Paylaş
Türban savunuculuğu yaptığımı görünce...
Şahsıma ait “mail kutusu”nu dolduruverdiler:
“Tıynetin ortaya çıktı” diye laf çakmalar...
“Aslına dönmüşsün” diye incitme gayretleri...
“İmam hatiplilik ruhuna işlemiş senin, ne yapsan nafile” diye sukut-u hayal ifadeleri...
* * *
Doğrudur, “türban” söz konusu olduğunda, bendeki imam hatipli ruhu depreşiverir...
Tıpkı...
“İşçi hakkı” söz konusu olduğunda, Ali Şeriati’den kaptığım gürlek narayı hemen devreye soktuğum gibi...
Tıpkı...
“Kula kulluk” etmekten başka yol gösterilmediğinde, Orhan Baba’dan kaptığım “Kula kulluk edene yazıklar olsun” düsturunu gündeme getirdiğim gibi...
Tıpkı...
“Baskı” söz konusu olduğunda, inadına dikine gitme arzusu duyduğum gibi...
Tıpkı...
“Mazlum” söz konusu olduğunda, kimlik sormaya kalkışmadığım gibi...
* * *
Galiba...
Benim şöyle enteresan bir huyum var:
Hem başörtüsünü sonuna kadar savunuyorum, hem de AK Parti’ye bodoslama girişiyorum...
O halde şahsıma ait “mail kutusu”nu dolduran okurlarıma Orhan Baba’nın diliyle seslenmek farz oldu:
“Beni böyle sev seveceksen/Olduğum gibi göreceksen”.
En kötü 10 Türk filmi
MADEM sinema eleştirmenleri en kötülere “Altın Kestane” ödülü veriyor... Madem dünyada “en kötüler” listesi yapılıyor... O halde neden ben de kişisel “10 Kötü Türk Filmi” listemi çıkarmayayım ki?
İşte benim listem:
BİR: Sarı Tebessüm...
İKİ: Büyük Yalnızlık...
ÜÇ: Gece Dansı Tutsakları...
DÖRT: Abuzer Kadayıf...
BEŞ: Yeşil Işık...
ALTI: Balans ve Manevra...
YEDİ: Keloğlan Kara Prense Karşı...
SEKİZ: Avrupalı...
DOKUZ: Öteki Türkiye’de Bir Cumhurbaşkanı...
ON: Hırsız Var...
Unuttun mu Sinan Çetin
“SEVGİLİ” Sinan...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hindistan’a giderken uçağına seni de almış...
Allah devamına erdirsin...
Tez zamanda Tayyip Erdoğan Bey’in uçağına da binersin inşallah...
Vatan Gazetesi’ndeki fotoğrafı gördüm:
“Devlet uçağı”nda yanında eşin Rebecca olduğu halde Reisicumhur Abdullah Gül Beyefendi ile pek mutlu görünüyordun...
O mutluluk için de şöyle diyorsun:
“İlk kez bir devlet uçağına biniyorum... Ve ilk kez vatandaşını kontrol eden değil de vatandaşıyla sohbet eden bir devlet adamıyla bir yere gidiyorum.”
* * *
“Sevgili” Sinan...
Eğer hafızam, nisyan ile malul olsa idi...
Yani unutma hastalığına yakalansaydım...
Senin bu cümleni “yiyebilirdim” kardeşim...
“Vay be” derdim, “İşte devlet katlarına hep uzak durmuş müdanasız bir liberalin, eyvallahsız bir aydının haklı gururu.”
Fakat gel gör ki...
Bende adamı kıl edecek denli gelişmiş bir hafıza var...
Unutmuyorum, unutamıyorum...
Hadi gel birlikte anımsayalım:
Sene 1993...
Sinan Çetin bir devlet uçağındadır...
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in Güneydoğu seferine gidenler arasında Sinan Çetin ve eşi Rebecca Çetin de vardır...
Anımsamaya devam:
Bu yolculuk Sinan Çetin açısından çok verimli geçmiştir...
Çetin, bir “devlet işi” bağlamıştır o yolculukta...
Başbakan’ın “Ulusa Sesleniş” konuşmalarının çekimlerini yapacaktır...
Yine anımsamaya devam:
O gezi, Sinan Çetin’e bir de “unvan” kazandırmıştır:
O artık “Başbakan’ın Sanat Danışmanı”dır...
* * *
Yani “sevgili” Sinan, “İlk kez bir devlet uçağına biniyorum” diyorsun ya...
Bu doğru değil...
“İlk kez vatandaşını kontrol eden değil de vatandaşıyla sohbet eden bir devlet adamıyla bir yere gidiyorum” demişsin ya...
Eğer Tansu Çiller, “devlet uçağı”nda sana tek ayak üstünde durma cezası vermemişse...
Bunun da biraz abartılı bir yaklaşım olduğunu söyleyebilirim.
İmza: Sadakati sadece yazıya olan sadakatsiz bir dost...
Bu gece Hilal TV’deyim
TELEVİZYON programlarına katılmıyorum...
Ama bizim eski mahallenin aykırı kızı Esra Elönü, Hilal TV’de bugün başlayacak olan “Gözaltı” adlı programına davet ettiğinde tereddütsüz “Evet” dedim.
Kadim dostum şair Adem Turan’la birlikte bu gece saat 23.00’te Hilal TV’deyim...
Meraklısına duyurulur...
Paylaş