Paylaş
“İktidarımızın ilk yıllarında darbe ve vesayet heveslileri meydanlardaydı. Daha sonra 2007’de Türkiye’nin en büyük partisine 363 milletvekili ile cumhurbaşkanını seçtirmediler.”
*
Buraya kadar söyledikleri doğru.
*
Gerçekten de...
AK Parti’nin ilk döneminde darbe ve vesayet yanlıları meydanlardaydı.
*
Gerçekten de...
2007’de AK Parti’ye cumhurbaşkanı seçtirtmediler.
*
Peki yanlış nerede?
*
Binali Yıldırım’ın şu cümlelerinde:
*
“Yalan mıydı Ergenekon? Yalan mıydı Balyoz?”
*
Bu iki soruya verilecek tek bir yanıt var:
Evet, yalandı.
*
Binali Yıldırım, Ergenekon ve Balyoz’un, FETÖ’cüler tarafından ortaya atılan yeryüzünün en planlı, en sinsi, en komplocu yalanı olduğu gerçeğini atlamış sanırım.
*
FETÖ’cüler, AK Parti iktidarına yönelik vesayetçilerin tutumlarını bahane ederek...
Balyoz ve Ergenekon kumpasını çevirdiler.
Ve bu kumpaslar sayesinde de boşalan tüm pozisyonları doldurdular.
Ve böylece...
İktidara karşı darbe yapmaya yeltenecek kıvama bile geldiler.
*
Binali Yıldırım’ın, AK Parti’ye karşı sistemin yaptığı haksızlıkları, dirençleri, zorlamaları dile getirmesine kimse bir şey diyemez.
Ama bunu yaparken FETÖ uydurması olan Ergenekon’a ve Balyoz’a sahip çıkıyor gibi görünmemesi gerekir.
*
Binali Yıldırım’ın asıl kastının bu olmadığını ve bu konuda bir düzeltme yapacağını düşünüyorum.
*
Unutulmasın ki:
Ergenekon ve Balyoz kumpaslarından çok çekmiş onca masumun ahı hâlâ arşa yükselmekte.
HERKES KENDİ ÖLÜSÜNÜN ARDINDAN SAYGI İSTİYOR
BENİM anlayışıma göre...
Ölüm devreye girdiği anda...
- Tüm tartışma biter.
- Ayağa kalkılır.
- Ceket iliklenir.
- Saygı devreye girer.
- Saygı devreye giremiyorsa da en azından suskunluk devreye girer.
*
Günümüz Türkiye’sinde olup biten ise aşağı yukarı şöyle:
*
- Herkes kendi ölüsüne saygı istiyor.
- Herkes başkasının ölüsüne saygısız.
MİNİK DEĞİNMELER
- SULUK: Ne antipatik bir kelime bu yahu! Dile hiç yakışmıyor.
*
- EKMEK: Ekmekle oynamayın. Ekmek çarpar.
*
- TELEFON: Ölenleri telefon rehberinden silmeyin. Yaşasınlar.
*
- DOLMAKALEM: Biden dolmakalem hastasıymış. Trump tükenmezdi galiba.
BIDEN ESPRİSİ
GENÇLER arasında şöyle bir espri peyda olmuş:
*
“Bu konu çok Joe baydın beni... Konuyu değiştirelim.”
*
Kötü espri mi, iyi espri mi? Karar veremedim.
ALEVİ KÖYLERİ
TOKAT’ta doktorun biri, Alevi köylerini işaretlemiş. Harita üzerinde.
*
Bu doktorun, bu işi yaparken amacı neydi acaba?
Bilmiyorum.
*
Ama ben kendi adıma bunu şahane bir hizmet olarak algılıyorum.
*
Çünkü o köyler, benim açımdan “gönül rahatlığıyla gidilecek köyler” sıralamasında hep ön sırada yer alırlar.
VE OZAN VE ÖZCAN
- OZAN GÜVEN: Mahkemede aylık gelirini 5 bin lira olarak açıklamış. Ben bundan daha ziyade... Ozan Güven’in şiddetine maruz kalan Deniz Bulutsuz’un aylık gelirini 20 bin lira olarak açıklamasına takıldım. Buradan yola çıkılarak bir pintilik/bonkörlük değerlendirilmesi yapılabilir mi acaba?
- ÖZCAN DENİZ: Kendisinin öyle kibar, öyle nahif, öyle yumuşak bir yaklaşımı vardı ki... “Eşine şiddet uyguladı” haberinin öznesi olabilecek biri değildi. Ama oldu! Hem de yenilir yutulur cinsten olmayan iddialarla... Ben zaten her zaman fazla kibar, fazla nahif görüntü verenlerden işkillenmişimdir.
YAVUZ BAHADIROĞLU İÇİN
YAVUZ Bahadıroğlu’nun Atatürk’le ilgili hiçbir görüşüne...
Katılmadım, katılmıyorum, katılmayacağım.
*
Fakat şunu da söylemeden geçemem:
“Yavuz Bahadıroğlu eşittir Atatürk karşıtlığı” deyip geçilemez. Buna indirgenemez.
*
1970’lerin sonu, 1980’lerin başında çocukluk ve gençlik dönemini geçirmiş hemen hemen bütün muhafazakâr ailelerin çocukları, muhakkak bir Yavuz Bahadıroğlu romanıyla tanışmışlardır.
Mesela benim kişisel olarak hatırladığım romanları şunlardır: ‘Elveda Buhara’, ‘Buhara Yanıyor’, ‘Sunguroğlu’...
Tarihçiden ziyade tarihi romanlar yazan bir yazardır Bahadıroğlu.
Destansı bir dili vardır. İlgiyle okutur kendisini.
*
Yavuz Bahadıroğlu’nun ardından başsağlığı dileyen herkesi peşinen “Atatürk düşmanı” olarak niteleyenlere duyurulur.
Paylaş