DHKP-C gibi örgütlerin içine derin devlet sızar

Savcının şehit edilmesi olayında özellikle sosyal medyada terör olayını yapanlara destek mesajları atıldı. Ne diyorsunuz buna?

Haberin Devamı

TURGUT KAZAN: Bunu yapan insanların uyarılması gerekir. Yapılan bir terör eylemidir. Buna mesafe koymak gerekir. Dışlamak gerekir.
*
Bu tür terör eylemlerinin ne tür siyasal sonuçları oluyor?
TURGUT KAZAN: Bu tür olaylar, zaten kısıtlı olan demokrasimizin daha da sınırlanmasına yol açıyor. Şiddeti en fazla devlet uygulayabilir. Çünkü devletin güçlü silahlı kuvvetleri, binlerce polisi, topu, tankı vardır. Şiddet eylemi yapanlar, aslında devletin şiddet kullanmasına ortam hazırlamış oluyorlar.
*
Bu nedenle mi bu tür olayların ardından “Acaba bu işin içinde derin devletin parmağı mı var” sorusu soruluyor?
TURGUT KAZAN: Evet. Bu soru, bu yüzden sorulur. Ama bu son olayla ilgili olarak “Devletin parmağı var” demek için somut verilere sahip olmak gerekir. Ben bu tür somut verilere sahip değilim. Sadece kuşku duyuyorum. Çünkü bu eylemi yapan örgütün Sabancı suikastındaki rolünü ve o suikast sonrası yaşananları biliyorum.
*
Sabancı suikastı ve DHKP-C... Ne olmuştu?
TURGUT KAZAN: Anlı şanlı bir polis müdürünün, Fehriye Erdal adlı bir teröristin olağanüstü güvenlik önlemlerinin söz konusu olduğu bir binaya çalışan olarak alınmasına aracılık ettiğine tanık olduk. Daha sonra o polisin kimlerle beraber hareket ettiğini Susurluk kazasında öğrendik. Başka bir olay daha yaşandı: Sabancı suikastı sanıklarından Mustafa Duyar, teslim oldu. Tam konuşacaktı, işin iç yüzünü açıklayacaktı, cezaevinde öldürüldü. Kısacası Sabancı cinayeti, tam bir derin devlet cinayetiydi.
*
DHKP-C bir derin devlet örgütü mü?
TURGUT KAZAN: Bu örgütle ilgili bir bilgi birikimim yok. Ama bildiğim şu: Bu tür örgütler, karanlık güçler tarafından kullanılır. Bu kullanmanın en tipik örneği Sabancı suikastıdır.
*
Terörist eyleme imza atanlar, karanlık bir yapı tarafından kullanıldıklarının farkında değiller mi?
TURGUT KAZAN: O gencecik çocuklar, belki heyecan duygularıyla, coşkularıyla yapıyorlar bu işleri... Derin devletin adamı olarak yapmıyorlar.
*
Peki derin devlet nasıl giriyor işin içine?
TURGUT KAZAN: Derin devlet her yere giriyor. Böyle örgütlerin içinde her zaman vardır. İnanmışları yönlendiren pozisyonda oluyor.

Haberin Devamı

Tanrıkulu ve Kocasakal’ı aracı istemeleri manidar

Haberin Devamı

TURGUT Kazan’dan terör eylemini gerçekleştirenlerin Ümit Kocasakal ve Sezgin Tanrıkulu’nu aracı olarak istemelerine yönelik sorular:
- Soruyorum: Eylemi yapanlar, neden aracı olarak Ümit Kocasakal ve Sezgin Tanrıkulu’nun isimlerini verdiler?
- İnsan düşünüyor: Bu iki ismin özel olarak seçilmesi, CHP ile İstanbul Barosu’nun bu örgütle ilişkili olduğuna dair bir izlenim vermek için miydi?
- Bu örgüt eğer bir görüşmeci, bir aracı isteyecekse... Önerilerine sıcak bakacak kişilerin isimlerini verebilirlerdi.
- Sezgin Tanrıkulu ya da Ümit Kocasakal, bunların öyle muhabbetle karşılayabileceği ve önerilerine sıcak bakacakları isimler değildi.
- Özellikle taziye evinin önünde ve cenaze töreninde CHP’nin hedef seçilmesi, bu oyunun bir parçası olabilir mi?

Haberin Devamı


Adalet için hiçbir umut kalmadı

TURGUT Kazan’dan Türkiye’nin yargı sistemiyle ilgili son derece karamsar bir tablo:
- 52 yıldır avukatım. Mesleğe büyük umutlarla başlamıştım. Kısa zamanda anladım ki Türkiye’de adalet hiçbir zaman olmadı. Yargımız her zaman sorunluydu. Eski HSYK sorunluydu.
- Ben eski HSYK’nın yeraltı dünyasıyla işbirliği yaparak Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne başsavcı tayin ettiğini açıklamış bir insanım.
- Ancak geçen dönem Cemaat’in iktidar desteğiyle gerçekleştirdiği o acımasız olay, bütün bunları geçti. En kötüsünü orada yaşadık.
- Eski sorunları iyiye götürebilme imkânı vardı. Şimdi o imkân kayboldu.
- Çünkü yargımız “falancacılar” ile “feşmekancılar”dan oluşuyor. Şu anda yargıda siyasal gruplar mücadele ediyor. Önümüzdeki süreçte hükümet, yargıya tam egemen olacaktır.
- Türkiye’de artık yargı için, adalet için hiçbir umut kalmamıştır. Nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğini de bilmiyorum.

Haberin Devamı

Solun içine şiddeti derin devlet soktu

SOL ve şiddet... Bunun bir tarihi var mı?
TURGUT KAZAN: 1960’larda sol, ilk kez demokratik mücadele ortamına kavuşmuştu. Sınırlı da olsa konuşma özgürlüğü vardı. Dikkatli olmak kaydıyla bir partide buluşma, miting yapma imkânı vardı. Sosyalistler Taksim’de miting yaptılar. Türkiye İşçi Partisi, 15 milletvekili çıkardı. Bu durum ABD’yi korkuttu.
*
Ne oldu? Ne yapıldı?
TURGUT KAZAN: Yakın zamanda rahmetli olan Mahir Kaynak, MİT’in görevlendirdiği bir ajan provokatördü. Ben, onun iktisat fakültesinde yaptığı bir konuşmayı dinledim. Çok parlak, çok coşkulu bir konuşma yapıyordu. Gençleri coşturuyordu. Şöyle diyordu: “Devrim, namlunun ucundadır. Sizi sandıkla mandıkla aldatmaya çalışanlara kanmayın”. Bizdik o zaman sandıkla aldatmaya çalışanlar... Mahir Kaynak “Devrim namlunun ucundadır” deyince gençler çıldırıyordu. Alkıştan yıkılıyordu ortalık. Biz o zaman Türkiye İşçi Partisi olarak örgütlerimizi dolaşıp, “Silah, namlu nutuklarıyla size gelenlerle ilişki kurmayın” diye uyarılarda bulunuyorduk.
*
Bu tür provokasyonların mı etkisi oldu?
TURGUT KAZAN: Evet... Bunların etkisi büyük oldu. O dönemde dünyada sosyalizm dalgası vardı. Türkiye’ye de yansımıştı o hava... Solcu gençler Türkiye İşçi Partisi’ne gönül veriyordu. Ama “Sandıktan çıkılır mı, bu bir Amerikan oyunu” falan denilerek o gençler, şiddetin kucağına itildi. Filistin kamplarında eğitim görmeler, dağ özlemleri falan... Gençler, halkı kurtarmak için bu yola soyundular. Oyunun farkına varamadılar. Şiddeti en kudretli olarak kullanacak devlettir, o da kullandı. Bütün demokratik kanalları tıkadı. Sola, sosyalizme en büyük darbeyi vurdu.

Haberin Devamı

Askeri vesayeti demokrasi getirmek için yıkmalıydılar

TÜRKİYE’de asla yıkılamaz denilen askeri vesayet sistemi yıkıldı. Bu iyi bir şey değil mi? Askerin asli vazifesine dönmesi?
TURGUT KAZAN: Askeri vesayeti yıkmak demokrasi için bir imkândır. Ama bunu demokrasi için yapmadılar. “Bunlar bizi devirebilirler” diye yaptılar. Devrilmeyle ilgili tehlikeyi bertaraf etmek için yaptılar.
Askeri vesayetin devrilmesinin önemi yok mu?
TURGUT KAZAN: Vesayetin kalkması hayırlı olmuştur ama bu iş yapılırken hukuksuzluklara imza atılmıştır. Hiçbir sonuç, tek bir insana haksızlık yapılmasını meşru kılamaz. Okulda “Bir masumun hapsedilmesindense bin kuşkulunun serbest bırakılması iyidir” diye öğretirler. Hukuk budur.

Askere kumpasın üzerine gitmiyorlar

DEVLET, “Paralel Yapı”yı temizlemek için gereken her türlü adımı attı mı?
TURGUT KAZAN: Hayır, atmadı.
*
Ama her alanda büyük bir mücadele veriliyormuş gibi bir hava var.
TURGUT KAZAN: Sadece kendilerini sıkıştıran bazı işler konusunda adımlar attılar. 17–25 Aralık ve MİT TIR’ları... Bu iki konuda hukuka aykırılıklar nedir, bilmiyorum. Fakat öteki işlerdeki hukuksuzluklar, haksızlıklar dağ gibi ortada. Askere kumpas, sahte belgelerle askerleri tasfiye... Şu ana kadar bunlarla ilgili bir şey yapılmadı. Erzurum’daki savcılar hâlâ kürsüde, yargıçlar kürsüde... Zekeriya Öz’le uğraşırken de onun 17-25 Aralık’taki rolü nedeniyle uğraşıyorlar.
*
Balyoz, Ergenekon, Odatv, KCK tertiplerine el atılmıyor mu?
TURGUT KAZAN: Atılmıyor. Ben onların artık mahkeme hâkimi sayılamayacaklarını söylüyorum.
*
Peki ama nasıl olacak? Mesela Zekeriya Öz’ü nasıl görevden alacaklar? Bunun yasal bir yolu var mı?
TURGUT KAZAN: Bir devlet memurundan farklı bir soruşturmaya tabi olduklarını biliyorum. Bunu reddetmiyorum. Benim söylediğim şu: Sen sadece 17–25 Aralık meselesine ağırlık veriyorsun. 17–25 Aralık’ın yasadışı dinleme olduğunu varsayalım. Ama sen de konuşmuşsun, ortaya yolsuzluk çıkmış. Oysa öteki davalarda bir genelkurmay başkanı, kuvvet komutanları sahte delillerle yok edilmiş, beş yılları çalınmış. Fakat sen bu konuda hiçbir duyarlılık göstermiyorsun. Bu konuda açılmış bir soruşturman yok.

TURGUT KAZAN VE TANIDIKLARI

BEN isimleri söyledim, o kısa cevaplar verdi. İşte Turgut Kazan ve tanıdıkları...
- YAŞAR KEMAL: 63’ten beri tanırdım Yaşar Kemal’i... Türkiye İşçi Partisi’nden... Müvekkilim de oldu. Sosyalizm mücadelesi ile müvekkil ilişkisi... İkisini birden yaşadık.
- İLHAN SELÇUK: İlhan Abi derdim kendisine. Büyük haksızlığa uğradı.
- TÜRKAN SAYLAN: Tanıdığım, saydığım bir isimdi. O evinin penceresinden el sallayışını gösteren fotoğraf, haksızlığın sembolü oldu.
- MEHMET ALİ ŞAHİN: Çok sevdiğim bir AK Partili’dir. 12 Eylül’de “Turgut Abi, Necmettin Hoca’nın savunmasını üstlenir misin” diye geldi. Ben “Savunurum ama 12 Eylül darbesi bana kızıl komünist diyor, size yeşil komünist diyor. Benim size zararım olur. Bunu bir düşünün” dedim. Birkaç gün sonra geldi, “Haklısın” dedi.
- UĞUR MUMCU: Çok sevgili bir arkadaşımdı. Beraber tutuklandık, beraber kelepçelendik, beraber işkence gördük.
- AYŞENUR BAHÇEKAPILI: Bu çok zor bir soru.
- BEHİCE BORAN: Ciddi, sert ve mesafeliydi... Aynı davada yargılandık. Genel başkanımızdı.
- MEHMET BARLAS: Keşke artık sadece “Makam Farkı” ile ilgilense...
- CAN YÜCEL: Partidendi. Ahbap da sayılırız. Biraz küfürbazdı kendileri... (Gülüşmeler)
- RUHİ SU: Sevdiğim, dinlediğim bir sanatçıydı. Kendisinden bant doldurmasını istemiştim.
- FAKİR BAYKURT: Kendisiyle 4.5 ay küçücük bir cezaevi hücresinde kaldık. Sevdiğimiz bir insandır.

Yazarın Tüm Yazıları