Paylaş
“Karı gibi mutfaktan çıkmayan değil, arı gibi çalışan lider istiyoruz” yazmış pankarta.
Kılıçdaroğlu’nun mutfak videolarına gönderme yaparak.
*
“Karı” demesi çirkin. Kadınları sadece mutfağa layık görmesi çirkin. İşleri ‘erkek işi / kadın işi’ diye ayırması çirkin. Neresinden bakarsanız bakın: Çirkin oğlu çirkin. Çirkin kızı çirkin.
*
AK Parti’nin resmi pankartı mı bu?
Tabii ki değil.
Ama AK Parti yöneticilerinin anında müdahale etmesi gereken bir pankart bu. Hemen ve derhal, “Kaldır bakayım bunu, çok ayıp” denecek türden bir pankart.
*
Bu arada bu tür çirkinlikler, sadece AK Parti’nin tabanından mı geliyor?
Tabii ki hayır.
Sokakta CHP adına konuşup da benzer çirkinliklere imza atan CHP’liler yok mu? Olmaz olur mu? Tonla...
“Senin İzmir’de yaşamaya hakkın yok” diyeni de gördüm, oyumu AK Parti’ye vereceğim diyen bir kadına ağız dolusu küfredeni de gördüm.
*
Hangi parti, hangi taban söz konusu olursa olsun...
Siyasette genel olarak şu iki tutumun alınması konusunda bir mutabakat şart:
*
- BİR: Parti yönetimleri, tabanlarından gelen bu tür çirkinliklere anında müdahale etmeli.
*
- İKİ: Tabanlardan gelen bu tür çirkinliklere, partilerin “resmi söylemi” muamelesi yapılmamalı.
CUMHUR İTTİFAKI PROPAGANDASI GİBİ
Meral Akşener, Habertürk’te konuşmuş.
Söylediklerini işittiğim anda gözlerim fal taşı gibi açıldı, kulaklarıma inanamadım.
*
“Ben 90’larda üç koalisyonda bulundum. Bu koalisyon işlerinden iyi anlarım. Durun, size olacakları anlatayım” diye söze başlayan Akşener’in söyledikleri şunlar:
*
“Yedi tane olmazsa olmaz bakanlık vardır: Dışişleri Bakanlığı’nın karşılığı Milli Savunma’dır. İçişleri Bakanlığı’nın karşılığı Adalet Bakanlığı’dır. Maliye Bakanlığı’nın karşılığı Hazine Bakanlığı’dır. Milli Eğitim Bakanlığı da önemlidir. Tabii Sağlık Bakanlığı da önemlidir.”
*
“Dışişleri’ni al, Savunma’yı ver / İçişleri’ni al, Adalet’i ver” türü “al/ver” hesabına gönderme yapan Akşener, bakanlık paylaşımının nasıl yapılacağını ise şöyle izah ediyor:
*
“Bütün bu bakanlıkların kimde olacağı, alınan oylara göre hesaplanır. Millet İttifakı’nda logosuyla seçime giren iki parti var: CHP ve biz. Bakanlık dağılımı, bu iki partinin milletvekili sayısına göre yapılır. CHP, ittifaktaki diğer partilere bakanlık önerebilir. Bizi ilgilendirmez.”
*
Seçime üç gün kala Meral Akşener’in büyük bir keyifle anlattığı tablo bu.
90’ların bakanlık pazarlıklarının nostaljisini yaşatan bu tablo, Cumhur İttifakı’nı acayip keyiflendirmiştir sanırım.
*
Nasıl keyiflendirmesin?
Akşener’in ortaya koyduğu bu kaos tablosunu, Cumhur İttifakı bile bu kadar güzel anlatamazdı.
DEVA, Gelecek ve Saadet’in seçime üç gün kala işkillendirilmesi ise işin cabası.
*
Cumhur İttifakı’nın “Koalisyon gelecek, kaos olacak” falan diye propaganda yapmak için çabalamasına gerek yok.
Meral Akşener o işi gayet güzel yapmış.
KANDİL ASLINDA BİZİ DEĞİL ONLARI DESTEKLİYOR
Gün geçmiyor ki Kandil’den Kılıçdaroğlu lehine, Erdoğan aleyhine bir açıklama gelmesin.
*
Ağızlarını her açtıklarında şunları söylüyorlar Kandil’in ağaları:
*
“Bu iktidar gitmeli. Bunların gitmesi şart. Bunlar gitmezse olmaz. Herkesin aklını başına alması lazım. Erdoğan’ı göndermemiz gerekiyor. Birlik olmalıyız.”
*
Kemal Kılıçdaroğlu, Kandil’den gelen bu tür açıklamalarla ilgili olarak ilk kez konuştu. Dediği şu:
*
“Kandil’den Millet İttifakı’nı desteklemeye yönelik bir açıklama kimin işine yarar? Bizi mi destekliyorlar, onları mı destekliyorlar? Akıl var, mantık var. Terör örgütü kalkıp da ‘Ben seni destekliyorum’ diyorsa aslında bu karşı tarafı destekliyorum demektir.”
*
Bu yaklaşıma göre...
Kandil, Cumhur İttifakı’na destek atmak için Kılıçdaroğlu’na destek atıyor gibi yapıyormuş.
*
Hadi buna tamam diyelim.
*
Bu durumda HDP, Kılıçdaroğlu’na destek vererek...
Kandil’e kafa mı tutmuş oluyor?
*
Kılıçdaroğlu’nun danışmanı olsaydım...
Kandil konusunda kendisine şu iki yoldan birini önerirdim:
*
- Ya susun.
*
- Ya da Kandil’dekilere, “Gidin işinize. Sizin desteğinizi istemiyorum. Siz kim oluyorsunuz da bana destek veriyorsunuz? Biz iktidara gelince size gününüzü göstereceğiz” deyin.
*
Çünkü başka türlü bir yaklaşım, gerçekten kurtarmıyor.
Üstelik biraz komik de kaçıyor.
HASSASİYET
Trabzon’un hassasiyetleri... Erzurum’un hassasiyetleri... İzmir’in hassasiyetleri... Tekirdağ’ın hassasiyetleri... Yozgat’ın hassasiyetleri... Tekirdağ’ın hassasiyetleri... Konya’nın hassasiyetleri...
Bunların tümüne saygım var.
*
İtirazım şuna: Bu hassasiyetleri gerekçe göstererek şiddete mazeret bulmak. Hiçbir hassasiyet, şiddetin mazereti olmaz, olamaz.
BEŞ YIL DUYMAK İSTEMEDİĞİM ŞEYLER
- Konsolidasyon.
- Psikolojik üstünlük.
- Kimin mitingi daha kalabalık.
- “Yargılanacaksınız / Gel de yargıla” muhabbeti.
- İlk turda bitirelim.
- Muharrem çekilsin.
BEN OLSAM
Soylu’nun yerinde ben olsam... Biraz daha sakin olurum.
*
Kılıçdaroğlu’nun yerinde ben olsam... Yabancı basından uzak dururum.
*
Muhalif fenomenlerin yerinde ben olsam... İnce’nin adını bile anmam.
Paylaş