YILBAŞI gecesi hepiniz "Bas bas paraları Leyla’ya" diye eğlenirken...
Ben "Görevimiz Tehlike"deki Tom biraderimize fazlasıyla özenerek...
Epey riskli bir maceraya atıldım...
"Macera", kılık değiştirmemle başladı:
Başıma "Hafız Abdüssamet" usulü kırmızı ama püskülsüz bir Mısır fesi taktım...
Üzerime koyu renk bir Arap entarisi geçirdim...
Gözüme Kani Karaca Hoca’nın kara güneş gözlüğüne benzer bir gözlük taktım...
Böylece...
"Mısır’dan gelmiş görme özürlü hafız" kılığına bürünmüş oldum...
Aynaya baktım: Ben bile kendimi tanıyamadım.
Tebdili kıyafet gerçekleşmişti yani...
Dolayısıyla...
Abdi İpekçi Spor Salonu’ndaki alternatif yılbaşı gecesine katılmak için yola çıkabilirdim...
* * *
"Alternatif yılbaşı kutlaması da nereden çıktı?" diye mi soruyorsunuz.
Anlatayım:
Efendim, muhterem Erbakan Hocamızın himmetleriyle kurulmuş olan TV 5 adlı televizyon kanalı var...
Bu kanal, saf ve temiz milletimizin milli ve manevi değerlerinden uzaklaşıp, Noel çılgınlıklarına kapı aralama ihtimalini göz önünde bulundurarak, her yılbaşı gecesi bir tür "oyalama gecesi" düzenliyor birkaç yıldır...
Adına "Kardeşlik Gecesi" denilen alternatif yılbaşı gecesinde "Mekke’nin Fethi" kutlanıyor...
Böylece yaramazlıklara ve günaha fazlasıyla açık bir gecede, "cemaat üyeleri"nin nefislerine uyup televizyonlardaki "Vur patlasın / Çal oynasın" tarzı eğlencelere gönül indirmelerine karınca kararınca darbe vurulmuş oluyor...
"Peki senin ne işin vardı böyle bir yerde kılık mılık değiştirerek birader?" diye sorabilirsiniz...
Hemen yanıtlayayım:
"Süper muhafazakár bir ailenin çocuğu" olarak...
Madem 2008’i 2009’a bağlayan yılbaşı gecesinde "Bir daha mı geleceğiz dünyaya" türünden bir gecenin tadına bakmaya niyet ettim...
Madem "hindi ve kestaneli pilav" ikilisinin buram buram günah kokan davetine uymayı kafaya koydum...
O halde...
"Muhafazakárlar arasında son bir yılbaşı" geçirmekte fayda vardı...
Bir tür "jübile" yani...
* * *
Neyse...
Alternatif kutlama için gelip dayandım Abdi İpekçi’nin "Davetliler" kapısına...
Gecede Kábe imamlarından en hatırlısı, sesi güzel Mısırlı hafızlar, çocuklardan oluşmuş ilahi grupları, yeşil popçular, Milli Görüş’ün görkemli günlerinde epey prim yapmış ancak artık çaptan düşmüş namlı hatipler falan sahne alacağı için...
"Mısırlı görme özürlü hafız" kılığımla gayet normal karşılandım...
Bir görevli beni protokolün tam ortasına bıraktı...
Oturur oturmaz etrafı kestim: Tanrım! Çok kalabalıktı!
Esenler / Bağcılar / Sultanbeyli hattından gelip, "Tayyip’in İslamcılığını bile yeterli bulmayan" ve "Erbakan’a sadakat şerefimizdir" diye haykıran bir büyük kitle salonu doldurmuştu.
Ve program bir "Aşr-ı şerif" okunarak başladı...
Sonra "kirli sakallı" iki sunucu, ayınları çatlatarak yaptıkları sunuş konuşmalarıyla geceyi açtılar...
Sonra protokol konuşmaları...
Sanki 80’ler, 90’lar, 2000’ler hiç yaşanmamış gibi yapılan konuşmalar...
Sanki 70’lerin Milli Selamet Partisi hálá dimdik ayaktaymış gibi yapılan konuşmalar...
"Fatih’in torunlarıyız" vurgusu, "Önce ahlak ve maneviyat" sloganı, "maarifin millileştirilmesi" gibi mesajlarla dolu konuşmalar...
Kendimi "geçmişe dönüş" türünden bilimkurgu filminde gibi hissettim... Bütün çocukluk anılarım gözümün önüne geldi... "Zaman tüneli" dedikleri şey galiba böyle bir şeydi...
* * *
Sonra sıra işin müzik kısmına geldi...
Sahneye ilk çıkan ve kendilerine "Grup Endişe" adını uygun gören müzik grubu, benim gibi olayı ta "Yeşil Pop" döneminde bırakmış biri açısından hayli enteresandı...
"Grup Endişe"yi oluşturan beş genç, kılık kıyafetlerinden ve tavırlarından anladığım kadarıyla "İslami rock" akımının ilk temsilcileriydi galiba...
Müzik başladı...
Salondakiler "Fazıl Say piyano çalıyormuş" gibi oldular ama işi idare etmesini de becerdiler...
İcra edilen müzik için şunu söyleyebilirim:
Biraz "Yeşil ve Ötesi" alın, üzerine hafiften bir "Hacı Teoman" gezdirin...
Ortaya çıkan kıvam nasıl olacaksa, "Grup Endişe"nin müziği de öyle bir şeydi...
Neyse ki...
Sahneyi İstanbul’daki 18 belediyenin mehter takımından oluşan büyük bir mehteran bölüğü aldı da, "Bağcılar / Esenler / Sultanbeyli" hattı için "Grup Endişe"nin hakikaten endişe verici zulmü sona erdi...
* * *
Ve gecenin en heyecan verici bölümü...
Ekran başındakilerin "Bilmem ne yaz / Boşluk bırak / Bedava umre yapma şansını yakala" alt yazılarıyla gaza getirildiği...
Salondakilerin de değişik yöntemlerle katılabildiği bir "kutsal şans oyunu", bendeki kumarbaz ruhu ayağa kaldırdı...
Değişik hile ve desiselerle tam 6 kez katılmama rağmen en amortisinden bir namaz takkesi bile çıkmadı bana...