YAVUZ ONURSAL: TMSF kontrolündeki bir medya grubunun başında geçirdiği şunca deneyimin ardından "Hükümet ne ister? / Devlet ne ister? / Piyasa ne ister?" meselesini çözerek engin bir deneyim kazandı...
Bir TRT Genel Müdürü için gerekli olan "Hükümet / Devlet / Piyasa" şeytan üçgeninde top koşturmayı ondan başka kim başarabilir ki? Bu işten kişisel olarak da kazançlı çıkar: Mesela İstanbul’da Plaza Otel’de sürünmekten kurtulup Ankara’daki yerleşik düzenine geri döner. Ayrıca "ikinci mekánı" haline gelen Papermoon’un bir şubesinin Ankara’da bulunması nedeniyle gündelik alışkanlıkları da sarsılmaz. Eşinin başının açık olması, bilmem sorun teşkil eder mi?
HASAN KARAKAYA: Madem uçağa alınıyor... Madem Köşk’e çıkabiliyor... Madem yazdığı yazılarda ettiği küfürlerle "Başbakan’ın yüreğini soğutuyor"... O halde neden bu "mücahit kardeşimiz", TRT’nin başına geçmesin ki? Hem "Kral Abdullah’ın ayağına giden Abdullah sorunu"nu ondan başka kim tevil edebilir ki? Gerçi 10 Kasım’larda Osman Yüksel Serdengeçti’yi anmak için ayıracağı zaman, Atatürk’ü anmak için ayıracağı zamandan biraz fazla olacaktır ama artık o kadar kusur kadı kızında da olur.
FEHMİ KORU: Yedi ayrı yayın organında parçalanmaktansa sadece "devletin televizyonu"nda görev alarak, hem hayatının karmaşasından kurtulmuş olur, hem de geriden gelen genç yeteneklere yer açmış olur... Onun genel müdürlüğünde TRT, tıpkı eski günlerinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanı’nın temas ve demeçlerini "birinci haber" olarak vermeye başlar. Böylece bir "retro" durumu söz konusu olabilir. Ama bu duruma Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ne tür bir tepki göstereceğini tabii ki bilemeyiz.
AKİF BEKİ: "Başbakanlık Sözcüsü" sıfatıyla, bu memlekette "Başbakan Tayyip Erdoğan hangi konuda ne düşünür" meselesini çözmüş tek adamdır... İyi bir TRT Genel Müdürü’nün her şeyden önce bu meseleyi halletmiş olması gerektiğini düşünürsek, Akif Beki’nin bu iş için biçilmiş kaftan olduğunu söyleyebiliriz...
Ali Babacan’ın beş handikabı
BİR: Yaşlı dünyamızın dört tarafının puşt zulası kesildiği bir dönemde Dışişleri Bakanı olarak pek bir genç kaçmaktadır.
İKİ: Ortadoğu’nun namlı dansözlerinin ortalıkta cirit attığı bir dönemde Dışişleri Bakanı olarak pek bir deneyimsiz kaçmaktadır.
ÜÇ: Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül gibi dış politikada aktör olma azmindeki iki liderin altında Dışişleri Bakanı olarak pek bir inisiyatifsiz kaçmaktadır.
DÖRT: Akşam yaptığı ezberi gündüz "Az sonra bir hata yapabilirim" tedirginliğiyle okurken pek bir ürkek kaçmaktadır.
BEŞ: Siyasi hayatında başına gelebilecek en büyük bela, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasında kalmaktır. Bu açıdan durumu pek bir acıklı kaçmaktadır.
Ahsen Yenge’ye yeni bir mektup
SEVGİLİ Ahsen Yengeciğim...
Çocuklarınız hakkında olumsuz bir yazı patlatan Can Ataklı adlı köşe yazarımızı telefonla arayıp, "Can! Seni ne kadar çok severdim Can! Bunu bize yapmayacaktın Can... Ah Can, vah Can" diye bin bir sitem etmişsiniz.
Anımsıyorum:
Daha önce de Perihan Abla’yı arayıp, "Size gönül köşkümüzün bütün kapılarını açtık. Sayın Bakan da selam ve hürmetlerini iletir" demiştiniz.
Ahsen Yengeciğim...
Hakkınızda yazı patlatan köşe yazarlarımıza karşı geliştirdiğiniz tutku dozu hayli yüksek bu alicenap tutum karşısında "Alınmadım" desem yalan olur.
Nasıl alınmayayım?
Can yazınca, "Ah Can! Vah Can" diye inliyor ve "Bu yalnızca bir sitem" demeyi ihmal etmiyorsunuz.
Perihan Abla yazınca, gönül köşkünüzün bütün kapılarını sonuna kadar açıyorsunuz.
Ama ben yazınca...
Bırakın gönül köşkünüzün bütün kapılarını açmayı falan...
O hoşgörü deryanızdan bir katreyi bile bana haram ediyorsunuz.
Sitem etmek zahmetine bile katlanmayıp, hemen soluğu Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kapısında alıyor ve müthiş bir ihtirasla bendenizden en az "beş milyoncuk" talep ediyorsunuz.
O "beş milyoncuk" size helali hoş olsun olmasına da Ahsen Yengeciğim, söyler misiniz, Can’ın ya da Perihan Abla’nın hak ettiği "muazzam tolerans"ı hak etmemek için ben size ne yaptım?
Neden onlara "sevdanın yolları" düşer de...
Bana düşen hep "kurşunlar" olur?
Sakın yanlış anlamayın!
Size "beş milyoncuk" bayılmaktan imtina falan edecek değilim...
Her zaman aile bütçenize katkıda bulunmaya hazırım.
Ama Ahsen Yengeciğim, "eski güzel günler" hatırına, hiç değilse beni şu anlam veremediğim "enteresan çifte standart"ınızdan kurtarsanız diyorum.