Çok riskli bir yolculuk: Emine Hanım Libya’da

Nasıl tebrik etmeyeyim?

Libya Lideri Muammer Kaddafi’nin Erbakan Hocamıza döktürdüğü ecel terleri hâlâ milli hafızamızdaki canlılığını koruyor...

Hatırlayalım: Hoca başbakan olmuş... İlk büyük seferini İslam ülkelerine yapıyor... İkinci durak Libya... O dönem Devlet Bakanı olan Abdullah Gül, ısrar ediyor: “Aman hocam... Bu Kaddafi’nin ne yapacağı belli olmaz... Libya’yı çıkaralım programdan...”

Fakat Hoca bu... Dinler mi? Libya’da kalan müteahhit paralarını alacak... Kaddafi’yle ittifak havası estirecek... Libya’yı da çekim merkezine alacak falan...

Neyse...

Kıl çadırda başlıyor Kaddafi, Hoca’yı boncuk boncuk terleten konuşmasına...

“Kürt halkının özgürlüğü” diyor... “Kürtlere ayrı devlet” meselesinden söz ediyor... Yani bırakın 1997’yi, 2009’da bile ağza alınmayacak sözler söylüyor...

Sonuç: Tam bir skandal... Zaten içeride zorlu günler geçiren Erbakan, muhalifler tarafından “Bir Arap bedevisinin karşısında iki büklüm olan Türkiye Başbakanı” sıfatıyla kıyasıya eleştiriliyor...

Kendisine iyilik yapmak isteyen Erbakan’a, Kaddafi’nin attığı kazık bu oluyor.

Böyle bir vaka, hafızalardaki yerini korurken...

Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Hanım ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Libya’ya gezi düzenlemelerine cesaret demeyiz de ne deriz?

Umreye ben gitseydim

- Elimi hiç korkak alıştırmaz, yıktıkları tarihi eserler nedeniyle Suudi Arabistan hükümetini sert dille tenkit ederdim...

- Her hac dönemi ölümlere yol açan organizasyon bozukluklarını ve kusurlarını dilime dolar, hiç affetmezdim...

- Yeryüzünün en kutlu mekanının etrafını heyula gibi binalarla doldurup, Kâbe’yi gölgeleme etkinliklerine savaş açardım...�

- Mekke’deki Amerikan ürünlerini ve markalarını kıyasıya eleştirir, radikal mi radikal takılırdım...

Oktay Ekşi Bey...

Hadi hazırlanın ve biz gidelim...

Böylece görsünler, laik ve İslamcı iki radikalin kutsal topraklardan nasıl da farklı işler çıkarabileceklerini!

Kimler UMREYE gitmeli

HINCAL ULUÇ: İzmir’deki küçük bir festivali bile yarım sayfa anlatan bir Hıncal Uluç’un, Mekke ile Medine’yi nasıl anlatacağını hakikaten hayal bile edemiyorum... Ama Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan’ın bile göremediklerini onun göreceğinden yüzde yüz eminim...

AHMET ALTAN: Edebi metinler çıkarır ortaya... Ali Şeriati tadında metinler... “Ey kavmim...” tarzı büyük nutuklar kaleme alır... Bu arada ihramı kendisine yakıştırmasını ve hurma bahçelerinde havalı bir şekilde içeceği nargileyi de es geçmemek gerek...

NAZLI ILICAK: Türban takma hevesini gayet güzel bir şekilde tatmin eder... Başbakan Erdoğan’ı Araplarla kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle övme fırsatını bulur... 7 gün boyunca kıssalar yayınlar... Yani bu işten acayip kârlı çıkar...

HASAN CEMAL: Kâbe’ye gitse de, tavaf etse de, say yapsa da, ihram giyse de, dönüşte yazacağı yazıların ana eksenini “Suudi Arabistan’daki demokrasi eksiği” konusunun oluşturacağı kesindir...

SELAHATTİN DUMAN: Gider, görür ve yazar... Ama en sonunda yapacağı espriler nedeniyle “Salman Rüşdi” muamelesine tabi tutulabilir! En iyisi “kutsalla şaka olmaz” deyip, Selahattin Duman’ı listeden çıkarmak...

Hayatımda ilk kez bir sinagoga gittim

Türk Musevi Cemaati’nin Müslümanlar için verdiği iftar davetine katılmak için gittim Neva Şalom Sinagogu’na...

Neva Şalom... Hani şu hain saldırılardan birine maruz kalan mabet var ya... İşte orası...

Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki Neva Şalom Sinagogu’na geldiğimde ilk dikkatimi çeken yoğun güvenlik önlemi oldu...

Yollar kesilmişti... Her taraf polis kaynıyordu...

Kapıdaki güvenlik kontrolünün ardından içeri girdiğimde kiliselere özgü koku geldi burnuma... İkonasız, İsa’sız, Meryem’siz bir kilise...

Kapıda Türk Musevi Cemaati’nin başkanı Silvyo Ovadya karşıladı beni... Tanımadı beni ama kibarlığı da elden bırakmadı.

İftar yapılacak salona girdim...

Altı yüz kişilik bir davetli topluluğu... Din adamları, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş olmak üzere belediye başkanları, sivil toplum örgütü yöneticileri, İlber Ortaylı ve Hüseyin Hatemi gibi bilim adamları...

Herkes oradaydı...

Bir ara Hahambaşı Haleva’yı gördüm... Protokol masasındaydı...

Türk Musevi Cemaati Başkanı Bension Pinto ise acayip sosyal tavırlarla yanıma yaklaştı, “Siz kimsiniz? Sizi tanımak istiyorum” dedi... “Ben Ahmet Arsan” dedim... İşte o anda “Tanıyorum sizi... Ahmet Hakan’a selam söyleyin... Bana zemzem ve hurma gönderecekti” dedi...

Ve iftar vakti...

Neva Şalom’un duvarları ezan sesiyle inledi...

Önümüzdeki hurmayla başladık yemeğe...

Davetli sayısının fazlalığına rağmen zerre kadar aksamayan mükemmel bir organizasyondu bu...

Tabii organizasyonunun, “Din farklılığının bir arada barış içinde yaşamaya engel olmadığını gösteren mükemmel bir jest” olması gerçeğini de atlamayalım.

Emeği geçenlere binlerce teşekkür...

İslami kesimde Modalar Demodeler

DEMODE İçkiyi bıraktırma temrinleri...

MODA Sigarayı bıraktırma temrinleri...

DEMODE Sultanahmet Köftecisi’nde iftar.

MODA Borsa Lokantası’nda iftar...

DEMODE Akif Beki...

MODA İclal Aydın...

DEMODE Yerebatan Sarnıcı...

MODA Binbirdirek Sarnıcı...

DEMODE Katar...

MODA Libya...

DEMODE Çatalca’da çiftlik...

MODA Üsküdar tepelerinde villa...