Dünkü Milliyet’te manşetten yayınlanan haberde sözü edilen o mektubu yazmayacaktınız...
‘Yalçın Küçük, Abdullah Gül’ü kızdırdı... Gül, kitabında kendisinin ve eşinin Sabetayist olabileceğini öne süren Prof. Küçük’e sert bir mektupla yanıt verdi’ diye bir haberin yayınlanmasına neden olmayacaktınız...
Çoktandır çeşitli ortamlarda adı geçtiğinde ‘tatsız bir şaka yapılmış’ gibi acıklı bir şekilde güldüğümüz Yalçın Küçük’e bu ‘hayat öpücüğü’nü bahşetmeyecektiniz.
***
Gördünüz mü yaptığınızı Abdullah Bey?
O deli saçması ‘Tekeliyet 2’ adlı kitabın, gazete manşetlerine tırmanmasına neden oldunuz.
Böylece uzun zamandan beri reklamın ‘iyisi’ ile ‘kötüsü’ arasında ayrım yapmayan bir ‘manken kız’ edasındaki Hoca’yı sevinçli bir telaşa, tatlı bir heyecana sürüklediniz...
Şu ana kadar toplumun önde gelen 3456 kişisini ‘Sabetayist’ ilan eden Hoca, sizin bu gazlamanızdan sonra kim bilir kaç kişiyi daha ‘Sabetayist’ ilan eder, hiç hesap ettiniz mi?
Şunu anlıyorum:
Belki siz Yalçın Küçük dendiğinde ‘Aydın Üzerine Tezler’ ya da ‘Küfür Romanları’ gibi size pek dokunmayan ‘aykırı’ kitapları anımsıyorsunuzdur.
Ama Abdullah Bey, derenin altından o kadar çok su aktı ki!
‘Dikkat çekmek’ diye bir hastalığa düçar olan Hoca, artık sizin bildiğiniz ‘sevimli haşarı çocuk’ değil.
Hocamızın durumu şudur:
Eskiden herkese sevimli gelen haşarılıklarının artık kimse tarafından ‘sevimli’ bulunmadığını fark edince tehlikeli oyunlar oynayarak eski güzel günlere dönmek isteyen bir türlü büyümemiş tipler vardır ya...
Hoca bugün işte bu durumdadır.
Hani Can Yücel, ‘Ne kadar rezil olursak o kadar iyi’ diye bir dize patlatmış ya...
İşte orada tarif edilen gibi bir şey...
***
Abdullah Bey...
Ülkemizin İslamcısı da, solcusu da, sağcısı da, ülkücüsü de, Kemalisti de maalesef ‘köken avcılığı’ adı verilen işe çok meraklıdır.
Çünkü bu memlekette adamın biri için ‘O Sabetayisttir’ diye bir balon uçurdunuz mu, iki şeyi garantilersiniz:
BİR: Bütün kulaklar size çevrilir.
İKİ: Sabetayist ilan edilen adamla ilgili yıkılmaz bir önyargı duvarı örülmüş olur.
Kimse çıkıp da ‘Bize ne kardeşim adamın kökeninden? Sen adamın izlediği siyasete baksana! O Sabetayist, bu Sabetayist! Peki memleketi batırmış nice Sabetayist olmayan adam ve kadın için ne diyeceğiz’ diye haykırmaz.
Çünkü bizim gibi memleketlerde en sağduyulumuz bile temel sorunlar hakkında esaslı siyasal analizler yapmak yerine olup biteni komployla açıklama kolaycılığına yatıverir.
‘Geri kalmışlığımız’ üzerine ortaya atılması gereken tezlerden biri de bu olmasın?
Neyse...
***
Abdullah Bey...
Şunu bilesiniz ki Yalçın Küçük, sadece sizi ve eşiniz Hayrünisa Gül’ü değil, Tarkan’dan Ata Demirer’e, Kaleci Rüştü’den Cem Yılmaz’a, Gülse Birsel’den Yılmaz Erdoğan’a birçok ismi ‘Sabetayist’ ilan etmiştir.
Hoca’nın gözü o kadar dönmüştür ki, bu satırların yazarı ‘fakir’ bile Sabetayist ithamından payına düşeni almıştır.
Evet, ‘Bozok Yaylası’nın bağrından kopup gelmesine rağmen bu ‘fakir’ de Yalçın Küçük tarafından ‘Yahudi’ ilan edilmiştir.
Hem de şöyle bir akıl yürütmeyle:
‘Hakan ‘Tagan’dan gelir. O halde Ahmet Hakan Yozgat İbranisidir’ falan filan...