Çok uyanık bir parti: AK Parti

ŞÖYLE bir uyanıklıktan söz ediyorum:

Partinin vitrinine “dışarıdan ithal edilmiş” birkaç isim yerleştirilmiş ve o isimler ne tam olarak “içeride” tutuluyor, ne de tam olarak “dışarıda”...
Ne zaman...
AK Parti’nin başını ağrıtan ama “Derin AK Parti”nin esas sözcülerinin konuşmaktan kaçınacakları türden bir mevzu ortaya çıksa...
Hop, hemen bu isimler devreye sokuluyor.
Böylece...
Hem “AK Partili bir isim tavır koymuş” oluyor, hem de “esas AK Partililer” konuya hiç girmemiş oluyor.
¡¡¡
Hadi bir örnek vereyim:
Ne zaman “sanat ve magazin dünyası” ile AK Parti arasında bir maraza çıksa...
Hemen devreye partinin vitrinine koyduğu isimlerden Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay girip, “Biz sanatın ve sanatçının dostuyuz” türü bir açıklamayla işi bitiriyor.
Böylece...
Hem AK Parti sanatçının gönlünü almış oluyor, hem de bu işlere AK Parti’nin esaslı bir ismi bulaşmamış oluyor.
¡¡¡
İşte son örnek:
İlkokulda okuyan kızının başörtülü olarak mektebe gitmesini talep eden babaya, en sert tepki AK Parti’nin “sol açık” olarak vitrinine koyduğu bir isimden, Zafer Üskül’den geldi...
Zafer Üskül, “O çocuklar o ailelerden alınır” dedi.
Böylece...
Hem AK Parti görüntüde de olsa ilkokulda başörtüsü tartışmalarına damardan bir tepki koymuş oldu, hem de tabana “Bunu Zafer Üskül gibi esastan AK Partili olmayan bir isim söyledi, merak buyurmayınız” mesajı sarkıtılmış oldu. Muhafazakâr tabanı acayip rahatsız edecek bu türden açıklamayı Bülent Arınç yapamazdı, Hüseyin Çelik de yapamazdı ama Zafer Üskül yapabilirdi.
¡¡¡
Ne deniyordu bu tür durumlarda?
“Uyanıkları severim ama benden uyanığını asla.”

Yabancı gözüyle Ankara

? AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevinin, en az bakanlık kadar havalı bir iş olduğunu öğrendim... Bakınız: Hüseyin Çelik’in şık makam otomobili...
? Ankara’dan İstanbul’a dönerken uçağın ön kısmında eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez ve Oğuz Satıcı ile “Atatürk Konyalı mı idi?” konulu çok koyu bir muhabbetin çevrilebileceğini gördüm.
? Ankara Adliyesi’nin mimari yapısını inceledim... Berbat mı, işlevsel mi, anıtsal mı olduğuna karar veremedim ama “tuhaf” olduğu kesindi.
? En iyi balığın Ankara’da yendiğini biliyordum ama elektronik oyuncakların en iyi Ankara’da satın alınacağını bilmiyordum. Hürriyet Ankara’nın her şeyi Barbaros sayesinde Ankara’dan büyükler için hazırlanmış bir elektronik oyuncak satın aldım ve çok mutluyum.
? Bilkent’teki Mezzaluna’nın özellikle öğle yemeklerinde bir tür İstanbul Sunset muamelesi gördüğünü ve bu muameleyi de kesinlikle hak ettiğini fark ettim.
? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanında yapımı süren dört minareli büyük caminin, Selçuklu mimarisinden mi, Osmanlı mimarisinden mi esinlenerek yapıldığını çözemedim.

‘Bu nasıl değişmek’ diyenlere cevabımdır

BIRAKIN Nişantaşı’nda oturmayı falan, Paris’in göbeğinde de otursam...
Bırakın gece hayatına dadanmayı falan, âlemlerin derinliklerine de aksam...
Bırakın hükümet eleştirisini falan, kopkoyu bir Kemal Bey’ci de olsam...
Bırakın magazine merak sarmayı falan, magazin figürü haline de gelsem...
Hiçbir güç, hiçbir değişim, hiçbir ideoloji, hiçbir siyasetçi, hiçbir arkadaş, hiçbir çevre, hiçbir semt...
Bana “Türban yasaklanmalıdır” dedirtemez.
İnsanların kılık kıyafetine müdahale edilmesini meşru gören bir anlayışa sahip olmaktansa ölmeyi tercih ederim. Nokta.

Cüppeli’ye neden provokatör dediler

CÜPPELİ Ahmet Hoca, İsmailağa Cemaati’nin sıra dışı ve yaramaz çocuğudur.
İsmailağa Cemaati modern teknikler kullanmaz, Cüppeli kullanır.
İsmailağa Cemaati görünür olmaktan hoşlanmaz, Cüppeli hoşlanır.
İsmailağa Cemaati şatafattan kaçınır, Cüppeli kaçınmaz.
İsmailağa Cemaati televizyondan tiksinir, Cüppeli sever.
Bu farklılıklara rağmen...
İsmailağa Cemaati’nin önderi Mahmut Efendi, ne kadar rahatsız olursa olsun Cüppeli’yi dışlamaz... “Cüppeli bizden değildir” türü açıklamalar yapmaz. Çünkü Mahmut Efendi, bu tür çıkışların adamı da değildir.
Cüppeli de zaten Mahmut Efendi’nin bu bilinen tutumundan istifade ederek, hem İsmailağa’nın içinde kalmayı başarır, hem de İsmailağa Cemaati’nin yadırgayacağı türden işler yapar.
Cüppeli’nin bir spor salonunda yapmak istediği “gösteri” de işte bu türden işlerdendi...
Şu kritik günlerde...
Sarıklı erkekler ile çarşaflı kadınları bir araya getirip “malzeme” verecekti.
Ama Yeni Şafak Gazetesi, “Hop” dedi.
Cüppeli’yi “provokatör” ilan ederek toplantıyı yasaklattı.
¡¡¡
Peki Yeni Şafak’ın bu tutumuna şaşırmalı mıyız? “Vay be! Kendi camialarını bile eleştiriyorlar, ne güzel” demeli miyiz?
Ben pek diyemiyorum.
Neden mi? Şunlardan dolayı:
- Yeni Şafak, Mahmut Efendi ile Cüppeli Ahmet’i ayırmaya olağanüstü bir titizlik göstermiştir.
- Mahmut Efendi ile Cüppeli’yi ayırdığınız zaman işiniz kolaylaşır... Bu durumda Cüppeli’ye istediğiniz kadar vurabilirsiniz, başınız belaya girmez.
- Yeni Şafak’ın Cüppeli’yle ilgili manşetinin altında yatan asıl cümle şudur: “Devri iktidarımızda işler tıkır tıkır yürürken pişmiş aşa ne diye su katıyorsun ey Cüppeli”.
- Mesaj bu olunca Cüppeli’ye vuruş mubah hale gelmiştir.
- Cüppeli’nin jetski fotoğrafları Hürriyet’te ilk yayınlandığı zaman konuya girmeyen Yeni Şafak, bugün Cüppeli’ye vururken o fotoğrafları da kullanmaktadır. Demek ki “camia içi eleştiri yapmak” için ille de zamanının gelmesi gerekiyormuş.

Gece hayatına dair bilinmesi gerekenler

? BİR: Eğer sözde çılgın bir eğlencenin ortasında, “Keşke evde oturup Okan Bayülgen seyretseydim” diye derin bir pişmanlığa gark olmak istemiyorsanız cumartesi geceleri dışarı çıkmayın.
? İKİ: Bir yerin kalabalık olması, eğlencenin artmasına neden olan en önemli unsurdur ama Asmalı’daki kalabalık kıvamı kaçırıyor.
? ÜÇ: Bir gecede beş mekân dolaşmak iyidir, hoştur ama sonuçta elinizde kalan en az iki günlük dinlenmeyle baş edilebilecek esaslı bir yorgunluktur.
? DÖRT: İyi bir muhabbetçi için müziğin sesi sonuna kadar açılmış bir mekân, kâbus mekânıdır.
? BEŞ: Kameralardan şikâyetçi gibi görünen meşhurlar, kameraların kendilerine yönelmediği mekânlarda asla mutlu olamazlar. Esas olan şudur: Hem kameraların ilgisine mazhar olunacak, hem de şikâyetçi olunacak.
? ALTI: Bazı mekânlar açısından şöyle bir durum söz konusudur: Mekân sahibinin şöhreti, mekânın şöhretinin çok üstündedir.
Yazarın Tüm Yazıları