Paylaş
Özgürel yazısında...
15 Temmuz gecesi askerlerin Hürriyet’i basmadığını, gazetenin 16 Temmuz tarihinde çıkmadığını falan öne sürüyor.
Avni Özgürel’in söylediklerinin hakikatle uzaktan yakından ilgisi yok.
*
Defalarca yazılıp çizilen, defalarca haberleri yapılan, defalarca çeşitli programlara konu olan apaçık hakikatleri bir kez daha hatırlatalım:
*
- 16 Temmuz sabaha karşı 03.20 sularında CNN Türk ve Kanal D binası ile bitişikteki Hürriyet binasının arkasındaki otoparka tek bir askeri helikopter indi.
*
- Helikopterdeki 14 darbeci askerden 7’si CNN Türk ve Kanal D binasına, 7’si ise Hürriyet’e baskın yaptı.
15 Temmuz gecesi 03.23’te Hürriyet gazetesi binası ana giriş kapısı. Cuntacı yüzbaşı, havaya ateş açıp güvenlik görevlilerini tehdit ederek ana girişin iç kısmındaki güvenlik panjurları açtırıp içeri girdi.
*
- Eli silahlı askerler, Hürriyet Yazı İşleri katında 16 Temmuz’da çıkacak gazetenin son hazırlıklarını yapan arkadaşlarımızdan gazeteyi terk etmelerini istediler.
*
- Bu müdahaleye karşı koyan arkadaşlarımız, silah zoruyla gazete binasından çıkarıldı.
15 Temmuz gecesi 03.25’te Hürriyet gazetesi binası... Cuntacıların, ana girişten hemen sonraki atriumda güvenlik görevlilerini etkisiz hale getirerek üst kattaki çalışanlara tüfeklerini doğrulttukları an...
*
- İnternet servisindeki arkadaşlarımız da silah zoruyla dışarıya çıkarıldı ancak yayına dışarıdan erişim sağlanarak “hurriyet.com.tr”nin haber akışı kesintisiz devam etti.
*
- Gazete binasında yaşanan bu olayları merak edenler, YouTube’a girip ‘15 Temmuz Hürriyet’e baskın’ yazarak görüntüleri izleyebilirler.
*
- Daha sonra gazete binasında darbeci askerlerle polisler arasında çatışma çıktı. Çatışmanın olduğu bölümde duvarlar kurşun izleriyle doldu.
*
- Polisler, darbeci askerleri etkisiz hale getirmek için Hürriyet binasına biber gazı bombası attı. Bina uzun süre biber gazının etkisi altında kaldı.
*
- Bu baskın nedeniyle 16 Temmuz tarihli Hürriyet gazetesi, ancak Posta gazetesiyle sağlanan işbirliği sonucu bir-iki saatlik gecikmeyle yayınlandı.
*
- Arşivlerde yerini alan 16 Temmuz tarihli Hürriyet’in manşeti “DARBEYE GEÇİT YOK” idi...
*
Kısacası...
15 Temmuz Hürriyet için yüz akıyla geçilen bir sınavdır.
Yanlış bilgiler üzerinden yanlış fikirlere sahip olan Avni Özgürel, doğru bilgilere sahip olduktan sonra umarım fikirlerini doğru bir zemine oturtmayı başarır.
BAKANDAN, MİLLETVEKİLİNDEN HİÇBİR FARKIM YOK BENİM
“ŞEMDİNLİ’de şehit olan 10 askerimize ve 8 sivilimize Allah’tan rahmet diliyorum, terörle mücadelemizin sonuna kadar süreceğini vurguluyorum”.
*
Bu mesajı yazınca kendimi bakan ya da milletvekili gibi hissettim.
Çünkü son tahlilde onlar da böyle bir mesaj verip geçiştiriveriyorlar.
‘TEKBİR SLOGAN DEĞİLDİR’ DEDİ VE NE GÜZEL DEDİ
GENÇLİK yıllarımda çeşitli eylemlerde “Tekbir! Allahu ekber!” diye az slogan atmadım.
Bütün eylemlerimizin ana sloganıydı bu.
Biri çıkar “Tekbir!” diye bağırır, ardından hepimiz “Allahu ekber” derdik.
Ülkücüler ise “Tekbir! Allahu ekber”e “Ya Allah bismillah Allahu ekber” diye bir sloganı ilave ettiler.
Neyse... Neyse...
*
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, bakın ne diyor tekbirin slogana dönüştürülmesine:
- Binlerce yıllık kültürümüzde ‘tekbir’in slogan olarak kullanılması yoktur.
- Yani bir arkadaşımızın çıkıp ‘tekbir’ diye bağırması, sonra diğer arkadaşlarımızın herhangi bir slogan atıyor gibi tekbir getirmesi, bizim kültürümüzün estetiğinde yok. Bu son zamanlarda çıkan bir âdet...
- Tekbir getirelim ama milletçe yüzyıllardan beridir bayram namazlarında hep beraber huşu içinde nasıl getiriyorsak öyle getirelim.
- Böyle getirdiğimiz zaman tekbir, gerçekten çok derinlere nüfuz ediyor. Aksi takdirde herhangi bir slogana dönüştürme tehlikesi var.
*
Yüzde yüz katılıyorum Nabi Bey’e.
Yüzde yüz ikna oldum. Yüzde yüz hak verdim.
KAPALIÇARŞI DEYİP GEÇME
KAPALIÇARŞI’da yüzlerce dükkân ekonomik zorluklar nedeniyle kapanıyormuş.
Hüzünlendim haberi okuyunca.
*
Ve aklıma Orhan Veli’nin şu dizeleri geldi:
“Giyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin / Sandık odalarında / Senin de dükkânın öyle kokar işte / Ablamı tanımazsın / Hürriyette gelin olacaktı, yaşasaydı / Bu teller onun telleri / Bu duvaklar onun duvağı işte / Ya bu çamurdaki kadınlar / Bu mavi mavi / Bu yeşil yeşil fistanlı / Geceleri de ayakta dururlar mı böyle / Ya bu pembezar gömlek / Onun da bir hikâyesi yok mu / Kapalı Çarşı diyip geçme / Kapalı Çarşı / Kapalı kutu”.
AYKIRI DOBLO
GALİBA arka camında Osmanlı tuğrası olmayan bir Doblo’ya rastlamam mümkün olmayacak diyordum ki...
Geçen gün arka camında “Kemal Atatürk” imzası olan bir Doblo’ya rastladım.
Şaşırdım. Çok şaşırdım.
SİVİL KATLEDEN SUUDİLER OLUNCA
SUUDİ uçakları Yemen’de bir cenaze törenini bombalamış... Yüzlerce ölüden söz ediliyor.
*
Fakat...
- Kalpleri var, hissetmezler!
- Kulakları var, duymazlar!
- Gözleri var, görmezler!
Neden acaba?
YALLAH DE ÖTESİNİ BIRAK
ARDA Akın’ın Hürriyet’in dünkü manşetinde yer alan haberine göre...
Çok satan “Allah de ötesini bırak” kitabının yazarı, başkalarına “Allah de ötesini bırak” derken... Kendisi “Yallah” deyip ötesini bırakıyormuş.
Hay Allah!
KAHVE FESTİVALİ
BENİM gibi çaycı değil de kahveciyseniz...
Küçükçiftlik Parkı’ndaki “Kahve Festivali”ne mutlaka uğrayın.
Dünyanın dört bir yanından enfes kahveler emrinize amade.
KEYFİNİ ÇIKAR ROBERT BABA
ROBERT De Niro var ya...
Trump’a demediğini bırakmamış.
Açmış ağzını yummuş gözünü.
Giydirdikçe giydirmiş.
Gözüne gözüne vurmuş.
Hiç acımamış.
*
Trump başa geldiğinde başına bir şey gelmemenin olanca güveniyle yapmış bunu tabii...
Keyfini çıkar Robert baba.
Paylaş