Paylaş
Kemal Kılıçdaroğlu 740 oy aldı.
Muharrem İnce 415 oy aldı.
*
Bu ne demektir?
Şu demektir:
*
“Muharrem İnce’ye yetkiyi vermedim ama Kemal Kılıçdaroğlu’dan da pek hoşnut değilim” demektir.
*
“Bu son şans... Kemal Kılıçdaroğlu 2015 seçiminde de başarılı olamazsa gider” demektir.
*
“Muharrem İnce partinin hatırı sayılır, önemli bir ismidir, harcanamaz, yok sayılamaz” demektir.
*
“CHP 2015’te de başaramazsa... Partinin başına geçecek isim Muharrem İnce olacaktır” demektir.
*
“Muharrem İnce iyi hatip ama partinin başına geçebilmesi için daha vakti var” demektir.
Kurultay ve cuma arası
KURULTAY’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması, tam da cuma namazı vaktine denk geldi.
*
Açık ve net söylüyorum:
Bu bir aymazlıktır.
*
Kurultay’da cuma namazı vaktine saygı gösterilseydi...
CHP ne dincileşmiş olacaktı, ne de sağcılaşmış.
Sadece ve sadece...
Bir özenin, bir dikkatin, bir saygının küçük bir örneğini vermiş olacaktı.
*
Kurultay’da cuma namazı vaktine gösterilecek özenin, muhafazakârları tavlamakla, muhafazakârlardan oy kapmaya çalışmakla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.
Zaten bu türden bir özen, muhafazakârları tavlamak ya da avlamak adına gösterilmez.
Bu tür bir özen...
İnsanlık adına, demokratlık adına, inanca saygı adına, hatta ve hatta laiklik adına gösterilir.
Rakı masası
HEY!
Birader!
Sen parmağını bile kıpırdatmayıp geceler boyu rakı masalarında “ama CHP böyle, ama CHP şöyle” dersen...
Sen elini minicik bir taşın bile altına koymadan rakı masalarında ahkâm üstüne ahkâm kesersen...
Sen üzerine düşen vazifenin binde birini bile yapmazken, üzerine vazife olmayan işler hususunda rakı masalarında bin türlü sallar isen...
Sen partinin herhangi bir işi için herhangi bir masaya oturmamışken, her akşam oturduğun rakı masasında parti kulisi atarsan...
Adam da kalkar...
“Rakı sofralarında ülkeyi kurtaranlardan partiyi temizleyeceğim” der.
*
Kimse kusura bakmasın...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı en haklı çıkış “rakı sofrası” çıkışıydı.
İç rakibe karşı aslan, asıl rakibe karşı kedi
İZLEDİNİZ mi kurultayda
Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce’yi?
O ne belagatti öyle!
O ne aslan kesilmekti!
O ne özgüvendi!
*
Ben artık şuna inanıyorum:
CHP’liler birbirlerine karşı rakip olup mücadeleye giriştiklerinde...
Birer belagat ustası kesiliyorlar.
Dilleri çözülüyor.
Aslanlar gibi kükrüyorlar.
Vücut dillerinden bile özgüvenler fışkırıyor.
Bir enerji, bir heyecan, bir dinamizm geliyor üzerlerine.
Bıraksan dünyayı kurtaracaklarmış gibi bir eda takınıyorlar.
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanıyorlar.
*
Ve fakat...
Sıra seçim meydanlarında asıl rakipleriyle mücadeleye gelince...
Bir pısırıklık, bir heyecansızlık, bir iş bilmezlik, bir enerjisizlik, bir tembellik, bir uyuşukluk, bir özgüvensizlik kaplıyor her yanlarını.
*
Kısacası...
Kurultaylarda aslan gibiler.
Seçim meydanlarında ise kedi gibiler.
*
Şimdiden söyleyeyim:
Bunun tersi söz konusu olmazsa...
Kurtarmaz.
İmkânı yok kurtarmaz.
‘Ak Saray’ üzerine çeşitlemeler
SARAYA pek meraklıyızdır biz. Hatta başkalarının “Beyaz Ev”ini bile “Beyaz Saray” olarak tercüme edecek kadar meraklıyızdır.
*
Minicik adliye binalarına “saray” adını vermek bizde... Azıcık genişçe düğün salonlarına “saray” demek bizde... İki katlı simit dükkânına “saray” demek bizde... Biraz büyük tutulmuş kebapçıya “saray” demek bizde... “Saray” seviyoruz biz. Net.
*
“Aksaray” isminde İstanbul’da bir semtimiz, Anadolu’da bir kentimiz var. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni çalışma ofisine “Ak Saray” denmesi korkarım pek orijinal kaçmayacak.
*
“Hiçbir yer bizim başkanımızın oturduğu yer ile isimlendirilemez” diye İstanbul’daki Aksaray ile Anadolu’daki Aksaray’ın adını değiştirmeye kalkışmazlar umarım.
*
“ABD’nin Beyaz Evi varsa, bizim ‘Ak Saray’ımız var”. Bakalım ilk hangi cevval şahsiyet yazacak bu cümleyi?
*
Dışarıdan gelenleri ağırladığın bina istediğin kadar şatafatlı olsun... Demokrasin eksikse, hukukun güdümlüyse, üretimin azsa, sanayin yoksa... Sadece gerekçesiz bir fiyaka satarsın, o kadar.
İki ismin zirve yaptığı yerler
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Muharrem İnce’nin “Kemal Kılıçdaroğlu solcuları sevmiyor, sağcıları seviyor” suçlamasına... “Ben sağcı-solcu ayırmadan ülkemin bütün insanlarını seviyorum” diye yanıt verdiği an...
MUHARREM İNCE: Önce Tayyip Erdoğan’ın çelişkileriyle ilgili örnekler verip ardından da Kemal Kılıçdaroğlu’na dönerek... “Böyle birini yenemiyorsunuz ya... İşte ben bunu hazmedemiyorum” dediği an...
Paylaş