Paylaş
- Bravo Kemal Kılıçdaroğlu! Tam isabet! Süpersin... Ne de güzel dedin öyle.
- Sözlerinde hiç sorun yok. Sen bakma tepkilere! Aynen devam!
*
Şöyle de demedim:
- Vay siyasi sapık vay! “Önüne yatmak” derken cinsel imalarda bulundun!
- Bu ne edepsizliktir! Bu ne ahlaksızlıktır! Yuh sana!
*
Dediğim şunlardı:
- Kılıçdaroğlu, tacizci bir maksat taşımıyordu, Muammer Güler’in sözüne gönderme yapıyordu ama durumun böyle olması... Onu temize çıkarmaz.
- Kılıçdaroğlu özensiz, düşüncesiz, dikkatsiz ve sorumsuz davranmış, bir kadın siyasetçiye söylendiğinde yanlış anlaşılabilecek sözler söylemiştir.
*
Peki ne oldu?
Şu oldu:
Bu dediğim, iki tarafı da kesmedi.
- Kılıçdaroğlu taraftarları dediler ki: Cesur ol Ahmet Hakan! Kemal Kılıçdaroğlu haklıdır de. Korkma!
- İktidar taraftarları da dediler ki: Ne demek tacizci bir maksat taşımıyordu Ahmet Hakan? Yoksa sen ahlaksızlığı mı savunuyorsun?
*
Dikkat! Dikkat!
Artık memleketimizde keskin bıçak gibi iki taraf var...
- İki taraf da hakkaniyetsiz...
- İki taraf da aşiretçi...
- İki taraf da tıpkı Bush gibi, “ya bendensin ya ondan” havasında.
- İki taraf da “Sadece benim gibi konuşacaksın” demekte.
- İki taraf da soğukkanlı ve adil değerlendirmeleri hiç sevmiyor.
*
Buradan bir kez daha ilan ediyorum:
Direnişe geçmiş bulunmaktayım. İki tarafa da teslim olmak yok.
ÖNÜNDE ŞU İKİ YOL VARDI KILIÇDAROĞLU’NUN
- BİRİNCİ YOL: Çıkıp diyecekti ki... “Ben asla AK Parti cephesinin anladığı türden bir şeyi ima etmedim. Ama buna rağmen eğer Sayın Bakan, bunu böyle anladıysa... Çok üzülürüm. Bir kadının onuru konusunda titizlenmek, benim şu hayatta en çok önem verdiğim husustur. Bunun için her şeyi yaparım. Sözümün ne derece istismar edildiğinin farkındayım. Ama ben buna rağmen Sayın Bakan’dan özür diliyorum.”
*
- İKİNCİ YOL: Asla geri adım atmayacak, üzerine üzerine gidecekti... Kendisine yönelen eleştirilere aynı katılık ve sertlikle mukabelede bulunacaktı, sürekli el arttıracaktı... “Esas cinsi sapık sizsiniz, hatta siz hem siyasi hem de cinsi sapıksınız” diyecekti... Özür dilemeyi bırakın milim gerilemeyi bile kabul etmeyecek, ağır sözlere çok daha ağır sözlerle yanıt verecekti.
*
Kılıçdaroğlu maalesef birinci yolu değil, ikinci yolu seçti.
*
Ve bu yaklaşımıyla...
Çatışma seven, yumuşama istemeyen, hep “vur vur inlesin” dedirtmeye çalışan, cepheleştirdikçe kazandığını düşünen, “herkes sadece kendi cephesinin sesine kulak versin, diğerlerini dinlemesin” diyen birilerini pek memnun etti.
GALİP ENSARİOĞLU ŞUNLARI SÖYLEDİ
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu aradı.
Ve şunları söyledi:
*
- Bir televizyon programında başkanlık sistemini konuşuyorduk.
- Ben orada şunları söyledim:
- Muhalefet, bizim başkanlık sistemini istememize gerekçe olarak daha fazla güç arayışı içinde olmamızı gösteriyor. Oysa mevcut parlamenter sistem, güçlü iktidarlara daha fazla güç imkânı vermekte...
- Mevcut sistemde güçlü bir iktidar, yürütmeyi de kendisi yapar, yasamayı da kendisi yapar. Hangi bakanlığa hangi yasa gerekiyorsa, onu bir hafta içinde çıkarır.
- Yine güçlü bir iktidar yargı alanına da istediği gibi müdahale edebilir. Yapacağı yasal ve anayasal değişikliklerle yargının alanlarına müdahale edebilir, değiştirebilir.
- Dolayısıyla mevcut parlamenter sistem, güçlü iktidarlara aslında daha fazla fırsat ve imkân sunmakta.
- Oysa başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı vardır ve bu sistem, Türkiye’yi daha demokratik bir noktaya taşır.
- Benim söylemek istediğim buydu.
DURDUĞUM YER AYNI
EN baştan beri durduğum yer şurasıdır:
Karaman’daki şubesinde bir tecavüz olayı meydana geldi diye... “Tecavüzcü Ensar” denemez, “Ensar kapatılsın” denemez, genelleme yapılamaz.
*
Ama şunu söylemeyi de ihmal etmedim:
Ensar Vakfı’nı topyekûn ve haksız bir şekilde suçlamamak, Ensar Vakfı’nın bu işteki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
*
Kısacası en baştan itibaren şurada duruyorum:
m Ne işi Ensar’la ilgili haksız ve ahlaksız genellemelere vardıralım.
m Ne de işi “Ensar’ın kıl kadar bile sorumluluğu yoktur” noktasına vardıralım.
*
Ahlaksız, tıynetsiz, karaktersiz, saptırıcı tiplerin tezviratına lütfen aldanmayın.
Ben hep bunu söyledim ve bunu söylemeye devam ediyorum.
İKİ USTAYA BİN SELAM
- FEHMİ KORU: Çocukluğumdan beri bildiğim bir gazetecidir kendisi. Bir zamanlar “İslami camianın çıkardığı tek gazeteci” olarak nitelendiriliyordu. Öncümüzdür yani... İslami camianın misyon ve dava gazeteciliğinden standardı yüksek gazeteciliğe geçişinin ilk ışığını o yakmış, ilk atılımı o yapmıştır. En zor zamanlarda en zor şeyleri en münasip şekilde söylemesini bilmiştir. Bugünlerde kendisine yazacak köşe bulamaması ne fena! Vefasızlık bu değilse... Nedir Allah aşkına!
- CENGİZ ÇANDAR: Rahmetli babam İran İslam Devrimi’ni, onun Tahran’dan aktardığı ateşli gözlemlerini okuyarak takip etmişti. Her dönemde öne çıkmış bir gazetecidir: 28 Şubat’ta dik durmuştur. Başına açılan bin türlü belaya rağmen Kürt sorunu konusundaki duruşundan milim taviz vermemiştir. Filistin sorununu Türkiye gündemine o taşımıştır. Ortadoğu’yu hepimize o öğretmiştir. Ve bugün gazeteciliği bırakmak zorunda kalmıştır. Vefasızlık bu değilse... Nedir Allah aşkına!
Paylaş