Paylaş
-İyi bir meydan okuyucu olduğunu kanıtladı.
-Gerçi yakın geçmişte kendilerine zulmedilenler karşısında takındıkları tavra girmemeyi tercih etti ama yine de adliye önünde iyi mağduriyet yaptı.
-Şiirlerinden dizeler okumadı ama “Necip Fazıl” dedi, “Üstat” dedi.
-Pek sık “Allah” dedi. Pek sık “Cenab-ı Hak” dedi.
-Arkadaşı Hidayet Karaca’ya tam sahip çıkarak “vefalıyız” mesajı sarkıttı.
-Ajitasyonda hiç de fena olmadığını kanıtladı. Mesela “Yeni doğan bebeğimi görmek nasip olmasın ki bir suçumuz yok” diye bir cümle kurdu.
-Sağ siyasetçilerin “idam” üzerine söyledikleri vurgulu sözleri hatırlatırcasına... “Bu can bu bedende olduğu müddetçe...” şeklinde destansı sözler söyledi.
-Meydan hatiplerinde var olan kalabalığı coşturma yeteneği olduğunu kanıtladı. Bakınız: “Ölümü bile göze almışız...” diyerek etrafındakileri coşturması.
-Herkesin anlayacağı bir dille konuştu. Üç kelimelik kısa cümleler kurdu.
-Damardan gitti... Damardan olmayan çok az cümle kurdu.
*
Kısacası...
“Operasyon”dan
pek bir şey çıkmadı ama sanırım Ekrem Dumanlı’dan yeni bir merkez sağ lider çıkacak gibi.
İşte televizyonların kadın tartışmacıları
-CEYDA KARAN: Önceleri alanı dış politikaydı... Ancak iç gerginlikler artınca o da alanını genişletti... Artık iç politikayı da konuşuyor... Muhalif bir duruşu var... Polemikçi... En büyük kozu: Konular açıldıkça telaşlanacak kadar samimi oluşu... En büyük sorunu: Sosyal medya saldırılarına biraz fazla önem atfetmesi...
*
-NAZLI ILICAK: Çizgisi, tavrı, tarafı değişse de değişmeyen tek bir şey var: Aldığı tutumdan zerre taviz vermemesi... AK Parti’yi desteklerken nasıl tavizsiz idiyse Cemaat’i desteklerken de aynı tavizsizlik içinde... En büyük kozu: Detaylarına hâkim olacak kadar dava dosyası üzerinde çalışması... En büyük sorunu: Savunduğu kesimle ilgili en küçük bir eleştiriye bile tahammül edememesi.
*
-ÇİĞDEM TOKER: Ankara gazetecisi... Ama nezaketi ve nezih üslubu Ankara gazetecisi olmasından değil, kişiliğinden kaynaklanıyor. Polemikçilikten kaçınıyor, somut veriler üzerinden hareket ediyor ve asla kaybetmediği “muhabirlik” yönünün avantajlarını sonuna kadar kullanıyor. En büyük kozu: Utanılacak tek bir satıra imza atmamış uzun gazetecilik dönemi... En büyük sorunu: Ekranlarda az görünmesi.
*
-ASLI AYDINTAŞBAŞ: En netameli, en tehlikeli, en dehşetengiz bir konuyu bile ağzında şeker varmış gibi tatlı tatlı anlatıyor... Bu haliyle söylediklerinin izleyenlerde uyandırması gereken etki hafiften azalıyor. En büyük kozu: Sözü uzatmadan konuya doğrudan girmeyi başarması ve söylenmesi gereken her şeyi sonuna kadar söylemesi... En büyük sorunu: Polemiği sonuna kadar sürdürme azminden azıcık yoksun olması.
*
-ÖZLEM ZENGİN: “AK Parti İstanbul Kadın Kolları Başkanı” sıfatıyla katıldığı tartışma programlarında sağlam mantığıyla, bilgi birikimiyle ve tartışma adabına riayetiyle göz dolduruyor. Bir saygısızlıkla karşılaştığında ise kibar ve nazik bir biçimde ayar vermesini beceriyor. En büyük kozu: Hakkındaki önyargıları tarumar edebilme gücü... En büyük sorunu: Bir siyasi aidiyet içinde konuşmak durumunda kalması...
*
-KEZBAN HATEMİ: Net konuşuyor, anlaşılır konuşuyor, ifade kabiliyeti yüksek... Bu özelliklerinin avantajlarını sonuna kadar kullanıyor. En büyük kozu: Kendisinden farklı düşünenlere karşı sergilediği mesafeli ve nazik tutum... En büyük sorunu: Bazen sergilediği başöğretmen tavrı.
*
-YASEMİN İNCEOĞLU: Akademisyen kadın tartışmacılardan... Özgürlükçü ve demokrat bir duruşu var. Özellikle Gezi’den sonra daha faal hale geldi... Genellikle sakin... Sadece aleni demokrasi ve özgürlük karşıtı tutumlar karşısında çileden çıkıyor. En büyük kozu: Cesareti... En büyük sorunu: Bazen iletişim alanıyla sınırlı kalmak durumunda olması.
*
-AYŞE HÜR: Tarih tartışmacılarının en iyisi... Tarihi detaylara boğulmadan konuşabiliyor. Hem Kemalist tarih okumasının hem de iktidarın son zamanlarda geliştirdiği tarih okumasının karşısında... Böyle bir pozisyonda olması nedeniyle de dikkat çekiyor ve etkili oluyor. En büyük kozu: Bağımsız ve bağlantısızlığı... En büyük sorunu: Yakın tarih gibi bir cepheleşme alanında tabu devirmenin yol açtığı hücumlara uğramak.
Mesnevi’yi açtım ve karşıma şu cümle çıktı
“MESNEVİ’den Cevaplar” diye bir kitap geçti elime.
Kırmızı kaplı, küçük boylu, kalınca bir kitap...
*
Kitabın arka kapağında bir “kullanım kılavuzu” vardı.
Kılavuzda yapmanız gerekenler şöyle anlatılıyordu:
-Kitabı iki elinizin arasında, kalbinize yakın bir yerde tutun.
-Sormak istediğiniz soruya odaklanın.
-Derin bir nefes alın.
-Nefes verirken içinizden sorununuzu tekrar ederek kitabın rasgele bir sayfasını açın.
-Cevabınız karşınızda olacaktır.
*
Kılavuzda ne yazıyorsa harfiyen uyguladım:
-Kitabı iki elimin arasına alıp kalbimin yakın bir yerinde tuttum.
-“Ne olacak bu işlerin sonu” diye bir soruya odaklandım.
-Derin bir nefes aldım.
-Nefes verirken içimden “Ne olacak bu işlerin sonu” şeklindeki sorumu tekrar ettim.
-Kitabın rasgele bir sayfasını açtım.
*
Ve cevap karşımdaydı:
“Birazcık daha sabret.”
Galiba yetişemeyeceğim
KÜBA teslim olmadan...
Fidel ölmeden...
Küba’ya gidecektim.
*
ABD/Küba yakınlaşmasına bakılırsa...
Galiba yetişmem mümkün olmayacak.
Paylaş