Cemaat’in HSYK’yı kaybetmesine dair

*

“Cemaat” ise kaybetti.

*

Ne hissettim?
Bütün içtenliğimle yazıyorum:
Sevindim.
Gerçekten sevindim.

*

“Cemaat’in ele geçirdiği yargı” ile “Hükümetin ele geçirdiği yargı” arasında bir tercih yapmam gerekse...
“Hükümetin ele geçirdiği yargı”yı tercih ederim.

*

Çünkü hükümet yargıyı ele geçirdiğinde...
Ne yapmam gerektiğini, nasıl bir mücadele vermem gerektiğini biliyorum.
“Hükümete bağlı bir yargı” sistemine itirazın evrensel argümanları elimin altında oluyor.
Söylemem gereken cümleler basitleşiyor, hedefim belli oluyor.
“Hakiki demokrasilerde yürütme, yasama ve yargı ayrı olur” diyor ve işi bitiriyorum.

*

Gelgelelim...
“Cemaat” yargıyı ele geçirdiğinde ise işin şekli değişiyor.
Bir kere bunu asla ve kat’a somut bir biçimde kanıtlayamıyorum.
Adam çıkıyor ve diyor ki: “Benim Cemaatçi olduğumu kanıtla.” Öylece kalakalıyorum.
Nasıl mücadele edeceğimi bilemiyorum, sürekli havaya ateş ediyorum.
İtirazımı evrensel bir dile tercüme edemiyorum.

*

Yargının hükümetin denetimi altına girmesi...
Büyük tehlikedir.
Yargının “Cemaat”in denetimi altına girmesi ise...
Daha büyük tehlikedir.

*

Bugün için “daha büyük tehlike” atlatılmıştır.
Şimdi sıra “büyük tehlike”nin atlatılmasında...

*

Bugünden itibaren...
Ekmeğimiz için, özgürlüğümüz için, bir arada barış içinde yaşama irademiz için, ceberutlukla idare edilmemek için, adaletin sağlanması için...
Hep birlikte...
“Hükümete boyun eğmeyen, tarafsız, bağımsız ve adil bir yargı” için haykırmaya başlayabiliriz.

Umre ve hac romantizmi

GÜLBEN Ergen, eşi Erhan Çelik’le umre ve hac romantizmine imza attı ya...
Bir beğenmeme, bir itiraz, bir dudak bükme falan.

*

Milano romantizmi yapsa...
Kimse bir şey demeyecek.

*

Diyorlar ki:
“Ama umre ve hac romantizmini gözlere soktu.”

*

İyi de kardeşim, bu “göze sokmak”, Gülben Ergen gibilerinin fıtratında var.
Ne yani?
Milano romantizmine imza atsa...
Onu gözlere sokmayacak mıydı?

PYD: Terörist mi, meşru yapı mı?

KONU: PYD.

*

Başbakan Davutoğlu diyor ki: “Meşru yapı olarak görüyoruz.”

*

Türk Silahlı Kuvvetleri diyor ki: “Terör örgütü.”

*

Sizce de aralarında bir karar vermeleri gerekmiyor mu?

Şehriban Oğhan’ın ‘kaynana’ yazısı

HÜRRİYET muhabiri Şehriban Oğhan, vefat eden “kaynana”sının ardından öyle güzel, öyle içten, öyle ustaca bir yazı kaleme almış ki...
Okuduğunuzda hem gülümsüyorsunuz hem de gözleriniz doluyor.

*

Dün “hurriyet.com.tr”de yayınlandı yazı.
Yazının başlığı:
“Heykeli Dikilecek Kaynana.”
Bu başlıkla arayın, bulun ve mutlaka okuyun.
“Kaynana” kavramına bakışınız değişecek.

Heykeli Dikilecek Kaynana / Yazı

Eline satırı alıp fırlayanlar hakkında

ESKİDEN en bayağı mahalle çetecileri bile uzun parmağın boyunu geçmeyen sustalılarla falan idare ederlerdi. Kavganın en beklenmeyen anında sinsi bir şekilde çekerlerdi sustalarını ve savururlardı karşılarındakinin böğrüne böğrüne... Kavgada, dövüşte bu sustalıların bile çekilmesi “süper kalleşlik” sayılırdı.

*

Şimdi bu süper kalleşliğin boyutu kırk sekiz kat arttı.
Artık gözü dönen, öfkesi kabaran, kafası bozulan eline satırı alıp fırlıyor sokağa.
Olası bir kavga için teçhizat olarak akla ilk satır geliyor.

*

Herif almış eline satırı...
Üniversiteye gidiyor, eyleme gidiyor, stada bile gidiyor.
Bıraksan, karşına çıkanları yatırıp koyun gibi kesecek.
Tıpkı Allah’sız IŞİD’çilerin yaptığı gibi.
Eskiden kavgada sustalı çekene bile “süper kalleş” muamelesi yapılırken...
Bugün satıra “dünyanın en normal bir kavga aracı” muamelesi yapılıyor ya...
İfrit oluyorum. Eline satır alan, satırlara gelir inşallah!

Çarşamba Sohbetleri’nin konuğu Altan Tan

HDP’nin eylem çağrısı hatalı mıydı?
HÜDA PAR ile IŞİD arasında bir ilgi var mı?
Çözüm Süreci hangi aşamada?
Bingöl saldırısını kim yaptı?
Kürtler Esad’ın zalimliklerine ses çıkarmadılar mı?
Kobani düşer mi?
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, bu sorulara çarpıcı cevaplar verdi.

*

Altan Tan’la “Çarşamba Sohbetleri” yarın Hürriyet’te...