Sadık Türkmen’in editörlüğünde hazırlanan "İniş Sırasına Göre Kur’an" adlı Kur’an mealinin ikinci baskısı çıktı...
Hem de dikkat çekici bir önsözle...
Şöyle deniyor önsözde:
"Elinizdeki bu mütevazı çeviriyi okuyarak ’Artık Kuran’ı anlıyorum’ başlığıyla düşüncelerini yazan ve bana binlerce e-mail ve telefon gelmesine vesile olan saygıdeğer Ertuğrul Özkök’e sınırsız teşekkürlerimi bu ikinci baskıda belirtmek istedim. Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ertuğrul Özkök’e teşekkür ediyorum. Özkök’ün ’Bana göre Kuran, insanın kendisiyle baş başa kalma kitabıdır’ cümlesini, dünyadaki tüm insanların duymasını arzu ediyor ve Sayın Özkök’ün yazısını ikinci baskıda sizlere aynen aktarıyorum".
Evet, Sadık Türkmen bunları yazıyor, ardından da Ertuğrul Özkök’ün "Artık Kuran’ı anlıyorum" başlıklı yazısını yayınlıyor.
Böylece Ertuğrul Özkök, Ekrem Dumanlı’nın (Zaman) ya da Yusuf Ziya Cömert’in (Yeni Şafak) yapamadığını yapıp, bir Kuran mealine önsöz yazmayı başarmış oluyor...
Allah gayretini artırsın...
’Hocaefendi’sini pazarlayan şakirt
Son günlerde dar kapsamda "Fethullahçılar"ın, geniş kapsamda "İslami medyanın önde gelen isimleri"nin kafası, "tasfiye kurulu üyesi" gibi çalışıyor.
Gün geçmiyor ki, bu mübarekler "medyada kimler gidecek" diye listeler yayınlamasın.
Bu muhterem, "Medyatava.com"da çok iyi işler çıkaran Sayım Çınar’a verdiği röportajda "Ahmet Arsan’ın köşesi yakında kalkar" demiş.
Ardından da beni "pazarlamacılık" ile suçlamış.
Güya ben "bizim mahalle"yi, "sizin mahalle"ye pazarlıyormuşum.
*
Gülümsedim tabii...
Mehmet Gündem’in, Zaman gazetesinde çalışırken Milliyet gazetesine transfer oluşunun ayrıntılarını hatırladığım için gülümsedim.
Bu "muhterem", Amerika’da Fethullah Gülen’le röportaj yapmış, koltuğunun altına aldığı röportaj dosyasıyla Milliyet’e gitmiş, röportajı Milliyet’e pazarlayarak gazeteye tiraj kazandırmış, ardından da Milliyet’te çalışmaya başlamıştı.
Olay şudur:
"Hocaefendisini bile pazarlayan kolpacı şakirt", şimdi kalkmış bana "pazarlamacı" diyor.
Ne diyelim?
Belki de en iyisi "Allah sabredenlerle beraberdir" ayetinin sırrına teslim olmak...
İslamcılar neleri becerir
Tumturaklı sözler söylemeye meraklıdırlar...
İyi fıkra anlatırlar...
Yardım toplama konusunda mahirdiler...
Günlük gazetede değil ama aylık dergide iyidirler...
Belediyecilikte kimse ellerine su dökemez.
İhale alıp ihale verirler...
Yeni zenginler yaratırlar...
Vakıf ve dernek kurarak örgütlenmeyi iyi becerirler...
Okeyde üstlerine yoktur...
Kapatılan partilerinin ardından yenisini kurmakta ustadırlar...
Karşı mahallenin EN SEVİLENLERİ
HAŞMET BABAOĞLU - Bizim mahallenin delikanlıları "Haşmet Abi"ye bayılıyorlar. Onun mistik açılımlarına, delikanlı duruşuna, İbrahim Tenekeci severliliğine, şiir okuyuşuna hasta oluyorlar. "Haşmet Abi" de bizimkilerle, bizimkilerin mekanlarında buluşarak bu sevgiyi karşılıksız bırakmıyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER - Eski Nurcu olması nedeniyle İslami literatüre olan hakimiyeti göz dolduran, "Beynelminel" filminin yönetmenlerinden Sırrı Süreyya Önder, bizimkilerin yeni gözdelerinden... Sohbetinin tatlılığı, anı anlatmaktaki ustalığı ve İslam’dan yola çıkarak yaptığı sol vurgulu konuşmaları bizimkileri fena etkiliyor.
AHMET ALTAN - Politik çizgisindeki ödünsüz tavrı ve kimseye eyvallah etmemesi nedeniyle bizimkilerin yeni gözdesi... Hele "Ey Kavmim" tadında yazdığı yazılar, bizimkileri mest ediyor... Bazı yazılarının kesilip saklandığını bile söyleyebiliriz...
ELİF ŞAFAK - Bizim mahallenin orta üst sınıf türbanlı kızları, karşı mahallenin en ünlü romancısı Elif Şafak’ın, kitap satışındaki başarısına hayli katkıda bulunuyorlar. Hele son kitap "AŞK", içindeki mistik unsurlar nedeniyle bizim türbanlı kızlar için aşkı meşrulaştıran en önemli kaynak oldu...
Ramazan böyle geçsin
Ne oruç tutmayanlar hor görülsün, ne de irtica avına çıkılsın...
Ramazan davulcusuna "gürültü canavarı" muamelesi çekenler, yüzyıllardır süren bir geleneği canlı tutmanın anlamı üzerine iki dakika kafa yorsun...
Beş yıldızlı otellerdeki iftarları küçümseyenler, Ramazan’ın toplumun her kesiminde heyecan yaratmasından heyecan duysun...
"Sakız çiğnemek orucu bozar mı?" türünden soytarılıklar, bu Ramazan’da son bulsun...
Yılın 11 ayı İslam’a uzak duran medyanın, yılın bir ayı İslam’a yakınlaşmasını "talep arzı doğurur" diye yorumlamanın da mümkün olduğu akıldan çıkarılmasın...
Ramazan’ın "merhamet ayı" olduğunu söyleyenler, hiç değilse Ramazan’da vicdansızlık yapmaktan vazgeçsin...
Müthiş bir medya dedikodusu
Duyduk duymadık demeyin:
Renksizliği ve idare edilebilirlik kapasitesi sayesinde Sabah gazetesinin başına geçmeyi başaran Erdal Şafak gidiyor.
Yerine Star gazetesinin ve Kanal 24’ün başında bulunan Mustafa Karaalioğlu geliyor.
Bu olası değişikliğin en önemli nedeni şu:
Başbakan Erdoğan’ın Sabah’ın yayın çizgisinden hiç memnun olmaması.
Yani Sabah’ın şöyle bir dramı var:
Hem "AKP yandaşı" gibi görünüyor, hem de Tayyip Erdoğan’ı bile memnun edemiyor...
Oysa Sabah’ın ihtiyacı şöyle bir şey: Hem AKP yandaşı gibi görünmemek, hem de Tayyip Erdoğan’ı memnun etmek...
Erdal Şafak’ın bu sihirli, zorlu ve gerçekleşmesi imkansız gibi görünen formülü hayata geçirebilecek çapta bir gazeteci olmadığı anlaşıldı.
Bakalım Mustafa Karaailoğlu imkansızı başarabilecek mi?