Paylaş
BU derdi çekmeyen ya da bu dertten mustarip yakını olmayanlar bilmez, bilemez...
Düşünebiliyor musunuz; ömrünüz boyunca ‘gluten’ içeren buğday, arpa, çavdar, yulaf gibi tahıllardan yapılmış hiçbir şeyden bir minik lokma dahi yiyemiyorsunuz.
Kazara yediniz, hayatınız kabusa dönüyor.
Çölyak ve fenilketonüri hastaları ömürleri boyunca ‘glutensiz’ bir yaşam sürmek, diyet beslenmek zorunda.
Haydi, diyelim evde bunu bir şekilde çözüyorsunuz.
Peki, dışarıya çıktığınızda ne yapacaksınız?
Türkiye birçok konuda olduğu gibi bunda da yeni yeni mesafe kat ediyor.
En azından bu rahatsızlığı olanlar için sınırlı sayıda da olsa glutensiz ekmek ve diğer ürünler üretilmeye başlandı.
Ancak onlara özel menü sunan mekanlar var da yok!
İzmir’de Bornova Belediyesi geçtiğimiz günlerde özellikle bu hastalığın pençesindeki çocukların hayatlarını kolaylaştırmak için çok özel bir kafe açtı.
Adı, ‘Diyet Kafe’...
Menüde çölyak hastaları için glutensiz kuru ve yaş pasta, pizza, hamburger, börek gibi ürünlerle glutensiz ekmek eşliğinde kahvaltı tabağı yer alıyor.
Fenilketonüri rahatsızlığı olanlar için de düşük proteinli kek, tatlı tuzlu kurabiye, pizza ve kahvaltı tabağı gibi seçenekler yer alıyor.
Özetle, her iki grubun da sağlığını olumsuz yönde etkileyecek hiçbir gıda bulunmuyor.
‘+1 Down Kafe’, ‘Engelsiz Kafe’ ve şimdi de ‘Diyet Kafe’ gibi çoğu kişinin aklına gelmeyen, her biri Türkiye’ye örnek bu çok özel mekanlara imza atan Başkan Olgun Atila ve ekibini yürekten kutluyorum.
Genç yaşına rağmen, adı gibi ‘olgun’...
Belediyeciliğin sadece alt ve üst yapı değil, aynı zamanda insana ve hayata dokunan projeleri hayata geçirmek olduğunu her fırsatta gösteriyor.
Dilerim, yıllardır özlemi duyulan bu ve benzeri kafelerin sayısı çoğalır.
Bu durumdaki çocuklar özel günlerinde bir araya gelebilecekleri ve her zaman kullanıp sosyalleşebilecekleri mekanlara kavuşur.
Her şeyden önemlisi, dışarı çıktıklarında aç kalmaz ve koşarak evlerine gitmek zorunda kalmazlar.
***
YETER
Sormayın artık!
İZMİR Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ne zaman bir yeri ziyaret etse, arkadaşlar hemen soruyor:
“2019’daki seçimde aday mısınız?”
“Peki, erken seçim olursa yine var mısınız?”
Cevap her defasında aynı:
“Erken de olsa, geç de olsa adaylık konusunda kararımızı 6 ay önce vereceğiz.”
Son kez 23 Eylül’de, yani 1 hafta önce, CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven’i ziyaretinde soruldu.
Ondan önce 9 Temmuz’da, daha öncesinde 24 Haziran’da, daha da öncesinde 29 Mart’ta sorulmuştu.
Gerçi zaman zaman...
“Hiçbir kariyer planım yok. Eve gitmek, torun sevmek istiyorum.”
“Zirvede bırakmak gerek. Dünyayı benden daha iyi tanıyan pırıl pırıl arkadaşlar var. Görevi onlara teslim etmekte fayda olduğunu düşünüyorum.”
“Ne yorulması arkadaşlar! 13 sene daha başkanlık yapmayı düşünüyorum” diyerek kafalarda soru işareti yaratsa da...
Her defasında açık kapı bırakıp 6 ay vurgusu yapmayı ihmal etmedi.
O yüzden diyorum ki...
N’olur artık sormayın!
***
HAFTANIN FOTOĞRAFI
İZMİR Büyükşehir Belediyesi’nin bu yıl 14’üncü kez düzenlediği “Tarihe Saygı/Yerel Koruma Ödülleri”ni kazananlar geçtiğimiz günlerde belli oldu.
Yarışmada ilk kez bu yıl yer alan “Geleneksel Zanaatların Yaşatılması” kategorisinin ödüllerini ise 3 usta paylaştı.
Biri, Tire Başköy’den kabak kemane ustası İrfan Alkur.
Diğeri, Tire’den semerci ustası Abdullah Süren.
Öbürü ise, yine Tire’den nalbant ustası Mehmet Nalbant.
Büyükşehir Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü, haberle birlikte fotoğraf servisi de yaptı.
İçlerinden biri var ki, müthiş!
Tesadüf mü bilmem ama yaptığı işi kendisine soyadı olarak alan Mehmet Nalbant’ın şu pozuna bir bakar mısınız!
Bana kovboy filmlerinin efsane aktörü John Wayne’i hatırlattı.
Bir başındaki şapkası, bir de ayağındaki çizmesi eksik.
Hani diyorum ki, önümüzdeki günlerde bir film ya da dizi teklifi alırsa şaşırmamak lazım!
***
KATILIYORUM
Sonuçta bu kent hepimizin
“İzmir için ‘göz bebeğimiz ve öncü kent’ diyoruz.
Bunu öylesine söylemiyoruz.
Potansiyelini biliyoruz, ihtiyaçlarını biliyoruz.
İzmir’in önündeki engellerin kalkması ve gelişmesi için her daim hazır askeriz.
Sözlerimizin arkasındayız.
Sözümüzün eriyiz.”
Kim diyor?
AK Parti İl Başkanı Bülent Delican.
Ne için diyor?
İzmir’in geleceği için can damarı niteliğinde olan kentsel dönüşüm için diyor.
Büyük Körfez Projesi’nin ÇED raporu için diyor.
Artık kronik sorun haline gelen katı atık tesisi için diyor.
İzmir için hayati önem ve katma değer taşıyan turizm sektörünün önünü açmak için diyor.
Türkiye’nin tarihi bir dönemden geçtiğini, kendilerinin de tarihi adımlar attıklarını belirten Delican...
İzmir’in böylesi bir dönemin de lokomotif gücü, özel bir şehir olduğunun altını çiziyor ve ekliyor:
“Tabiri caizse; İzmir’in, İzmirlinin çocuklarına daha yaşanır bir kent bırakmak için gerekli olan tüm can damarlarına kan pompalıyoruz.”
O nedenle bu sözleri önemsiyorum.
İktidarıyla muhalefetiyle el ele vererek İzmir’i köy kent görüntüsünden artık kurtaralım.
Marka kentler arasında yerini almasını sağlayalım.
Sonuçta bu kent hepimizin.
***
SONRA AĞLAMAYALIM
İlk yağmurda fatura hepimize
LÜTFEN iki fotoğrafa da iyi bakın.
Biri yazıişleri müdürlerimizden Nejat Bekmen’den, diğeri ise DHA muhabiri kardeşim Mustafa Oğuz’dan.
Nejat Alsancak’ta, Mustafa ise Kemeraltı’nda çekmiş.
Gördükleriniz, bildiğiniz çöp!
Ama atıldıkları yer çöplük değil!
Türkçe Sözlük’ün, ‘Yağmur sularını kanalizasyon şebekesine çekmek için kullanılan üzeri parmaklıklı demirle kapatılmış delik’ diye tanımladığı mazgal.
İçlerinde pet şişeden karton bardağa, kullanılmış kolonyalı mendilden tanıtım broşürüne, meyve-sebze artığından sigara paketine kadar ne ararsanız var.
Çevre ve görüntü kirliliği yarattıkları aşikar.
Ama daha önemlisi hafif yağmurda bile ortaya çıkacak manzara.
Aslında benim yazmama gerek yok.
Suyu çekemeyeceği için her yer göle dönecek.
Şiddetli sağanakta ise olacakları varın siz düşünün.
Sözüm, hem bunu düşünemeyen duyarsız insanlara, hem de bunu görüp de temizlemeyen görevlilere, temizletmeyen yetkililere...
Paylaş