Ben bir çakma Nişantaşılıyım

BİR yönetmenin filmini beğenmiyorum, yönetmen hemen atılıyor: “Seni gidi çakma Nişantaşılı seni...”

Haberin Devamı

Bir şarkıcının son albümüne laf ediyorum, şarkıcı hemen tepki koyuyor: “Seni sonradan görme seni...” 

Bir İslamcı yazarın bir tezini eleştiriyorum, İslamcı yazar hemen patlıyor: “Seni gidi dönek seni...”

Bir laikçiye “Gittiğin yol, yol değildir” falan diyorum, laikçi hemen sallıyor: “Zaten senin ne olduğun belli değil...”

Bir profesöre gözünün üstünde kaşın var diyorum, profesör hemen defteri açıyor: “Ama sen de beyaz Türk olmaya çalışıyorsun...”

* * *

Bu kervana en son Mehmet Barlas da katıldı.

“12 Eylül zulmü”ne dair edebiyatın alıp başını gittiği, “Kenan Evren yargılansın” çığlıklarının atıldığı, “haksız yere idam edilenler” dosyalarının açıldığı şu günlerde...

Özgürlük şampiyonluğunu kimselere bırakmayan Mehmet Barlas’a sordum:

“12 Eylül’de Kenan Evren, askeri zodyakla sizin eve misafirliğe gelmiyor muydu?”

Cevap şöyle geldi:

“Sentetik Türk...”  

“Çakma Nişantaşılı...”

“O televizyondan bu televizyona geçmek senin için en büyük aşama...”

* * *

İşte buradan bir kez daha ilan ediyorum:

Evet, ben bir çakma Nişantaşılıyım.

Evet, ben bir sentetik Türk’üm.

Evet, iş değiştirmek hayatımdaki en büyük aşamadır.

Evet, ben bir döneğim.

Evet, ben bir sonradan görmeyim.

Söylenenler baştan sona doğrudur ve hatta az biledir.

Tamam mı Mehmet Barlas?

Anlaştık mı?

* * *

O zaman şimdi gel buraya...

Ve cevap ver:

12 Eylül’ün zulüm günlerinde sen Kenan Evren’i evinde ağırladın mı, ağırlamadın mı? Kenan Evren’e methiyeler düzdün mü, düzmedin mi? Askere selam durdun mu, durmadın mı?

Bu soruya doğru dürüst bir cevap vermek bu kadar mı zor?

Neden çıkıp da...

“Çok pişmanım çok” demiyorsun.

Pişman değilsen neden “Kenan Paşa altın kalpli bir adamdı” demeyi tercih etmiyorsun?

Hadi diyelim ki ikisini de diyemiyorsun, “Ben her devrin adamıyım kardeşim” deme cesaretini de mi gösteremezsin?

Haberin Devamı

Tansel Çölaşan çok mu özgürlükçü?

ESKİ Danıştay Başsavcısı, Atatürkçü Düşünce Derneği yeni başkanı Tansel Çölaşan, “Evet” oyu verenler için “Hıyanet içindeler” falan demiş.

* * *

“Büyük Muhafazakâr Sünni İttifak” için...

O kadar da hoşgörülü değiller, o kadar da özgürlükçü değiller, o kadar da değişimci değiller falan diye yazıp duruyorum.

Peki “Tansel Çölaşan zihniyeti” çok mu özgürlükçü, çok mu hoşgörülü, çok mu değişimci?

Tabii ki hayır...

Zaten bizim sorunumuz bu...

“Yüzde 58”, değişimci ve özgürlükçü imiş gibi yapmasına rağmen kümelendiği kentlerde ağır bir muhafazakâr hava estirir.

Buna mukabil...

Tansel Hanım gibiler ise bırakın “değişimci” ya da “özgürlükçü” imiş gibi yapmayı...

Hoşgörüsüzlüğü, anlayışsızlığı, değişime direnmeyi, statükoyu korumayı, demokrasi değerlerine mesafe koymayı çağdaşlığın doğal tezahürü zanneder.

Bu da bizim memleketin en büyük dramıdır.

Haberin Devamı

Mühim olan nedir?

AK Partili olabilirsin, CHP’li olabilirsin, Tayyip Erdoğan’a meftun olabilirsin, Kemal Kılıçdaroğlu’nu beğenebilirsin, liberal olabilirsin, İslamcı olabilirsin, solcu olabilirsin, ülkücü olabilirsin, demokratım diye böbürlenebilirsin, çağdaşım diye gururlanabilirsin...

İster kıyıdakilerden ol, ister Anadolu’nun göbeğinden...

Hiç fark etmez.

Bunların hepsi ama hepsi hikâyedir.

Mühim olan şunlardır:

* * *

-  Sen türbanlı bir kadın gördüğünde yüzünü buruşturanlardansan ya da içki içene “mahalleli” saldırısı düzenlenmesi karşısında gık’ını çıkarmıyorsan, ne olursan ol hoşgörüsüzün tekisin.

-  “Bizimkilerinin vesayeti iyiydi ama sizinkilerin vesayeti kötü” demek yerine “Her türlü vesayet ayağımın altındadır” demiyorsan, ne olursan ol vesayetçinin tekisin.

-  Sen ifade ve söz söyleme özgürlüğünden sonuna kadar yararlanırken, başkalarının ifade ve söz söyleme özgürlüğünden yararlanamamasını bırak mesele etmeyi, alkışlıyorsan, ne olursan ol kendine demokratın tekisin.

-  Kendi yaşam tarzına yönelik olası baskılar karşısında sesini gayet gür bir şekilde çıkarırken, başkalarının yaşam tarzına yönelik fiili baskılara destek çıkıyorsan, ne olursan ol çifte standartçının tekisin.

-  Bir zamanlar seni hapislerde çürütenlerden bugün intikam almak için ayağa kalkarken, bugün başkalarının hapislerde çürütülmesine sadece “Birtakım hukuki sorunlar” deyip geçiyorsan, ne olursan ol vicdansızın tekisin.

Haberin Devamı

Çok şükür

STAR Gazetesi yazarı Mustafa Akyol, ortaya attığım “Muhafazakâr Sünni İttifak” tezine itiraz eden bir yazı yazmış.

İçinde bir tane bile “çakma”, “Nişantaşı”, “dönek” gibi sözcüklerin geçmediği, baştan sona tezi tartışan bir yazı.

Yani söyleyeni değil, söyleneni ele alan bir yaklaşım.

“Şükür yarabbi” diyor ve Mustafa Akyol’a teşekkürü bir borç biliyorum.

Ruhi Su için

NABİ Avcı derdi ki:

“Türküleri bir kere Ruhi Su’dan dinlersen, başkalarından dinleyemezsin.”

Gerçekten de öyle...

Ruhi Su’nun türkü söyleyişindeki abartılı sertliğe, başkaldırıya, isyana kendinizi bir kere kaptırırsanız, başkalarının türkü söyleyişi pek “sade suya tirit” gelmeye başlar.

Bugünlerde kendimi yeniden Ruhi Su türkülerine kaptırmışken ve Ruhi Su’nun ölüm yıldönümü nedeniyle belirtmeden geçemedim.

Haberin Devamı

Hadi anlaşalım

BİR: Turgut Özal öldürülmemiştir, eceliyle vefat etmiştir.

İKİ: Adnan Menderes’in katiller tarafından hunharca asılması, onu “demokrasinin parlak yıldızı” yapmaz.

ÜÇ: Bir suçlamanın içinde “yavşak” sözcüğünün geçmesi, o suçlamayı doğrudan haklı ya da haksız kılmaz.

DÖRT: Bazen bir muktedirin etrafını saranlar, o muktedirin adını kullanarak her türlü zulme imza atabilirler.

Yazarın Tüm Yazıları