Paylaş
*
Millet, demokrasi etrafında kenetleniyor gibi.
*
15 Temmuz’dan önceki paradigma, alenen ve resmen iflasın eşiğinde. Artık herkes yeni şeyler söylemek zorunda gibi.
*
Muhalif kesimlerdeki Tayyip Erdoğan nefreti, gitgide eriyor gibi.
*
Tayyip Erdoğan taraftarlarındaki muhalefet nefreti de aynı oranda azalıyor gibi.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin bütününe güven verici açıklamalar yapıyor gibi.
*
Başbakan Binali Yıldırım, halkın bütününü kucaklama konusunda başından beri tutturduğu çizgiyi daha da pekiştiriyor gibi.
*
Bakanlar, hür teşebbüsün öneminin altını çiziyor, vatandaşlara temel haklar konusunda güvence veriyor, sağduyuyu öne çıkarıyor. Her birinin ağzından bal damlıyor gibi.
*
Muhalefetin “darbe gözleyen” bir tıynette olmadığı açığa çıkmış durumda... İktidar ile muhalefet arasındaki güven bunalımı gitgide azalıyor gibi...
*
15 Temmuz’dan önce neredeyse birbirlerinin gözlerini oyacak olanlar, bugün birbirlerine kenetlenme aşamasında gibi.
*
Türkiye, itişip kakışmaktansa facialar karşısında ortak tavır almayı başarıyor gibi.
*
Sokaklarda öfkesi ön plana çıkan grupların yerini sağduyulu ve temsil gücü yüksek kalabalıklar alıyor gibi.
*
Kavgayı, çatışmayı, çekişmeyi, hesaplaşmayı, nefreti körükleyenler, gitgide daha fazla marjinal hale geliyor gibi.
*
Medya, demokrasiden yana tavır alarak, sorumlu yayıncılık çizgisini koruyarak, kendi arasındaki rekabeti “darbeye karşı kim daha fazla mücadele etti” noktasına taşıyarak... Son dönemin en itibarlı günlerini yaşıyor gibi.
*
OHAL’e hayır diyen hiçbir muhalefet üyesi, “vatan hainliği” ya da “darbe yandaşlığı” ile falan suçlanmadı, suçlanmıyor. Muhalefet artık meşru addediliyor gibi.
*
Düne kadar “çekip gideceğim buralardan” noktasında olan umutsuz ve karamsar çevrelerin yanaklarında iyimser bir gül açıyor gibi.
*
Kısacası...
15 Temmuz’dan önce birbirimizin boğazını sıkacak haldeydik.
15 Temmuz günü sonu içsavaşa gidebilecek bir büyük faciayla karşı karşıya kaldık...
Ve bugün... 15 Temmuz öncesinden bile çok daha iyi durumdayız.
*
Sadece üç şey söyleyeceğim:
*
BİR: Kurban olduğum Allah verdikçe veriyor.
*
İKİ: Üzerimize saldığın bu musibet için “thanks” Fetullah! Sayende motorları maviliklere sürme özlemimiz gerçek olacak galiba.
*
ÜÇ: Etrafınıza bakın: Her kim memleketimizde inceden oluşan bu iyimser havayı bozmaya çalışıyorsa... O Fetullah’ın uyuyan hücresidir.
AHMET MEMİŞ’E HUKUKSUZLUK YAPILMASIN!
AHMET Memiş isimli bir Fetullahçı gazeteci gözaltına alınmış.
*
Haberi veren arkadaşa “İnşallah masumları da götürmüyordur bu süreç” falan dedim ve üzüntülerimi beyan ettim.
*
Haberi veren arkadaş, “Yahu sen deli misin? Bu Ahmet Memiş, Ergenekon zamanında senin ve daha birçok arkadaşının tutuklanıp gözaltına alınması için elinden geleni ardına koymamıştı” dedi.
Ve Ahmet Memiş denilen şahsın, o dönem attığı tweet’leri gösterdi.
*
Bu Ahmet Memiş, ODAtv davasından benim de tutuklanmam için bayağı faaliyet göstermiş.
Sadece benim mi?
Tuğçe Tatari’den Ezgi Başaran’a, Oray Eğin’den Aslı Aydıntaşbaş’a... Birçok gazeteciyi de ek iddianameye sokmak için epey uğraşmış.
(Ahmet Memiş’in yaptığının bir benzerini o dönem Cemaat’in kötü kalpli kraliçesi pozisyonunda olan Perihan Mağden de yapmış, benim ODAtv davasından tutuklanmam için çırpınıp durmuştu.)
*
Neyse...
Âlicenap görünmek için falan değil...
Sadece ve sadece vicdanımı ve insanlığımı yitirmemek adına...
Ahmet Memiş’e yapılan ve yapılacak her türlü hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğimi buradan ilan ediyorum.
CİNLER, ÜÇ HARFLİLER, BÜYÜLER FALAN
MELİH Gökçek böyledir işte.
Tam “artık CHP de kardeş parti oldu, ne yapacak bu adam” diye düşünürken...
“Üç harfliler” bombasını patlatıverdi.
“Fetullah Gülen üç harfliler aracılığıyla taraftarlarını kontrol ediyor” dedi Melih Gökçek.
*
Aynı dakikalarda Fetullah Gülen’in de “Benim ölmem için büyü yaptılar ama ölmedim” şeklindeki açıklamasını izledim.
*
Biri tıpkı bizim Mücella Hanım Teyze gibi “cin” bile demeyip “üç harfliler” der, öbürü Halime Hala gibi “Bana büyü yaptılar kuzum büyü” diye dert yanar.
*
Darbecisi böyle, darbe karşıtı böyle...
Allah’ım sen aklımıza mukayyet ol.
Paylaş