Bu nedenle içinde "spread", "libor", "Eurobond", "faiz hesaplaması", "aşırı teminatlandırma", "borç bakiyesi" gibi tabirlerin geçtiği yazıları sadece gözümün bir ucuyla tarar geçerim...
Zaman gazetesinin ekonomi sayfasında yayınlanan Sami Uslu imzalı "Ağır Ekonomi" yazısına, tam da işte bu geleneksel muamelemi çekiyordum ki...
Birden teknik tabirlerin arasına sıkışıp kalmış "damat" sözcüğünü fark etmeyeyim mi?
Tabii hemen durdum ve yazıya yoğunlaştım...
Çıkardığım sonuç şuydu:
Yazarımız makalesinde "teknik" açıdan Çalık Grubu’na verilen kredilerin ne kadar hakkaniyete uygun olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Hem de ne kanıtlama!
Sanırsınız ki krediyi veren de, alan da yazarın kendisidir...
Teminat tammış... Hisseler rehin alınmış... Daha ne olsunmuş... Gelirler bankaların kontrolünde olacakmış... Ki bu müthiş bir şeymiş... Direkt randımanlar fevkalade cazipmiş... 10 yıl vade gayet doğalmış falan filan...
Dedim ya...
"Ağır ekonomi"den hiç çakmam...
Zaten makalede beni cezbeden "teknik" yaklaşım değil, "damat" kısmı...
* * *
O halde gelelim "damat Meselesi"ne...
"Zaman yazarı", koca makalesinde bu konuya iki cümleyle açıklık getirmeye çalışmış...
Diyor ki:
"En çok istismar edilen hususlardan damat meselesine gelince... Dünyanın hangi ülkesinde ve hangi bankasında olursa olsun, kredi başvurusu yapan firmanın başında Başbakan’ın bir yakınının olması sadece o firmanın kredibilitesini artırır."
Vay be!
Ben hayatımda nepotizmi, kayırmacılığı, siyasi nüfuzu bu kadar pişkince meşrulaştıran başka bir cümle okumamıştım...
Demek ki neymiş?
Dünyanın her yerinde "damat faktörü", kredibilite sağlarmış...
Buradan çıkaracağımız "ekonomi" dersi nedir?
Şudur: Kamu bankalarından kredi başvurusunda bulunmaya hazırlık yapan firmalar, kredibilitelerini artırmak için derhal bir "damat" bulmak durumundadırlar...
* * *
Vallaha "damat faktörü", ekonomide gerçekten de "kredibilite artıran" temel unsurlardan en önemlisi olabilir...
Ancak...
Bu faktör, bünyesinde avantajlar barındırdığı gibi riskler de barındırır...
Dolayısıyla bunun bir risk analizinin yapılmasında sayısız fayda vardır...
Bu risk analizini de her şeyden önce "damat" tarafının yapması gerekir...
Genç, dinamik, enerjik, ekonomiden çakan, yurtdışı görmüş ve iyi eğitim almış bir "damat", her şeyden önce "muhasebe" yapmaya da yatkın olur...
Mesela böyle bir "damat" der ki:
"Yahu şimdi biz bu krediyi şirket olarak bileğimizin hakkıyla alıyoruz... Ama bir de torba olmayan, dolayısıyla kolaylıkla büzemeyeceğimiz ağızlar var... O ağızlar, bizim damatlığımızı parmaklarına sararlar... Demediklerini bırakmazlar... Biraz düşünceli olayım... Hem kayınpederin başına da durup dururken bela açmayayım..."
Evet, bunları falan der ve bu muhasebenin sonucuna göre davranır...
Kısacası...
Etik metik dinlemeyen salt ekonomik gerçekler, "Damat faktörü kredibilite artırır" diye hükmünü verse de...
Etik ve siyasi gerçekler de, en azından damada böylesi sorumluluklar yükler...
Ama "vahşi kapitalist sistem", böyle damatlara hayat hakkı tanır mı, işte bunu bilemem...
Değinmeler
BANA ARTİSTİNİ SÖYLE Fehmi Koru’nun en sevdiği erkek oyuncu George Clooney imiş... İnsanın aklına ister istemez Koru’nun yakın arkadaşı Abdullah Gül’ün, bir zamanlar yoğun bir şekilde George Clooney’ye benzetilmesi geliyor... Hay Allah! Ben de çok komplocu oldum yahu...
NE OLMUŞ YANİ Bir bakan, bir gazeteciye "Biz de çok hata yaptık... Bazı bakanlar değişse" falan demiş... İki gündür Ankara bu bakanın kim olduğunu bulmaya çalışıyormuş... Bense hiçbir şey anlamıyorum... Bakan’ın sözleri neden "bomba açıklama" muamelesi görür? Bakan neden kendini gizler? AKP’liler neden bakanın peşine düşer? Hakikaten anlamıyorum... Neyse... "Şu Ankara tuhaf bir yer" diyelim ve geçelim...
DİLİPAK ARADI Abdurrahman Dilipak aradı... Hüseyin Üzmez için "Belki kızla nikáh yapmıştır" gibi bir cümle yazmadığını söyledi... Yazdığı cümlenin, "Belki nikáh yapmıştır denebilir ama bu da örfe, yasalara aykırı, en azından yakışıksız bir durumdur" şeklinde olduğunu belirtti...
Taksim’de buluşalım
VALİ kükremeye devam etti... Taksim Meydanı tel örgülerle çevrildi... Otobüs, metro ve vapurların çalışmaması kararı alındı... Hükümet geri adım atmadı...
Bütün bunlara rağmen... Ben bugün Taksim’de olacağım... Sözünden dönmeyenlerin, sınıfla dayanışanların oranını görmek için...