Paylaş
Ayvalık’ı ailece çok seviyoruz.
Huzur dolu havası, tarihi atmosferi, köklü geçmişi, kültürel zenginliği...
Rum evleri, camileri, kiliseleri, denize dik inen daracık taş sokakları...
Leziz yemekleri, lor tatlısı, papalinası...
Çarşısı, sahil bandı, mavi bayrak plajları...
Ve daha nice güzelliğiyle mıknatıs misali bizi kendine çekiyor.
Her konuk olduğumuzda kendimizi büyülü bir dünyada hissediyoruz.
Ama bu kez ziyaret amacımız ‘Ulusal değer zeytinyağı, küresel hedef bütün dünya’ temasıyla düzenlenen 13’üncü Ayvalık Uluslararası Zeytin Hasat Günleri’ydi.
Muhtemelen aynı isimle yapılan panelde neler olup bittiğini gazete ve/ya TV haberlerinden takip ettiniz.
Kısaca özetlemem gerekirse:
Ticaret Odası Başkanı İbrahim Kantarcı, Ayvalık zeytinyağına yurt içindeki coğrafi işareti 10 yıl önce aldıklarını hatırlattı.
Şimdi, AB’den coğrafi işaret tescili için hazırlıklara başladıklarını, muhtemelen Nisan 2018’de başvurularını yapacaklarını söyledi.
“O tescili aldığımız gün Ayvalık zeytinyağının dünyada bilinirliği artacak. Yağımızı dünyaya hak ettiği yüksek fiyattan satma kapısı açılacak. Başta üreticilerimiz olmak üzere hepimiz kazanacağız” dedi.
Bu organizasyonun fikir babası olan Belediye Başkanı Rahmi Gençer, coğrafi işaret için mahkemeye düştüklerini ancak Ayvalık zeytinyağının yurt içi pazarda daha üst konuma çıkmasını sağlayan coğrafi işareti 10 yıldır kullandıklarını paylaştı.
Portekiz CEPAAL Alentejo Zeytinyağları Araştırma ve Tanıtım Merkezi Teknik Müdürü Henrique Herculano, coğrafi işaretin sağladığı korumayı örneklerle anlattı, ülkesinin zeytinyağı ihracat verilerini ortaya koydu.
Dünya Gazetesi Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, yüzde 200’ün üzerinde artan zeytinyağı ihracatına işaret etti, “44 bin 457 ton zeytinyağı ihracatı ülkemize 174.1 milyon dolar döviz geliri sağladı. 2017-2018 sezonunda bu rakam 250 milyon dolara çıkabilir” diye konuştu.
Yazar, gezgin, gurme, müzisyen Ayhan Sicimoğlu da Ayvalık zeytinyağına özel bir isim bulunmasını önerdi, “Ki, her önüne gelen Ayvalık diyemesin. Maalesef bu işler lezzetle bitmiyor, tanıtım meselesi” dedi.
Kimse kusura bakmasın ama hep bildik söylemler:
Coğrafi işaret, markalaşma, tanıtım...
Evet, hepsi de çok ama çok önemli.
Ve her alanda olduğu gibi, zeytinyağında da dünyada söz sahibi olabilmek için olmazsa olmazlar.
İyi de, zeytinyağına AB’den coğrafi işaret almak, dökme ihracatı bitirmeye, markalı ürünleri dünya vitrinlerine yaymaya ne ölçüde yetecek?
Kiminle ve nasıl markalaşacaksınız?
Neyi, nerede, kime, ne şekilde tanıtacaksınız?
12 yıldır dönüp dolaşıp bu üç temel başlık üzerinde konuşuluyor.
Bu kadar uzun bir sürede artık bunların çoktan aşılmış olması gerekmez miydi?
Galiba bir yerde eksik bir şeyler var, ama nerede?
Kimse alınmasın ama
AMİYANE tabirle sidik yarışına dönen, gerekli gereksiz bilgi rekabetinin çatışmaya dönüştüğü soru bölümünün bitmesini ise bekleyemedim.
Kendimi etkinliğin düzenlendiği Küçükköy Halil Başyazgan Cumhuriyet Kültür Merkezi’nin önüne atıp, dışarı çıkanların konuştuklarına kulak kabarttım.
İstisnasız herkes bu yıl organizasyonun ‘kötü’ olduğu konusunda hemfikirdi.
Kimse alınmasın ama dost acı söyler:
Evet; ben de katılıyorum, iyi değildi, beklentiyi karşılamadı.
Her yıl heyecanla bir öncekinin üstüne artı şeyler konulmasını beklediğimiz şenlikte bence bu kez karmaşa hakimdi.
Başkalarını bilemem ama kendi adıma diyebilirim ki, her şey bir yana, Ayvalık’a gidene kadar program akışından bile doğru düzgün haberim olmadı, değişiklikler de bildirilmedi.
Adı uluslararası olan etkinlikte Portekizli konuk konuşmacı Henrique Herculano ve Yunanistan’ın İzmir Konsolosu Arygros Papolvia dışında yabancı yoktu.
Katılımcıların çoğunluğu bildik simalardı, yeni yüzler de çok azdı.
Ayvalık’ta olmak beni yine çok heyecanlandırdı ama hasat için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Ayvalık ve Ayvalık zeytinyağını gerçekten duyurmak, tanıtmak, markalaştırmak istiyorsak önce hasat günlerini doğru planlamamız gerekiyor.
Naçizane, eğer bu işi profesyonel ellere bırakmazsak, organizasyonu iyi ayarlayamazsak, herkes bir yerlere savrulur gider, bunun da kimseye faydası olmaz.
O markaları göremedim
DİKKATİMİ çeken bir başka şey ise ‘zeytinyağı pazarı’ oldu.
Sadece hasat zamanı değil, haftada en az bir kez zeytin ve zeytinyağı üzerine de yazan biri olarak katılımcı firmaların azlığı dikkatimi çekti.
Yer darlığından mı, stantların kira bedelinden mi bilemiyorum ama bugüne kadar başarı öykülerini yazdığım birçok markayı da, yetkilisini, etkilisini de göremedim.
Bu şenlik birileri gelsin, gezsin, tatil yapsın, yesin içsin, selfie çekip ‘Ben de buradaydım’ desin diye yapılmıyor diye düşünüyorum.
Eğer Ayvalık birlik olup kenetlenmez, ilçesinde yapılan organizasyona şu ya da bu nedenle katılmaz, destek olmaz, elini taşın altına sokmazsa bir bakarsınız birileri sizin boşluğunuzu anında dolduruverir.
Sanki öyle de olmuş...
Zira, geçmiş yıllarda hasat zamanı adım atacak yer bulamadığımız Ayvalık’ta bu kez öyle aman aman kalabalık da yoktu.
Duydum ki, birçok üretici ya da otel artık kendi hasat günlerini düzenlemeye karar vermiş.
Dar gruplarla tarlaya girilip dalından zeytin toplanıp, sıkılıp, yemek yapılıyormuş, kalan da dönüşte eve götürülüyormuş.
Ayvalık’a ölü sezonda artı değer katacağı kesin ama 13 yıllık geleneğe rakip olmamak, önüne geçmemek kaydıyla!
Özeleştiri zamanı
MALUM, benim yazı günüm cuma...
1 haftadır kim ne kaleme almış diye bakıyorum.
Gördüğüm üç aşağı beş yukarı aynı.
Neredeyse birbirinin kopyası yazılar.
Ne etliye, ne sütlüye...
Biraz farklı açıdan bakmaya çalışanlar da referans olarak yine bildik tanıdık isimleri köşelerine taşımışlar.
İster zeytinyağı, ister başka bir ürünle gerçekten dünyada marka olmak istiyorsak bizlere de sorumluluk düşüyor.
Yeri geldiğinde eleştireceğiz ki, (tabii yapıcı şekilde) eksikler ve hatalar görülüp tamamlama ve çözüm yoluna gidilsin.
Bilgi birikimimizi, dostluklarımızı paylaşacağız ki, ülkemiz hak ettiği yere çok daha kısa zamanda gelebilsin.
Bilmem yanılıyor muyum?
‘Çekirdek’ten yetişme
TADI damağımda kalan şey ise bu kez zeytin ve zeytinyağı değil, çekirdeği oldu!
Panelin tam ortasında salonun kapıları birden bire açıldı, içeriye önce bir keman, ardından kontrbas sanatçısı girdi.
Sonra da...
Hep bir ağızdan, “Daracık sokaklarında / Tarihi binalarıyla / Cami kilisesi / Dört mevsim Ayvalık işte / Balıkçı fırıncı, lor tatlıcı / Ah papalinası aman aman / Allah Ayvalık çarşı” diye başlayıp devam eden muhteşem bir şarkıyı seslendiren bir grup çocuk...
Meğerse onlar, Ayvalık Belediyesi’nin ilçe çocuklarının ve gençlerinin sosyal gelişimlerini güçlendirmek için hayata geçirdiği ücretsiz müzik, sanat ve spor eğitim programı ‘Zeytin Çekirdekleri’ grubunun üyeleri imiş.
Ve bu çocuklar önümüzdeki günlerde konser için Paris’e gideceklermiş.
Dilerim, ‘çekirdek’ten yetişen bu çocuklar Ayvalık’ı ve değerlerini tüm dünyaya tanıtmakta önemli görevler üstlenirler.
Paylaş