Paylaş
Çok istiyordum ancak programım uymadı.
Gidemiyorum ama gönlüm de, aklım da orada.
Bu yılın teması ‘Barış’...
Çok isabetli bir tercih olduğunu düşünüyorum.
Zira, şu günlerde bu sözcük en çok ihtiyaç duyduğumuz şey.
Zaten, binlerce yıldır en büyük kültürel zenginliklerimizden biri olan ‘hayat ağacı zeytin’, barışın, bereketin ve sağlıklı yaşamın da simgesi değil mi?
Artık gelenekselleşen Uluslararası Ayvalık Zeytin Hasat Günleri’nin önemli hedefleri var.
Birincisi, Ayvalık zeytin ve zeytinyağının dünyaca ünlü kalitesine dikkat çekmek.
Buna bağlı olarak ülkemizdeki zeytinyağı tüketimini artırmanın yanı sıra zeytinyağımıza yeni pazarlar kazandırmak.
İkincisi ise, ‘bir doğa, tarih, mimari ve lezzet kenti’ olarak kendine özgü güzellikler barındıran Ayvalık’a sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da ilgisini çekerek turizm canlılığını daha geniş zaman dilimine yaymak.
İşte bu amaçlarla 2005’te başlatılan şenliklerde yıllar içinde önemli mesajlar verildi:
‘Zeytin altından değerlidir.’
‘Zeytinimi seviyorum.’
‘Ortak istek zeytine destek.’
‘Zeytinyağı hayat bağı.’
‘Zeytin varsa hayat var.’
Şimdiki mesaj ise...
‘Her hasat bir barış buluşmasıdır.’
Demem o ki:
Ayvalık keyif dolu 3 gün geçirmeniz için sizleri bekliyor.
‘Gelin, hep birlikte barışa zeytin dalı uzatalım’ diyor.
***
PORTRE
Yok aslında birbirimizden farkımız
GEÇEN hafta The Bodrum Cup’la ilgili gözlemlerimi yazarken, finali, “Bir yazıya sığmayacak kadar büyük bir organizasyon. O yüzden bir kısmını haftaya sakladım” diye yapmıştım.
Kaldığım yerden devam ediyorum.
Yarışın Leros ayağında, gazeteci ağabeyim Ahmet Aydın Akansu aracılığıyla bir Yunan baba-oğulla tanıştık.
Giorgios ve Stavros Chloros...
Baba-oğul adada ferforje işiyle uğraşıyorlar.
Yani demiri yüksek ateşte döverek şekil veriyorlar.
Ayrıca, Lipsi Adası’nda ‘Helios Lipsi’ adında apart işletiyorlar.
İki gün kaldığımız Leros’ta bize öyle yakınlık gösterdiler ki, kendimizi adeta evimizde hissettik.
Adanın doğal ve tarihi dokusunu daha yakından tanıyalım diye arabalarının anahtarından tutun da...
Mutfak ve müzik kültürlerini keşfetmemiz için tavernada ağırlamaya kadar yapmadıkları kalmadı.
Misafirperverlikleri, paylaşımcılıkları, hoş sohbetleriyle bir kez daha, “Yok aslında birbirimizden farkımız” dedirttiler.
Ege’nin iki yakası, siyasetçilere inat, halklarıyla dostluk ve barış içinde, el ele, omuz omuza!
Bize böyle hissettiren sadece Chloros’lar mı?
Tabii ki, hayır!
Adayı keşfe çıktığımızda evinin önünden geçerken Türkçe konuştuğumuzu duyup pati pati yürüyüşüyle çikolata ikram etmek için peşimizden koşturan Eleni Hanım’ı...
Yine kapısının önünde torununu uğurlarken, ‘Kalimera’mıza bizi neredeyse zorla evine sokup dolabında ne varsa önümüze yığarak karşılık veren Papi Teyze’yi unutmak mümkün mü?
***
BENCE
Haydi o topa ben de gireyim
EVET, anladınız...
‘Ege kıyıları mı ucuz, Yunan adaları mı?’ tartışmasına...
‘Benim neyim eksik?’ diyerek ben de katılıyorum.
Gördüğüm o ki, adalarda yeme içme bize kıyasla daha ucuz.
Ama öyle abartıldığı kadar değil.
Lezzete gelince...
Özellikle deniz ürünlerinde daha alacağımız çok yol var görünüyor!
***
TEŞEKKÜR
Evimizde gibi hissettik
GÜMÜŞLÜK-Leros etabı sonrası Leros Belediyesi biz misafirleri için özel gece düzenlendi.
Limandaki etkinliğe Kaymakam John Themelaros, Belediye Başkanı Michalis Kollias, Liman Başkanı Billiris Sakis, Gümrük Müdürü Nebotaki Ria da katıldı.
Ada halkının büyük çoğunluğu da oradaydı.
Türkçe pankartta, “Hoş geldiniz” yazıyordu.
Geleneksel müzik eşliğinde halk dansları gösterisi sunuldu.
Çalgılardan tutun da ezgilere, figürlere kadar her şey bizden gibiydi.
Bir de gecenin sonunda Leros’lu kadınların evlerinde hazırlayıp ikram ettiği lezzetler var ki, hepsi birbirinden enfesti.
Bu güzel gece için Yunan dostlara bir kez daha teşekkürler.
***
BİR SORU
Adalara gitmek şart mı?
ORGANİZASYON süresince zaman zaman bu soruya da kulak misafiri oldum.
Malum nedenlerle ülkemizde de turizmin zorda olduğundan bahisle...
Örneğin, Leros yerine Göcek’in tercih edilmesi halinde...
Bin 500 katılımcının Komşu’ya bıraktığı dövizin ülkemizde kalıp sektöre can suyu olabileceği konuşuluyordu.
Adaların tercih edilmesinin iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine katkı yaptığı açık.
Peki, bizim kıyılarımız tercih edilemez mi?
Bu tabii ki organizasyon komitesinin vereceği bir karar.
Ben sadece kulak misafiri olduğum soruyu paylaşayım istedim.
Paylaş