Paylaş
Şunu diyorlar:
“Bir dindar adayın karşısına başka bir dindar aday çıkarıldı. Bu olmaz. Bunu kabul etmeyiz.”
*
Bu tatavacıların mantığı şöyle işliyor:
Tayyip Erdoğan dindardır.
Ekmeleddin İhsanoğlu da dindardır.
O halde yoktur bunların bir farkı.
İkisi de aynıdır.
*
Kısacası bu tatavaya göre:
Bütün dindarlar aynıdır ve temel mesele dindarlıktır.
*
Buradan ne çıkar?
Şu çıkar:
Bu tatavacılara göre...
Temel mesele Tayyip Erdoğan’ın çok kutuplaştırıcı, çok öfkeli, çok yüzde 50’ci, çok tek adamcı, çok dediğim dedikçi, çok raconcu, çok meydan okuyucu, çok aşırı, çok gerginleştirici, çok eleştiri sevmez, çok tahammülsüz falan olması değildir.
Temel mesele Tayyip Erdoğan’ın dindarlığıdır.
*
İki dindar adaydan biri...
Kutuplaştırma yerine bütünleştirmeyi...
Öfke yerine sükûneti...
Meydan okuma yerine bilgeliği...
Gerginleştirme yerine mutluluk aşılamayı...
Dediğim dedik yerine kulak vermeyi...
Racon kesmek yerine istişare etmeyi...
Tahammülsüzlük yerine hoşgörüyü...
Aşırılık yerine itidali...
Esas aldığını söylese de...
Tatavacılara göre hiç mi hiç fark etmez.
Değil mi ki ikisi de dindardır, o halde ikisi de elin tersiyle itilmelidir.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bütün dindarları aynı gören bu tatavacı zihniyet, yer ile yeksan olmadığı müddetçe...
Tayyip Erdoğan’giller daha çok seçim kazanır.
Alternatif iftar önerileri
PİKNİK İFTARI: Maçka Parkı, özellikle piknik iftarları için bulunmaz nimet. Ser çimenlerin üzerine kilimleri, çıkar sepetinden yumurta, pide ve karpuzu... Bak keyfine.
*
KULE DİBİ İFTARI: Galata Kulesi’nin dibindeki kaosa mütevazı bir katkı sunmak mı istiyorsun? O zaman ne duruyorsun? At iki küçük masa, beş tabure... Yap iftarını.
*
JAPON İFTARI: İslam’ı seçen birkaç Japon Müslüman kardeşinle birlikte suşili falan bir iftar yap. Çemkiren olursa “Japon Müslüman kardeşimle dayanışıyorum” dersin.
Tayyip Erdoğan nefreti
TAYYİP Erdoğan’dan nefret edenlere laf saydıran Tayyip Erdoğan’cı arkadaş!
Diyorsun ki:
Şu Erdoğan nefretini bırakın!
*
Tayyip Erdoğan’cı arkadaş!
İyi diyorsun, güzel diyorsun.
Gerçekten de Erdoğan nefreti bir tarafa bırakılmalı.
Nefretle bir yere varılmaz.
*
Ama arkadaş!
Senin biraz da şunlardan söz etmen gerekmiyor mu?
Neden halkın bir kesimi Erdoğan’dan bu denli nefret ediyor?
Neden böyle bir nefret oluştu?
Nefretin oluşumunda Erdoğan’ın hiç mi katkısı yok?
Nefretin artmasında Erdoğan’a nefer yazılanların üslup ve edalarının etkisi sıfır mı?
İhsanoğlu için bir film tavsiyesi
EKMELEDDİN Bey...
Size bir film tavsiye edeceğim.
Eşit şartlarda girilmeyen bir seçimin nasıl kazanılacağına dair bir film...
Filmin adı: “NO”.
Şili’de darbeci Pinochet’in bir referandum oylamasında nasıl alt edildiğinin filmi...
*
Referandumdan önce Şili’de tablo aşağı yukarı şöyle:
Bütün imkânlar Pinochet’nin elinde.
Devlet onun arkasında.
Televizyon onu destekliyor.
Para onda var.
Halkın çok önemli bir bölümü ondan yana...
Muhaliflere bütün bir kampanya sürecinde televizyonda sadece 15 dakikalık bir yayın hakkı verilmiş durumda.
Muhaliflerin imkânları son derece kısıtlı...
Ama bu referandumu muhalifler kazandılar.
Yaptıkları ezber bozan, zekice bir kampanyayla...
“NO” adlı film, işte bu kampanya sürecini anlatıyor.
*
Ekmeleddin Bey...
Derhal bu filmi bir yerlerden buldurup izleyin.
Ekibinize, reklamcılarınıza, kampanyacılarınıza da izletin.
Şu ana kadar farklı, değişik ve etkin bir çıkış yapamadınız.
Belki bu filmi izledikten sonra bir şeyler yapabilirsiniz.
Gül ne yapacak?
ŞU üç şeyden birini yapacak:
BİR: Bekleyecek de bekleyecek... Etliye sütlüye karışmadan bir kenarda bekleyecek. Yakın gelecekte kendisine ağır bir şekilde ihtiyaç duyulacağının hayaliyle bekleyecek. Bir dikkat merkezi olmaya gayret ederek bekleyecek.
*
İKİ: Beklemeyecek ve harekete geçecek... Erdoğan’ın ardından Başbakanlık koltuğuna oturabilmek için yanında yöresinde bulunan tüm güçleri seferber edecek. Bülent Arınç’ın bu doğrultudaki çıkışlarını teşvik edecek.
*
ÜÇ: Erdoğan’a “Senin reisliğini sonuna kadar tanıyacağım ve hiçbir arıza çıkarmayacağım” diyerek... Erdoğan’ın istek ve arzusuyla partinin ve hükümetin başına geçecek.
Bi’ bitmediler
SİVAS Katliamı’nın karşısına Başbağlar Katliamı’nı çıkarıp katliam yarıştıranlar...
Kadınları öldüren erkekler...
“Denize girsem orucum bozulur mu” ya da “Sakız çiğnesem orucum bozulur mu?” diye soranlar...
“Ekmeleddin” sözcüğünden sevimsiz, itici ve güldürmeyen şakalar türetmeye ısrarla devam edenler...
“Berkin’i arkadaşları vurmuştur” ya da “Ali İsmail’i arkadaşları dövmüştür” diyerek kendilerini savunan sanıklar...
Paylaş