Paylaş
Eşi Ahsen Unakıtan’la ilgili acayip ironik yazılar yazardım.
“Rabbim Cleveland dedi” açıklamasıyla az kafa bulmadım mesela...
Kameralar önünde eşine aşkın taşkın sevgi gösterilerinde bulunmasıyla az matrak geçmedim mesela...
“Ahsen Yenge, Ahsen Yenge” diye az kalem sallamadım mesela...
*
Ahsen Yenge ne yaptı bütün bunlara karşı?
Bazen beni mahkemelerde süründürdü, bazen kızdı, bazen görmezden geldi, bazen anlayışlı bir tebessüm fırlattı.
*
Ve aradan geçti bunca zaman...
Kemal Abi rahmetli oldu, iktidarla araya mesafe girdi, eski güzel günler geride kaldı falan.
Ve Ahsen Yenge, dün birdenbire gündemin bir numaralı ismi haline geldi.
Küçükçamlıca’da üç villa yaptırmışlar, bu villalardan birinin çatısında imara aykırılık saptanmış, AK Partili Üsküdar Belediyesi’ne bağlı belediye ekipleri de çatıyı yıkmışlar.
Ahsen Yenge feryat figan:
“Bir ay müsaade istedim. Ne olurdu yani bir ay müsaade edilseydi... Zabıtalar beni tartakladı... Rahmetlinin emanetiyim ben... Ahde vefa yok mu?”.
*
Bu olay karşısında düşüncelerimi dört maddede özetlemek isterim:
*
MADDE BİR: Tartaklama falan asla kabul edilemez. Bırakın rahmetlinin emanetini, hiç kimsenin emaneti olmayan sıradan vatandaşlara da tartaklama olmaz, olamaz. Eğer gerçekten de en küçük bir tartaklama varsa... Ahsen Yenge yerden göğe kadar haklıdır.
*
MADDE İKİ: Şuraya dikkat: Üç villa... Üç kocaman villa... Birinin çatısı kaçak... Bu ayrıntıyı okuyunca... Ne yalan söyleyeyim: Pek de üzülmedim, üzülemedim. İnsan “Nasıl olsa üç tane kocaman villam var, kaçak maçak işlerine tenezzül etmeyeyim” demez mi yahu?
*
MADDE ÜÇ: “Bu zulüm son bulsun” demiş Ahsen Unakıtan... Şu işe bakın yahu! Üç villasından birine kaçak çatı yapıyor... Belediye yasaları uygulayıp çatıyı yıkınca da... “Bu yapılan zulümdür, zulüm son bulsun” diyor hanımefendi... “Zulüm” kavramının içi ancak böyle boşaltılabilirdi. Teşekkürler Ahsen Hanım.
*
MADDE DÖRT: Ahsen Yenge’nin çok ama çok temel bir sorunu var: Kemal Abi sağken bir türlü durulamadı. Hep aşkın taşkın halleri vardı... Fakat fark ediyoruz ki: Kemal Abi rahmetli oldu, hâlâ durulamıyor! Sağlığında başını ağrıttığı rahmetlinin, vefatında da kemiklerini sızlatıyor.
YA EMMİOĞLU, YA EMMİKIZI
BAŞÖRTÜLÜ kadınlara sokak ortasında saldırılar olduğunda...
“Aman bırak ya! Şizofren işi, akli dengesi yerinde olmayan birinin işi!” şeklinde tepki gösterenler olmuştu.
*
İzmir’de bir Alevi kapısına “Alevi defol” diye alçakça yazılar yazıldığında da...
“Aman bırak ya! Çoluk çocuk işi! Sarhoşlar yapmıştır!” şeklinde tepki gösterenler oldu.
*
Size bir şey söyleyeyim mi?
Birinci tepkiyi gösterenler ile ikinci tepkiyi gösterenler...
Ya emmioğludur ya da emmikızı...
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNDE BU ÜÇ İSİM Mİ OLACAK?
DENİYOR ki...
Türkiye’nin geleceğinde şu isim olacak: Ali Babacan, Selahattin Demirtaş, Ekrem İmamoğlu...
*
Fatih Altaylı yazmış. Aslında sadece Fatih Altaylı da değil.
Sağda solda bunu dillendirenler var.
*
Bu üç ismin gelecekte üstlenecekleri rollerle ilgili benim kafamda bazı hunhar mı hunhar soru işaretleri var.
İşte o üç isim ve işte o soru işaretleri:
*
ALİ BABACAN: Gelecek Ali Babacan’ın olacaksa nasıl olacak? İttifaksız mı olacak, ittifaklı mı? İttifaksız olacak deniyorsa... Ne yani? “Küt” diye yüzde 50 artı 1 mi alacak? İttifaklı olacaksa... Kimlerle ittifak yapacak? Abdullah Gül ne olacak? Geleceği Ali Babacan’a teslim edecek mi Abdullah Gül?
*
SELAHATTİN DEMİRTAŞ: Diyelim ki hapisten çıktı... Diyelim ki HDP’nin başına geçti... PKK rahat duracak mı? PKK’nın 7 Haziran’dan sonra yaptığı gibi “Bu işi biz Selahattin Demirtaş’a bırakmayız, yok öyle yağma” falan diyerek kanlı terör eylemlerine girişmemesinin garantisi mi var? Demirtaş, PKK’ya kafa mı tutacak?
*
EKREM İMAMOĞLU: Demirtaş’ın denkleme girmesi halinde yeniden CHP’nin oy potansiyeline dönmüş olmayacak mı? Bu bir sorun değil mi? CHP içinde en küçük bir kıvılcımla kaynayan cadı kazanını nasıl soğutacak? Muharrem İnce ne olacak? Kılıçdaroğlu ekibi ne olacak? Belediye işleri nasıl gidecek?
KEDİM SEKTER’İN TUHAFLIKLARI
Şu hayattaki en büyük eğlencesi: Üzerine su sıçratılması!
Şu hayattaki en büyük sporu: Gecenin ikisinde dörtnala koşması...
Şu hayattaki en büyük planı: Ödül maması kapmak için yaptığı planlar.
Şu hayattaki en büyük aşkı: Yoğurt yemek.
Şu hayattaki en büyük merakı: Kuşlar nasıl uçuyor?
Şu hayattaki en büyük sorusu: Dışarıda nasıl bir dünya var?
Şu hayattaki en büyük zevki: Gerilim filmi izlerken mırıldamak...
IRİSHMAN’İN HAVASINA GİRMEK İÇİN ŞUNLARI YAPIN
“THE Godfather” serisinin hiç değilse ilk ikisini izleyin / “Sıkı Dostlar” filminin anlatım biçimine şöyle bir bakın / Çizgili takım elbisenin üzerinizde nasıl duracağına dair hayallere dalın / Eksi Amerikan arabalarının fotoğraflarını inceleyin / Eski tip fötr şapkalardan edinin / Arabanızda kimseye sigara içirmeyin / Robert De Niro’nun gençlik fotoğraflarına iyice bir bakın...
KİBİRLİ VALİ VE REKTÖRLERE KARŞI DAVRANIŞ REHBERİ
“Düzgün otur” dediklerinde... Daha da yayılalım.
*
“Bacak bacak üstüne atma” dediklerinde... Sadece bacağımızı değiştirelim.
*
“Haddini bil” dediklerinde... Haddimizi sınırsız bir şekilde aşalım.
*
“Çık dışarı” dediklerinde... Daha da içeri girelim.
*
Seslerini titreterek yükselttiklerinde... Çıldırtıcı bir şekilde gülümseyelim.
*
“Birader” dediklerinde... “Söyle dayı” diye cevap verelim.
Paylaş