Paylaş
Hiç düşünmeden şöyle derim:
*
“Asimetrik bir nezakete sahip. Adam kibarlıktan yıkılıyor abi!”
*
Mesela...
Ses tonu, asla ani inişlere ve ani çıkışlara kaymaz.
*
Mesela...
Üslubu, karşısındakine çekidüzen verdirecek denli aşırı naziktir.
*
Mesela...
Yaklaşımlarında en küçük bir falso bile bulamazsınız.
*
Ekranda hiç delirmez, hiç asabileşmez.
Bir saniyecik olsun çirkinleşmez.
Ne çirkinleşmesi yahu!
“Siz”den “sen”e geçmeyi bile aklının ucundan geçirmez.
*
Televizyon ekranından tanıdığım Muharrem Sarıkaya buydu, bundan ibaretti.
*
Peki ya ekran arkası?
Onu da artık biliyorum.
Bütün Türkiye gibi ben de gördüm.
*
Kameraların kendisini çekmediği bir anda program için çalışan bir emekçiye öyle bir hırsla vurdu ki Muharrem Sarıkaya...
Şaşkınlıktan elimdeki telefonu düşürüyordum az daha.
*
Asimetrik nezaketten muazzam bir barbarlığa ışık hızında bir geçiş. Dillere destan kibarlıktan müthiş bir magandalığa anında kayış.
*
Meğer kameraların kendisini çektiği anda “Karıncaezmez Şevki” rolü yapan bu adam, kameraların kendisini çekmediği anlarda kamera arkasında çalışan bir emekçiyi kalpsizce, insafsızca, vahşice ezmeye meyyal tipin tekiymiş.
*
Meğer bütün o nezaketten kırılmalar, mesafeli kibarlıklar, ölçülü hitaplar falan... Hepsi ama hepsi tiyatroymuş.
*
Görüntüyü izleyince çok ama çok öfkelendim.
*
Fakat öfkemin nedeni...
Kişilik bozukluğuna varan bu riyakârlık değildi. Sınırlarda dolaşan bu samimiyetsiz haller de değildi.
Öfkemin nedeni başkaydı ve ne olduğunu tam olarak bilemiyordum.
*
Biraz üstünde durunca, biraz düşününce buldum nedenini!
*
Kendinden azıcık üstte olana “Aman efendim, yaman efendim” türü bir üslup, kendinden azıcık altta olana ise elinin tersiyle çakış.
İşte tam olarak buydu öfkemin temel nedeni!
*
Yani adamın gözü dönüyor ama o kadar da dönmüyor!
Kime karşı nazik olacağının, kime karşı maganda olacağının sımsıkı bilincinde!
Gözü dönerken bile hesap kitap yapıyor ve asla hesap hatası yapmıyor!
*
Gözü alt üst dinlemeden dönse... Önüne gelene bin tekme atacak denli delirse... Amir / memur hiç bakmadan çileden çıksa...
Kendisine...
“Kişiliğini bastırıyorsun. Bu bir hastalık. Git de bir tedavi ol” derdim.
*
Fakat bin türlü hesap kitap içeren bu aşırı kontrollü göz dönme vakası karşısında...
Kendisine sadece bir Ahmet Kaya şarkısıyla seslenmekten başka yapacak bir şey bulamıyorum:
*
“Birazcık efendi ol, bırak elinden şu sazı”
FATMA ŞAHİN’E DE BİR ÇİFT SÖZÜM VAR
ÇOK severim Fatma Şahin’i.
Çalışkanlığını, işine odaklı oluşunu, kuşatıcılığını falan takdir ederim.
*
Muharrem Sarıkaya’nın davranışı karşısında...
Buz kestiğinin, donup kaldığının farkındayım.
*
Ama insan, şaşkınlıktan çıkar çıkmaz...
“Ne yapıyorsunuz Muharrem Bey? Hiç yakışıyor mu size? Neden şiddet uyguluyorsunuz?” falan demeyi nasıl olur da aklına getirmez?
*
Nasıl olur da...
Karşısındaki insanın sınırlarda gezinen bu kişilik bozukluğu karşısında hiç değilse ürküp korkmaz ve programı terk edivermeyi düşünmez?
*
Nasıl olur da...
Olay çıkarmadan da olsa anında minik bir tutum almaz?
“BÜYÜK LİDER” İDİ “KABİLE REİSİ” OLDU
ALİ Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan için şöyle demiş:
*
“Reis, reis diyorlar. Herhalde kabile reisini kastediyorlar.”
*
Bu Ali Babacan...
Erdoğan hükümetlerinde bakanken ne diyordu?
“Kıymetli liderimiz... Büyük lider... Müthiş bir liderlik yapıyor” falan.
*
Aynı Ali Babacan, bugün çıkmış, “kabile reisi” diyor.
*
Ali Babacan, bir türlü beklediği çıkışı yapamıyor ya...
Bunun sırrı galiba düşüncesizliğinde yatıyor.
*
Birazcık düşünceli olsa... Kendi kendisine şunu telkin eder: “Ben Erdoğan’a liderimiz demiş adamım. Bari hakkında konuşurken biraz daha dikkatli olayım. Kaba saba benzetmeler yapıp da eskiden kendisi hakkında söylediklerimi akıllara getirmeyeyim.”
TÜSİAD DEVREYE GİRİNCE
- Geçmişten bugüne kadar getirdiği bagajı nedeniyle kime vurursa o kazanır.
*
- Bu zamana kadar geliştirdiği aşırı suskunluk nedeniyle “Bu zamana kadar neredeydin?” sorusuna muhatap olur.
*
- Hep kendi çıkarını düşünen imajı nedeniyle yanına yöresine birilerini çekme ihtimali sıfırdır.
*
- Olağanüstü durumlardan olağanüstü vazifeler çıkaran genel tutumu nedeniyle “Neler oluyor yahu?” dedirtir.
Paylaş