Paylaş
Enerji Bakanı Berat Albayrak, bakanlığının bütçesi için bir sunuş konuşması yapıyor.
Konuşma bitiyor.
Ve sözü alan muhalefet milletvekilinin ilk sözü şu oluyor:
“Saray’ın damadı.”
*
Berat Albayrak’la ilgili sorulması gereken tarafsız, adil ve hakkaniyetli sorular şunlardır:
-Eğer Berat Albayrak, Tayyip Erdoğan’ın yakını olmasaydı... O makama gelemez miydi?
-Berat Albayrak, liyakati olmadığı halde, sırf Erdoğan’ın yakını diye mi Enerji Bakanı olmuştur?
-AK Parti hinterlandı içinde Enerji Bakanlığı koltuğuna Berat Albayrak’tan daha münasip bir isim var mıdır?
*
Bakalım Berat Albayrak’ın durumuna:
-Babası Sadık Albayrak, bu hareketin öncü isimlerinden biridir.
-Çocukluğundan beri “dava”nın tam göbeğindedir.
-Türkiye’de işletme okumuş, ABD’de yüksek lisans yapmıştır.
-Doktorasını da ABD’deki bir üniversitede yapmıştır.
-Doktora tezinin konusu “Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Finansmanı”dır.
*
AK Parti camiasında bunca adam kıtlığında...
Enerji kaynaklarının finansmanında dünya çapında uzmanlaşmış bir ismin, Enerji Bakanlığı koltuğuna getirilmesinden daha doğal ne olabilir?
*
Muhalefete önerim:
Berat Albayrak’ın Tayyip Erdoğan’a yakınlığına değil, bakanlığındaki icraata odaklanın.
Size ekmek çıkacak tek yer orasıdır.
Paralelci olsam, avazım çıktığı kadar Paralelciyim diye bağırırım
Hüseyin Çelik’e sorduk: “Paralelci” suçlamalarına ne diyorsunuz? İpek ailesine yakın mısınız? Bir fitne hareketinin içinde misiniz? İşte cevaplar:
PARALEL’le mücadelede gelinen son noktayı da eleştiriyorsunuz. Neden?
HÜSEYİN ÇELİK: Ben AK Partiliyim. Paralelci falan değilim. Ben mensubiyetlerimi gözümü kırpmadan söyleyebilen bir adamım, buna herkes şahittir. “Paralelci” olsam, avazım çıktığı kadar “Paralelciyim” derim. Paralelcilik, bir camianın yargıda, poliste, mülki idarede devletin hiyerarşik yapısı yerine farklı mecralara uymaksa... Bunu yapanlara hukuk içinde kalarak ne ceza verilmesi gerekiyorsa verilmelidir. Buna en ufak bir itirazım olamaz. Ben 17-25 Aralık’tan sonra televizyona çıkıp, “Her kim ki devletin kendisine verdiği unvanı manivela haline getirerek siyasette taşları yerinden oynatmaya kalkarsa, biz o eli kırarız” dedim. Bugün de aynı görüşteyim. Kim usulsüz dinleme yapmışsa, kim kasetçilik yapmışsa kim kumpas kurmuşsa Allah bin kere belasını versin. Bununla da kalınmasın, yasalar neyi gerektiriyorsa bu yapılsın.
*
İyi ama şu anda tam da o eller kırılıyor. Sizin itirazınız neye?
HÜSEYİN ÇELİK: Bugün birine “Paralelci” demek, külah kapma yarışı haline getirilmiş durumda. Bir yerde iki şef varsa ve biri şube müdürü olacaksa... Bunlar birbirlerine “Paralelci” diyorlar. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı yapan Sadık Altınkaynak var mesela... Pırıl pırıl, şahsiyet abidesi bir insan... Uzaktan yakından bir ilgisi yok Paralel’le... Adamı “Sen Paralelcisin” diye mahkemelerde süründürüyorlar. Öyle mülki idare amirleri terör örgütüne yardım etmekten yargılanıyor ki, duyunca kulağınıza inanamıyorsunuz. Neymiş, onun zamanında bir ilde bir kamu binası bu adamlara ücreti karşılığında tahsis edilmiş. Bu idari bir tasarruf değil mi? İdari bir tasarruf, idari bir soruşturmayı gerektirmez mi? Eğer kamuya ait bir şeyin tahsisi suçsa, o zaman kavgalı olmadığımız dönemlerde çeşitli tahsisler yapan Tayyip Bey veya diğer bakanlar ya da bizim yetkili etkili olan bütün arkadaşlarımız da suç işlemiş demektir. Böyle saçmalık olur mu?
*
Bunları söylediğiniz için “Paralelci” denilecek size.
HÜSEYİN ÇELİK: Demokratik erdem, tıpatıp sizin gibi düşünen, sizin gibi inanan insanlar haksızlığa uğradığı zaman onları savunmayı değil, sizin gibi düşünmeyen insanlar haksızlığa uğradığı zaman onları savunmayı gerektirir. Bir adam fi tarihinde bir okulun yapılmasına destek vermiş veya Türkçe Olimpiyatları’na sponsor olmuş, hemen “Paralelci” ilan ediliyor. Adam vergi rekortmeni oluyor, o adama “Sen belgeni almaya gelme, başka birini gönder” diyorlar. O kadar baskı yapılıyor ki adama, adam gazetelere ilan veriyor, “Bizim bunlarla alakamız yoktur” diye... “Bu yetmez” diyorlar, “Sen bize yakın olan şu vakfa, şu derneğe yardım et” diyorlar. Kimler diyor? Büyük ihtimalle durumdan vazife çıkaran kraldan çok kralcılar. Sizin Yahudi, Rum veya Ermeni bir komşunuz olsa, o da bir haksızlığa uğrasa, hukuk dışı bir muamele ile karşı karşıya kalsa, sizin onu savunmanız için Yahudi, Rum veya Ermeni olmanız mı gerekir? Bizim itirazımız, Adalet ve Kalkınma Partisi, adındaki “adalet”e gölge düşmesidir. Ben geçen hafta Alevi vatandaşlarımızın haklarıyla ilgili bir yazı yazdım. Ben Alevi mi oldum? Varlık Vergisi’ne, 6-7 Eylül rezaletine hep itiraz ve isyan ettik. O zaman gayrimüslim mi olduk?
*
Ama Paralelci denilen kişiler Ergenekon’da, Balyoz’da çok zulümler yaptılar.
HÜSEYİN ÇELİK: Kim kime haksızlık yaptıysa Allah onun burnundan fitil fitil getirsin. Ama birisi yanlış yaptı diye bugün siz aynı yanlışı sürdürmek zorunda değilsiniz.
Melek İpek’in elini dün öperdim, bugün de öperim
Sizin İpek ailesine yakın olduğunuz yönünde söylentiler var.
HÜSEYİN ÇELİK: Ben 30 yıldır İpek ailesini tanıyorum. Ben bu aileyle 17-25 Aralık’tan sonra dost olmuş değildim ki. Melek İpek’i gördüğüm yerde elini öperim. Çünkü Melek İpek, adı gibi bir kadındır. Bu aile, Paralelcilere parasal destek vermiştir deniliyor. Okul yapmıştır. Amenna! Ama ben ne zaman “Melek Abla, şu yere de okul yaptır” dediysem devlete de bir yığın okul yapıp teslim etmiştir. Unutmayalım: İpek ailesi, AK Parti’ye de çok büyük destek verdi. Ramazanlarda giden paketlerde bu ailenin çok büyük parasal katkısı var. Bayramlarda, belli günlerde gazetelerine verdiğimiz ilanların bu insanlar parasını almadılar. AK Parti’nin bilinen isimlerinden Melek İpek’in oteline gitmemiş veya bir etkinlikte birlikte olmamış çok az insan var.
*
Sorun nerede? Bu konuda yargı süreci işlemiyor mu?
HÜSEYİN ÇELİK: Bir suç delili bulduysanız hukuk çerçevesinde bu insanları yargılayın. Kanuna göre kayyum, hissedar yönetici gibi davranamaz. Allah aşkına böyle mi yapılıyor? Şu andaki görüntü bir gasp görüntüsüdür. Neredeyse tüm şirket yöneticilerinin dahil olduğu 250 kişi işten çıkarılmıştır. Adamların oteline gidip şahsi odalarının kapısını mahkeme kararı olmadan kırıyorlar, gelinin, kızlarının elbiselerine varana kadar her şeyi ortaya dökülüyor. Şimdi birisi çıkıp da bana “Kardeşim bu mahkeme kararı” derse buna gülerim.
Fitne hareketi değiliz
ABDULLAH Gül, Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Suat Kılıç, siz... Ortak hareket mi ediyorsunuz? Toplantılar yapıp kararlar mı alıyorsunuz?
HÜSEYİN ÇELİK: Biz AK Partiliyiz. Birilerinin bizi öyle veya böyle görmesi bizim kendimizi AK Parti camiasının dışında görmemiz gibi bir sonuç doğurmaz, doğurmayacak. Biz ayrı parti, ayrı grup, ayrı vakıf değiliz. Zaman zaman bir araya gelip görüşüyoruz ama ben şu anda bakan olan arkadaşlarla da yakından görüşüyorum. Netice olarak aklın yolu birdir. Bazı memleket meseleleriyle ilgili olarak hepsi AK Partili olan arkadaşlarımızla fikrilerimizin örtüştüğü hususlar varsa bunu organize fitne hareketi diye nitelendirmek akla ziyan bir şeydir.
Paylaş