir anlam ifade etmez.
“Emperyalizm”, bir liderin çoluk çocuğu katletmesinin, itiraz edenin kanını dökmesinin mazereti olamaz.
Ne yani? “Emperyalizm Esad’ın üstüne gidiyor” diye Esad’ın akıttığı kana alkış mı tutacaksınız?
Olup bitenler karşısında ille de bir şeyler yapmak istiyorsan Esad’la değil, zulme maruz kalan Suriye halkıyla dayanışacaksın.
Halkı bırakıp diktatörle dayanışırsan akıtılan kanın ortağı olursun.
Bitti. Nokta.

İkisini de yapma

BİR: Gezi Ruhu’nu, haksızlığa itiraz edenleri, hükümeti “Beni dikkate al” diye uyaranları tenzih ederek yazıyorum: Bu iktidar zor durumda kalsın diye ülke ekonomisinin batmasını arzulama... Elini açıp dolar çıksın, faiz fırlasın, borsa çakılsın diye dua etme... “Ülke cepheleşsin, karşılıklı nefret artsın, yeter ki benim oyumda düşüş olmasın” demekten bile beter bir şeydir ekonomi batsın demek.
İKİ: Taksim’de, Kadıköy’de, Beşiktaş’ta “Diren Lice” diye slogan atanları, “Yaşasın Halkların Kardeşliği” diye haykıranları tenzih ederek yazıyorum: İktidar zor durumda kalsın diye barış sürecinin bozulmasını, Kürtlerin yeniden silaha sarılmasını, kanın akmasını arzulama... Elini açıp savaş çıksın, şehit haberleri gelsin, AK Parti’nin oyları düşsün diye dua etme... Atmosferi asıl bozanın hükümet olduğunu fark etsen de yapma bunu...

Haberin Devamı

Mehter marşları çok mu demokrat?

10. Yıl Marşı’ndan hoşlanmıyorum.
İki nedeni var bunun:
BİR: 28 Şubat’ta bu marşın, zulme uğrayanların geriletilmesinin, ezilmesinin ve köşeye sıkıştırılmasının sembolü olarak kullanılması.
İKİ: Marşta “Türk’üz bütün başlardan üstün olan başlarız” gibi ırkçı vurguların yer alması...

*

Peki 10. Yıl Marşı’nın alternatifi, Bülent Arınç’ın iddia ettiği gibi Mehter marşları mıdır?
“Ceddin deden, neslin baban/Hep kahraman Türk milleti” dizesindeki vurgu ile “Türk’üz bütün başlardan üstün olan başlarız” dizesindeki vurgu arasında son tahlilde ne fark var?

*

Eğer mesele ettiğin şey 10. Yıl Marşı’ndaki ırkçılıksa...
“Vursun mehter de keyfimizi bulalım” demeyeceksin.
Eğer mesele ettiğin şey 10. Yıl Marşı’nın 28 Şubat’ta gördüğü işlevse...
İtirazını bunun üzerinden kuracaksın.
Anlaştık mı?

Haberin Devamı

Mizah bulaşıcıdır

DİYARBAKIR’ın TOMA’ları haziran ayını, Taksim’de, Şişli’de, Beşiktaş’ta, Ankara’da falan geçirmişti geçici görevlendirilmeyle...
Destan yazıldı, görev başarıyla tamamlandı.
Ve Diyarbakır’ın TOMA’ları yuvaya döndü.
*
Diyarbakır halkı, geçen gün “Adım at” eylemleri çerçevesinde sokağa çıktıklarında karşılarında emektar TOMA’larını bulunca...
Matrak bir Diyarbakırlı, pankartı çıkarıverdi: “Evine hoş geldin TOMA”.

*

“Öfke” bulaşıcıdır, “akıl tutulması” bulaşıcıdır, “paranoya” bulaşıcıdır.
Ama “mizah”, hepsinden daha fazla bulaşıcıdır.

Yazarın Tüm Yazıları