Paylaş
Konumuz: Din, iman gibi konular değildi. Yani “Aman hocam, bize anlatın hele cennet nasıl bir yer” falan yapmadık. Amacımız netti: Küçücük kız çocuklarını taciz eden sapıkların, tarikat yapılarının içinden nasıl çıktığını anlamaya çalışmak. Cübbeli Ahmet, kendi bakış açısıyla olaylara açıklık getirmeye çalıştı. Ben de program boyunca çaktırmadan kendisini gözlemledim. İzlenimlerimi aktarıyorum:
*
Herkesin sandığından daha geveze Cübbeli... Konuşmayı çok seviyor. Zavallı konular, onun elinde resmen detaylara boğuluyor.
Eşiyle geldi programa. Eşi, en büyük yardımcısı ve destekçisi... Kılık kıyafetini eşi belirliyormuş. Telefonlarına eşi cevap veriyor. Stüdyoda reklam aralarında en büyük taktiği eşinden alıyor.
*
Bazıları askerlik hatırası anlatmayı sever ya... Cübbeli de cezaevi hatıraları anlatmaya bayılıyor. Uzun uzun, tadını çıkara çıkara cezaevi hatırası anlatıyor.
*
Bir yastıklama üstadı Cübbeli... Sorularla sıkıştırılamıyor. Sert soruyu önce bir güzel yastıklıyor, ardından sorunun sabun gibi elden kaymasını sağlıyor.
*
Bir anlatısı var Cübbeli’nin... O anlatıyı, kendi çizdiği bir mantığın sistematiğine oturtmuş. O sistematikten milim sapmıyor. Zor bir iştir bunu başarmak. Cübbeli, bunu başaracak denli zeki.
*
Bir sağduyusu da var. En kabul edilemez bulunabilecek görüşlerini bile inceden ballandırarak ve kabul edilebilir sınırlar içine çekerek dile getirmesini başarıyor.
*
İnsani ilişkilerde on numara... Karşısındakinin kendisine yönelik tüm önyargılarını kıracak sofistike hamleler yapmasını iyi başarıyor. Bir süre sonra “Yahu kıyılmaz bu adama” demeye başlıyorsun.
*
“Ben bir garibim, ben tek başımayım, benim arkamda kimse yok” yaklaşımını hiç elden bırakmıyor. Öyle ustalıkla yediriyor ki konuşmalarının arasına bunu, ilk bakışta pek çakamıyorsun.
*
Bir humor duygusu var. Bıraksan gülecek ve güldürecek. Polemikçi bir yapısı da var. “Reddiye” adı altında yığınla polemik yapmış.
*
Aşırı geleneksel, aşırı tutucu, aşırı rivayetçi olmasına rağmen taktikleri, stratejileri, üslubu pek modern ve yenilikçi. Bu yönüyle kafa karıştırıyor.
TELEFON
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, her fırsatta Berat Albayrak’ı eleştiriyordu. Her fırsatta ama...
“Sosyete bakan” sözünün patenti de ona ait.
*
Faik Öztrak, korona olduğunu açıkladı.
Berat Albayrak da hemen aradı Faik Öztrak’ı...
Geçmiş olsun demek için...
*
Bu geçmiş olsun telefonu, şahane bir insanlık örneği.
Şunca siyasi gerginliğin arasında ilaç gibi geldi.
TAHLİYE
“GAZETECİLER suç işlemez” diye bir önyargım yok. “Gazeteciler yargılanmaz” diye bir iddiam da yok. Tabii ki suç işlerler. Tabii ki yargılanırlar.
*
Ancak bu yaklaşımım...
Gazeteciler Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç’ın tahliye olmaları haberine sonsuz sevinmeme de engel değil.
FOTOĞRAFLARI GÖRÜNCE MIRILDANDIKLARIM
“KURULUŞ Osman” dizisine katılan Cüneyt Arkın’ın diziden ilk fotoğraflarını gördüğüm an mırıldandıklarım:
*
Bu sefer mekânın sahibi, gerçekten geldi. Ya da şöyle söyleyeyim: Mekânın sahibi, hiç bu kadar bağıra bağıra gelmemişti.
*
Bu adam Malkoçoğlu olmak için doğmuş... Battalgazi olmak bu adamın damarlarında akan bir şey.
*
“Role yakışır” demiştim ama bu kadar mı yakışır! Bu kadarını beklemiyordum. Aşk olsun yani... Pes doğrusu...
*
Tarihin nal sesleri arasından “ak saçlı bilge” olarak çıkıp gelmiş gibi... Elde kılıç at üstünde sefere çıksa da yadırganmaz.
TARİKATLARA DAİR ÖĞRENDİKLERİM
İstanbul, Suriye ve Irak kökenli tarikat şeyhleriyle kaynıyormuş.
Tarikatlar arasında “Alman ekolü”, “Rus ekolü”, “Amerikan ekolü” varmış.
30 yaşında tarikat şeyhleri dolaşıyormuş Fatih’te...
Fatih Nurullah adlı sapığın trilyonları varmış.
Merdiven altı tarikatlar almış başını gitmiş.
Cincilik, büyücülük falan tarikatçılık şemsiyesinin altına girmiş.
Denetim yapılmazsa tehlike yakınmış.
Diyanet, istihbarat, emniyet... Devreye girmeliymiş.
Paylaş