BİR: Duyulduğunda adamı ürküten "11 kilogram C-3 tipi patlayıcı"nın yanında, "kıytırık av tüfekleri"nin ve hatıra eşya muamelesi çekilen "içi boşaltılmış el bombaları"nın ne işi var savcım?
İKİ: Danıştay katili Alparslan Arslan ile "Ergenekoncular" arasındaki bağlantıyı kanıtlayan dudak uçuklatıcı delillerin yanında, "12 Eylül darbesinin PKK’ya önceden haber verildiği" üfürmesinin ne işi var savcım?
ÜÇ: Danıştay katili Alparslan Aslan’ın babasının hesaplarında saptanan gözle görülür artış bilgisinin yanında, "Tayyip Erdoğan, Mehmet Ağar’a 60 milyon dolar rüşvet verdi" tarzında bir telefon geyiğinin ne işi var savcım?
DÖRT: Ergenekon örgütünün kullandığı silah ve patlayıcıların görevli askeri şahıslarca temin edildiği iddiasının yanında, Kemal Alemdaroğlu’nun özel telefon konuşmasında eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e verip veriştirmesinin ne işi var sayın savcım?
BEŞ: Veli Küçük’ün evinde çıkan "Uğur Mumcu’yu İsrail ajanları öldürttü" saptamasını içeren MİT belgesinin yanında, sanatçı Emel Müftüoğlu’nun Küçük’ten torpil istediği iddiasının ne işi var sayın savcım?
ALTI:"Hablemitoğlu cinayetinin arkasında da Ergenekon var" iddiasının yanında, Cumhuriyet Gazetesi’nin "Tehlikenin farkında mısınız?" başlıklı ilanlarının ne işi var sayın savcım?
YEDİ:"Gazi olaylarında Veli Küçük izi" şeklinde özetlenebilecek korkunç iddianın yanında, Deniz Baykal’la ilgili kıytırık ve kanıtsız rüşvet iddiasının ne işi var sayın savcım?
SEKİZ: İşçi Partisi’nde "Yargıtay binasının ayrıntılı krokisi"nin ele geçirildiği iddiasının yanında, İlhan Selçuk’un köşe yazılarının ne işi var sayın savcım?
DOKUZ: Güler Kömürcü gibi bir "derin abla"nın adının yer aldığı bir iddianamede, bizim Enis Berberoğlu’nun gazeteci eşi Oya Berberoğlu’nun adının ne işi var sayın savcım?
Ben utandım ama onlar utanmıyor
SEVAN Nişanyan, bir gün karısı Müjde Nişanyan’a öfkelenmiş ve karısının üzerine bir kavanoz dışkı atmış...
Olay buydu...
Önce potansiyelindeki onca albenisine karşın, "Ben en iyisi bu topa girmeyeyim" falan dedim...
Eh, ne de olsa "Şair Nefi"nin soyundan geliyoruz, sonra dayanamayıp olaya daldım...
Sevan ve Müjde’nin ortaklaşa ürettikleri "eserleri"ni gündeme getirip, "Ben şimdi bunlarla nasıl hemhal olacağım? Bu güzelim yapıtlar artık foseptik kokuyor" tarzında bir şeyler karaladım...
Bu yazı üzerine...
Müjde Hanım’ın kız kardeşi, gazeteci Mutlu Tönbekici aradı beni...
"Eserlerin isimlerini vermen çok yanlış oldu... O işlerde benim de payım var... Ayrıca o eserlerin gelirleriyle yaşayacak üç çocuk var" dedi ve ağır bir sitem etti...
Utandım... Vallahi de utandım, billahi de...
Mutlu’ya "Haklısın..." dedim... Özür beyan ettim... "Ne yapılabilir bu saatten sonra?" bile dedim...