Eşiniz, kızınız yanıbaşınızda başlarındaki türbanlarıyla gözünüzün içine mağdur mağdur bakarken, sizin "türban yasası"nı veto etmeniz acayip zor bir işti...
Kabul ediyorum...
Yağan yağmurlarda beraber ıslandığınız Tayyip Erdoğan ile boğaz boğaza gelmeyi göze almanız hiç de kolay değildi...
Kabul ediyorum...
Ne "Milli Görüş" camiasının yüreğinde burukluk yaratmayı, ne de "O da Sezer gibi çıktı" şeklinde manşetlerle İslamcı medyanın hedefi olmayı tercih edebilirdiniz...
Hepsini kabul ediyor ve anlıyorum...
Ancak...
Bu imza işini...
"Herkes can derdinde / Onlar türban derdinde" yorumunu haklı kılacak bir zamanlamaya denk getirmenizi kabul edemiyorum...
Çünkü...
Bu hakikaten çok ucuz oldu Abdullah Bey...
* * *
Oysa...
"Türban" gibi kutuplaşmayı keskinleştiren konular, arkadan dolanmaları, gürültüye getirmeleri, köylü kurnazlıklarını kaldırmaz...
Tam tersine, mertlik dozu hayli yüksek bir yaklaşımı gerektirir...
"Kara harekátı"nı "türban harekátı" için fırsata dönüştürmekten kaçınacak bir alicenaplık yapmanız gerekiyordu...
Oysa siz tuttunuz, tam tersini yaptınız...
"Kara harekátı"ndan bir "türban harekátı" çıkarma gayreti içine girdiniz...
"Türban özgürlüğü"nü savunanlarda bile kekremsi bir duyguya yol açtınız...
Düşünün:
Başbakan Erdoğan çıkıp, "Gün birlik ve beraberlik günüdür" derken...
Siz öyle ya da böyle toplumun ayrışmasının sembolü olmuş "türban yasası"nı imzalayıverdiniz...
Sanki hiç kimse zamanlamadaki cinliği fark edemeyecekmiş gibi davrandınız...
* * *
Abdullah Bey, biliyor musunuz, Erbakan Hoca sizin karşınızda neden kaybetti?
Söyleyeyim:
Kulakları çınlasın Erbakan Hoca, kendisini evrensel çapta akıllı, kendisi dışındakileri de evrensel çapta aptal zannederdi...
Mesela...
Milli Güvenlik Kurulu’nda kendisini devirmeye ahdetmiş generalleri, yapacağı iki saatlik konuşmayla ikna edeceğine inanırdı Hoca...
Buna samimiyetle inanırdı...
Bu özgüven patlamasıdır Hoca’yı götüren...
Her ne kadar Hoca’nın rahle-i tedrisinden geçseniz de...
Sizin farklı bir yaklaşımınız olmalıydı...
Mesela...
Türban yasasını imzalarken, zamanlamadaki cinliğinizin ve kurnazlığınızın, herkesin dikkatini çekeceğini öngörebilmeliydiniz...
En azından başkalarının da en sizin kadar akıllı olabileceklerini düşünmeliydiniz...
* * *
Madem "zamanlama cinliği" yapacaktınız...
Madem bir kurnazlık peşindeydiniz...
Keşke...
Biraz daha bekleyip imzayı 28 Şubat’a denk getirseydiniz...
Hiç olmazsa, "Bu bir rövanştır" imajı vererek, çok daha mert bir tutum almış olurdunuz...
Tamam Ruhat dediğin gibi olsun
BEN burada günlerdir "Türkiye, İran olmaz / Olmaz, olamaz" diye ter ter tepinirken...
Başta Ruhat Mengi olmak üzere bir kısım laikçi mücahit ve mücahide kardeşimiz, "Olur olur, bal gibi olur" şarkısıyla tepemdeler...
Ne yaptıysam, ne söylediysem dinletemedim...
Ben bin türlü argümanı yedeğime alarak "Olmaz" diyorum, onlar argüman falan takmadan, en kestirmesinden "Olur"u basıyorlar...
Yoruldum yahu! "Kesin inançlılar" ile mücadele edecek ne enerjim var, ne de çelikten bir irade sahibiyim...
Bu yüzden pes ediyorum ve bütün iddialarımı terk ederek, "Olur olur, bal gibi olur" ırmağından ben de bir tas su içip rahatlıyorum...
Ve artık ben de, Ruhat Mengi gibi okurlarımı korkutabilirim.
* * *
İşte benim "Öcü" masalım:
Dikkat! Dikkat! Üç vakte kadar Türkiye, İran olacaktır... Tayyip Erdoğan, adını "Tayyipnecat" olarak değiştirecektir... Can Tanrıyar ve Bekir Hazar kardeşlerim, yeni döneme uyum sağlayıp, "Flaş... Flaş... Hacı Süleyman Efendi, cuma namazını Yeni Cami’de eda ederken kameralarımıza yakalandı" türünden haberlere imza atmaya başlayacaklardır... Abdüllatif Şener, İran İslam Devrimi’nin ilk ılımlı cumhurbaşkanıyken bir süre sonra soluğu Paris’te almak zorunda kalan Beni Sadr pozisyonuna düşecektir... Liberal kanadımız, Mehmet Altan ve Sinan Çetin önderliğinde "Halkın Mücahitleri" adı altında örgütlenip Kaz Dağları’na çıkacaklardır... Fethullah Gülen, adını Ayetullah Şeriatmedari olarak değiştirecektir... Nargile bizde de yasaklanacak, Tophane’ye ani baskınlar düzenlenecektir... Nazlı Ilıcak, "Hicap Polisleri" örgütünün başkanı olacaktır... İstanbul Darülfünunu’nun Reisi, "Okula başı açık gelen öğrencilerin notunu kırabiliriz" diye açıklama yapacaktır... Ruhat Mengi, "Persepolis"e nazire olsun diye "İstanbulopolis" adlı bir çizgi romanın yaratıcısı olacaktır... Sokakta tasmayla köpek gezdirmek yasaklanacak, Nişantaşı abluka altına tutulacaktır... Yeni rejime karşı ilk direniş Teşvikiye’de İzzet Çapa önderliğinde başlayacaktır... Ali Bulaç adını Ali Şeriati olarak değiştirecektir...