Paylaş
Niye böyle demişti?
Çünkü Erdoğan’ı kafasında “tavizsiz” olarak kodluyordu.
*
Ben de bunun muhalefete verilmiş enfes bir pas olduğunu yazmış, ardından da eklemiştim: “Bakalım muhalefet, Macron’un bu sözlerine gerekli karşılığı vererek pası değerlendirebilecek mi?”
*
Müjde! Müjde!
Muhalefet, bu kez pası iyi değerlendirdi. Peş peşe golleri sıraladı.
*
- CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu şöyle dedi: “Dış politika bizim milli meselemizdir. Dış politikada Türk halkıyla Erdoğan iktidarını ayırmıyoruz. Hükümeti bu konuda destekliyoruz”.
*
- CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç şöyle dedi: “Macron haddini bilmelidir. Macron’un yaptığı açıklamaları biz CHP olarak kabul etmiyoruz”.
*
- İYİ Partili Aytun Çıray şöyle dedi: “Macron’un haddini aşan kaba saba taktiksel sözlerini ciddiye almıyoruz. Belli ki Sayın Erdoğan’ı ‘devlet benim’ diyen 14. Louis ile karıştırmış”.
*
Kısacası Macron’un tek bir musibeti, şu üç hayırlı sonuca yol açmış oldu:
- BİR: Türkiye’deki siyasi cepheleşmeyi bir süreliğine de olsa geriletti.
- İKİ: Muhalefetin “Türkiyeli muhalefet” olduğunun altını çizmesine fırsat verdi.
- ÜÇ: Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’de çok esaslı bir uyanışa yol açtı.
*
Teşekkürler Macron! Valla bu kadarını Napolyon bile başaramazdı.
ENGİN ÖZKOÇ’A BİR NOT
HÜRRİYET’in internet sitesinde sadece 30 saniye kalmış hatalı bir haber için Hürriyet’e hak etmediği biçimde saldıran Engin Özkoç’a sesleniyorum: Hürriyet, senin düşmanın değildir Engin Özkoç! Hürriyet, sadece senin değil kimsenin düşmanı değildir Engin Özkoç. Hürriyet’i hem kafanda hem dilinde kategorize etmekten vazgeç Engin Özkoç.
ESKİ KELİMELERİN TEK EFENDİSİ: BÜLENT ERSOY
“KUAFÖRÜM Sensin” adlı programdan ayrılışıyla ilgili basında çıkan haberleri yalanlayan bir açıklama yapmış Bülent Ersoy ...
Yaptığı kısacık açıklamada geçen bazı kelimeleri aktarıyorum:
*
Müntesip / Müsemma / Mücehhez / Sarih / Mukavele / Efkarı umumiye ...
*
Unutulan kelimelerimizi yeniden gündeme getirme hususunda dikkat sahibi olan Bülent Ersoy’a binlerce teşekkür.
Bir sonraki basın açıklamasında şu kelimeleri kullanırsa bizi haddinden fazla bahtiyar edecektir:
*
“Namütenahi / Bilmukabele / Malihulya / Vaveyla / Fevkalbeşer / Haddizatında /
ÇEMBER DARALMAKTA
- Binali Yıldırım, Bülent Arınç, Onursal Adıgüzel, Faik Öztrak... Hepsi korona oldu.
- Sergen Hoca da korona olmuş bu arada...
- Bir kulağım zaten Muhittin Başkan’dan gelecek iyi haberlerde...
- Beraber yemeklere gittiğimiz yakın arkadaşımın korona olduğu haberini aldım önceki gün.
- Eve sipariş getiren bizim bakkalın çırağı epeydir gelmiyordu, “ne oldu” diye soruşturunca, “Abi o korona oldu, şimdi karantinada” cevabını aldım.
- Tarafsız Bölge’de sıkça beraber olduğumuz gazeteci dostumuz Zafer Şahin de pozitif çıkmış.
Hepsine sağlık afiyet diliyorum, umarım bir an önce atlatırlar.
*
Ahmet Kaya’nın “Başım Belada” şarkısının sözlerini azıcık değiştirerek şöyle mırıldanmaya başladım birkaç gündür:
*
“Neylersin ki çember daralmakta / Şimdilik beni karantinaya al yaban çiçeğim / Elinde pozitif çıkmış PCR testiyle bir doktor yaklaşmakta...”
12 EYLÜL DENİLİNCE AKLIMA
- Ses tonunu bile işitmediğim Tahsin Şahinkaya gelir.
- Evlerin bahçelerinde yakılan sakıncalı kitaplar gelir.
- Azıcık ileri geri laflar edenlere, “Sen yoksa 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsun” türü takılmalar gelir.
- Nevzat Çelik’in şiirleri gelir.
- “Şu Metris’in önü” türküsü gelir.
- Daha üç gün önce yitirdiğimiz Erbil Tuşalp gelir.
- Bunalım filmleri gelir.
- Kenan Evren’in Yozgat mitingi gelir.
- Barış Davası sanığı Reha İsvan gelir.
- Mamak ve Diyarbakır zindanı gelir.
- “Bizim çocuklar başardı, bir sağdan bir soldan, asmayalım da besleyelim mi” lafları gelir.
- İşkencenin geceyi ışıtmayacağı gelir.
- O son bakış gelir.
- Kenan Evren’in “Benim babam müftüydü” diye başlayan ve dini fetvalar verdiği konuşmaları gelir.
GARANTİLİ MUTLULUK YOLLARI
- Nusret’in içtiği ve yediği altınlar nedeniyle hafif metal zehirlenmesine maruz kalıp acayip pişman olduğunu hayal ederek...
*
- Defne Samyeli’nin “Yeter artık! Defne Samyeli ve kızları diye yazıp çizmeyin” diye medyaya isyan ettiği günlerin geleceğini düşünerek...
*
- Melih Gökçek’in Ankara’da ortaya çıkan kum fırtınasının sorumluluğunu Mansur Yavaş’a yükleyeceğini varsayarak...
CAVİT ÇAĞLAR’A AÇIK MEKTUP
Sevgili Cavit Çağlar Bey...
Dertsiz, tasasız, gamsız, kasavetsiz günler geçiriyordun, ne güzel!
Yazları Bodrum’da, kışları İstanbul’da günde 15 bin adımı geçen yürüyüşler yaptığın ve yürüyüşlerinden elde ettiğin rakamları dostlarınla iftiharla paylaştığın harika günler.
Borçlarını falan ödemiş, sonsuz rahatlamış, işine gücüne bakıyordun.
*
Yahu Cavit Bey, nereden çıktı bu haber kanalı kurma işi?
Bak, daha başlamadan, şimdiden bin türlü dedikodunun tam göbeğindesin.
- “Tarafsız olacağım” diyorsun, “Taraflı olacağını ilan etti” diyorlar.
- “İmamoğlu’yla bir ilgim yok” diyorsun, “Kesin İmamoğlu var arkasında” diyorlar.
- “Muhaliflik yapmayacağım” diyorsun, “Nevşin ne alaka o zaman” diyorlar.
Diyorlar da diyorlar.
Diyecekler de diyecekler.
*
Cavit Bey, seni pek severim bilirsin.
Ama günü zamanı geldiğinde... “Nereden girdim ben bu işe” diye dertlenecek birini aradığın zaman sakın bana gelme... Çünkü sana “Girerken bana mı sordun?” derim.
Seni pek sevsem de bunu derim. Ona göre.
Paylaş