BEN CHP’li Nur Serter’e, "Sen geçmişte Atatürkçülük meselesine biraz tuhaf yaklaşmışsın... Ne iş?" diyorum.
O bana...
Fethullah Gülen’e karşı geliştirdiği şanlı direnişi anımsatıyor.
Ben CHP’li Nur Serter’e, "Sen geçmişte her konunun Atatürk’e bağlanmasına itiraz etmişsin. Bugünse başımıza gelen felaketleri Atatürk’ten uzaklaşmaya bağlıyorsun. Ne iş?" diyorum.
O bana...
Fethullah Gülen’e karşı nasıl da büyük bir savaşım verdiğini anlatıyor.
Ben CHP’li Nur Serter’e, "Sen geçmişte seküler bir tarikatın yayın organlarında yazmışsın" diyorum.
O bana...
Fethullah Gülen en büyük tehlikedir diyor.
Kısacası...
Nur Serter Hanım işin kolay yolunu bulmuş.
Hoşuna gitmeyecek türden sorular karşısında...
Gülen’e karşı yürüttüğü şanlı direnişi anımsatıp sıyırmaya çalışıyor.
* * *
Bana göre artık bu sorun, "yazı" aracılığıyla çözülemez!
Nur Hanım’la bir televizyon ekranında mutlaka tartışmamız lazım.
Bir canlı yayında karşı karşıya gelirsek...
Hem Nur Serter meseleyi başka yönlere çekemez...
Hem de ben Nur Hanım’ın Beyti Dost tarikatıyla ilişkisini ortaya koyacak elimdeki sağlam kanıtları kamuoyuna dört başı mamur bir şekilde sunma fırsatı bulabilirim.
Yani demem o ki...
Eğer kabul buyururlarsa...
Nur Serter’le bu mevzuları istedikleri ekranda tartışmaya hazırım.
Hatta...
CHP’nin yayın organı "Halk TV"de bile buluşabiliriz.
Acele cevap bekliyorum.
Tornacı Ahmet Efendi
ÖNCE Hürriyet Pazar’da "Ezber Bozan İmam Hatipliler" başlığıyla takdim edildik.
Sonra 32. Gün’de "Aykırı İmam Hatipliler" sunuşuyla arzı endam ettik.
Ve bütün bunların ardından...
"Müslüman duyarlılığının incelikli bilge yazarı" olarak takdim edilen Ahmet Taşgetiren, Bugün Gazetesi’ndeki köşesinde...
Bize hiç de "ince" olmayan bir şekilde saldırdı.
Hoşuna gitmeyen fikirleri seslendirenlere daha önce "Yavşak" diye hakaret ederek seviyesini ortaya koyan Taşgetiren, bir kez daha "yufka yürekli adam" postunun altına gizlemeye çalıştığı "kaba adam" gerçeğini gözümüze soktu.
Yani...
Yine efendiliğini bozdu.
Neyse...
Alıştık bu tür kabalıklara.
İşin bu kısmına kafayı takmamayı öğrendik artık.
Ama şu "defolu ürün" meselesi mühimdir.
Mühimdir çünkü...
"Defolu ürün" yaklaşımı, imam hatip mekteplerine bir tür "torna tesviye atölyesi" muamelesi çekmek anlamına gelir.
Sanki Ahmet Taşgetiren bir torna ustasıdır.
Sanki imam hatip, ürün yetiştiren bir tezgáhtır.
Ve sanki bizler de imam hatip tornasının imalat hatalarıyız.
Taşgetiren’in bizi "defolu ürün" diye bir tarafa fırlatma gayretini başka nasıl izah edebiliriz ki?
Son sözüm şudur:
Bundan böyle Taşgetiren, Türk eğitim sistemini "Tek tip adam yetiştiriyorlar" falan diye eleştirmeye kalkarsa...
Şu "defolu ürün" nitelemesi yüzüne çarpılacaktır.
Değinmeler
GİDENLERİN TÜRKÜSÜ Fazıl Say’ın "Çekip gideceğim bu memleketten" şeklindeki çıkışı gündemde. Bense "Bu gitme işine bir de şarkı gerekir" diye düşünmeye başladım. Benim açımdan gitme eyleminin en mükemmel şarkısı Ahmet Kaya’nın, Enver Gökçe’nin bir şiirinden bestelediği şarkıdır. Hadi gelin şarkının sözlerini anımsayalım: "Gayri gider oldum kardaşlar / Ve de kızkardaşlar / Gayri haram bu can bana / Bu toprak damlar bu yollar bana / Bu sevdalar bu ağaçlar haram bana..."
ACEMİ HOCA Yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, medya acemisi çıktı. Kanal D mikrofonunun azizliğine uğrayan Hoca, "Başbakan ve Cumhurbaşkanı beni uyardı. Aman Hocam dikkatli konuş, yoksa ipimizi çekerler diye uyarıda bulundular" derken yakalandı. Demek ki Hoca’nın "açık kalan mikrofonun azizliği" konusunda biraz ders alması gerekiyor.
KOŞER LOKANTASI Türkiye’nin tek koşer lokantası Karne, Ortaköy’den Harbiye’ye taşındı. Nefis yemekler ve şahane ambiyansa karşın Karne, Türkiye’deki Yahudilerden yeterince ilgi görmüyormuş. Cemaatin önde gelen isimleri bu ilgisizliği, "Türk Yahudileri dindar değil. Dinin kurallarına hiç uymazlar" diye açıklıyorlar.