Paylaş
KURULUŞUNUN 30’uncu yılını kutlayan Bolulu Hasan Usta’da (BHU) bugünlerde ‘tatlı’ bir telaş var. Babadan tatlıcı Hasan Nazmi Gürgönül’ün 1982’de İzmir Kemeraltı’nda 18 metrekarelik bir dükkanda üç lezzetle temellerini attığı firmada bayrak şimdi üçüncü kuşakta. Bilgi Üniversitesi Uluslararası Finans Bölümü’nü bitiren Rıdvan Gürgönül, geçtiğimiz günlerde nöbeti babasından devraldı. Çocukluğundan beri şirket içinde yer alan ve en büyük hayali BHU lezzetlerini dünyaya yaymak olan 27 yaşındaki Gürgönül, bir yandan yenilenme ve değişim için düğmeye basarken, bir yandan da yurtdışı atağı başlattı. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ndeki ‘Türkiye’nin ilk tatlı fabrikası’ unvanlı tesiste bir araya geldiğimiz Rıdvan Bey, neler planladıklarını anlattı. Enerjisi, heyecanı ve sıcakkanlı tavırlarıyla dikkat çeken Rıdvan Gürgönül, “Anlatacak o kadar çok şey var ki, nereden başlasak” dediğinde, “Türkiye’de sizi tanımayan yok gibi. Peki, yurtdışına yönelik neler planlıyorsunuz, isterseniz oradan başlayalım” dedim. Çocukluğundan beri en büyük hayalinin, BHU’nun tıpkı McDonald’s gibi bir dünya markasına dönüştüğünü görmek olduğunu söyleyen Gürgönül, bu düşün gerçekleşmesi için ilk adımı atmaya hazırlandıklarını da belirtti. Yurtdışı açılımını bu ayın sonunda Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de hizmete sunacakları iki şubeyle gerçekleştireceklerini kaydeden Rıdvan Bey, “Bu yılki mağazalaşma çalışmalarımız Dubai’yle devam edecek. Hedef pazarlarımız arasında Azerbaycan, Kuzey Irak ve Güney Afrika da yer alıyor. Orta vadede ise Avrupa’ya açılmayı planlıyoruz. Bunun için Balkanlar’da fabrika kurmayı düşünüyoruz. Yurtdışı pazarına BHU’nun 30 yıllık güveniyle giriyoruz. Ayrıca, üzerinde ‘Made in Turkey’ yazan ürünler, özellikle Ortadoğu ve Afrika’da güvenle tüketiliyor. Bizim için ‘Made in Turkey’ önemli bir avantaj sağlayacak. Bugün cheesecake nasıl dünyada bilenen bir tat haline geldiyse biz de aşuremizin ve diğer tatlılarımızın bilinirliğini artıracağız” dedi.
Aşureye aşeren prenses yolu açtı, dondurma isteyen yatırımcı, iki şubede karar kıldı
RIDVAN Gürgönül’e başlangıç noktası olarak neden Abu Dabi’yi seçtiklerini sordum. İlginç bir öykü anlattı:
- Birleşik Arap Emirlikleri’yle yaklaşık beş yıl önce Kraliyet Sarayı’ndaki bir prensesin aşureye aşermesiyle tanıştık. Bir Türkiye ziyaretinde aşuremizden tadan ve o lezzeti hiç unutmayan bu prenses için o dönem acil olarak bir palet ürün gönderdik. O bir palet zamanla 10’a çıktı. Düne kadar sadece sarayın tattığı BHU ürünleri bugün şubeleşmeyle herkese ulaşacak. Abu Dabili yatırımcılar aslında kapımızı keçi sütü ve gerçek salepten yaptığımız, hiçbir katkı maddesi kullanmadığımız dondurmamız için çalmıştı. Ancak, tatlılarımızı da görünce adeta mest oldular ve şu anda iki franchise birden veriyoruz.
Tatlıya içecek de eklendi, şubelerin metrekaresi genişledi, “Ye, kalk” dönemi sona erdi
BHU’nun bir yenilenme ve değişim dönemine girdiğini ifade eden Gürgönül, mağazaların dekorasyonunun değiştiğini, artık 20-30 metrekarelik küçük mekanlar yerine daha geniş alanların olduğunu, bahçeli ve teraslı şubelerin geldiğini bildirdi.
Rıdvan Bey, “Şu anda şubelerimizin yüzde 30’unda bu değişimi görmek mümkün. Gelen müşterilerimiz artık tatlılarını yer yemez kalkıp gitmiyor. Uzun uzun oturup sohbet edilen, çay ve kahve de içilebilen mekanlar yaratıyoruz. Mağazalarımızın tamamı ‘tatlı kafe’ formatına dönüşüyor” bilgisini verdi.
Geçmişte ünlü tiyatrocu Nedim Saban’la sırf BHU’lara içecek konulması konusunda düştükleri fikir ayrılığı nedeniyle yollarını ayırdıklarını hatırladığımda bu değişim dikkatimi çekti.
- Kahvede kimle çalışıyorsunuz?
- Nespresso gibi bir dünya deviyle anlaştık. Maliyeti yüksek ama biz 4 TL gibi bir fiyata veriyoruz. Kapsül olarak alıyoruz. Özel makinesinde hazırlayıp sunuyoruz.
- Çayda?
- Doğadan ürünleri kullanıyoruz. Butik sunumla veriyoruz. Porselen takımımızı satıp satmadığımızı soranlar bile oluyor.
- Türk kahvesi de olacak mı?
- Bir aya kadar o da olacak. BHU markalı, 7 gramlık tek kişilik özel poşetler yaptırıyoruz. Çay gibi Türk kahvesini de çok özel bir sunumla ikram edeceğiz.
- Başka ne tür içecekler mevcut?
- Limonatamız var. Günlük yapıyoruz. Bir de kışın salebimiz mevcut.
- İçecek grubunun cirodaki payı ne oldu?
- Yüzde 30-40 aralığına oturdu.
Salep öğütülürken 3 kişilik ekip 1 hafta süreyle günde 8’er saat nöbet tutuyor
- KAÇ şubeniz var?
- KKTC dahil, 27 ilde toplam 140 şubeyle hizmet veriyoruz. 25’ini kendimiz işletiyoruz. Diğerleri franchise.
- Yıl sonu hedefiniz nedir?
- Ayda ortalama üç mağaza açıp 160’a ulaşmayı planlıyoruz.
- Hangi iller eklenecek?
- Trabzon, Edirne, Tekirdağ, Ordu, Zonguldak, Adana, Gaziantep, Mardin, Şanlıurfa.
- Lezzetinizin sırrı ne?
- En büyük sırrımız her şeyin en doğal ve kaliteli olanını kullanıyor olmamız. Hiçbir ürünümüzde kesinlikle katkı maddesi, gıda boyası yok. Örneğin, pirinci değirmende kendimiz öğütüyoruz. Şekerin en iyisini alıyoruz. Aşuremizdeki buğday Gaziantep’in kara buğdayı. Sakız, Çeşme’den geliyor. Tarçını kabuk halinde alıp çekiyoruz. Salep öğütülürken üç kişilik ekibimiz bir hafta süreyle her gün başında sekizer saat nöbet tutuyor. Dondurmayı keçi sütünden, tatlıları inek ve koyun sütü karşımından, kaymağı da manda sütünden yapıyoruz.
İzmirliler kazandibine, İstanbullular profiterole aşık
RIDVAN Gürgönül’den, şubelerinden yola çıkarak, Türkiye’nin tatlı haritasını çizmesini de istedim. Yine ilginç bilgiler verdi. Öncelikle tüm ürünlerinin arkasında olduklarının altını çizen Gürgönül, Türkiye genelinde en çok talebin kazandibine olduğunu, bu lezzeti sütlaç ve profiterolün izlediğini paylaştı. Marmara’da ağırlıklı olarak profiterol, kazandibi ve sütlaç tercih edildiğini vurgulayan Rıdvan Bey, “Batı’da sakızlı muhallebi, Doğu’da ise sütlaç ve aşure ön plana çıkıyor” diye konuştu. Kıbrıslıların en çok tavukgöğsü ve tavukgöğüslü kazandibi sevdiğini aktaran Rıdvan Gürgönül, ekledi:
- İstanbul’da ilk şubemizi açtığımızda kazandibi ve keşkül adeta kapış kapış giderken kimse profiterol istemiyordu. Konuklarımıza ne yerlerse yesinler yanında bir tane de profiterol ikram ettik. Şimdi en çok bu ürünü satıyoruz. İzmir’de ise sıralama kazandibi, profiterol, sütlaç, tavukgöğsü ve sakızlı muhallebi şeklinde.
Gürgönül, mevsimlere göre de tercihlerde değişiklik olduğuna işaret etti. Kışın ekmek kadayıfı ve profiterole, yazın ise keşkül, sütlaç ve dondurmaya talebin daha fazla olduğunu söyledi.
Dondurması doktormların reçetesine girdi!
SÜTLÜ tatlıcı olarak tanınan BHU, dondurmada da iddialı. Gürgönül, aslında dondurmanın kuruldukları tarihten itibaren mönülerinde hep olduğunu söyledi. Bu üründe yıllardır kazanılan başarıyı farklı bir şekilde sunmak için hareket geçtiklerini belirten Rıdvan Bey, “Bu kapsamda çubuk dondurmada Lasido markasını yarattık. Ayrıca yine kapta Dosido’yu pazara sunduk. Toplamda dokuz çeşit dondurmamız var” dedi. Rıdvan Gürgönül, pastörize sütten ürettikleri için mikrobiyolojik yönden güvenilir olduğunu kaydettiği dondurmalarının çocuklar için de en besleyici ve sağlıklı haliyle sunulduğunu ifade etti. Gürgönül, kendi başından geçen bir olayı anlatarak, bir rahatsızlık için gittiği doktorun, kendisinin kim olduğunu bilmeden, dondurma yemesini önerdiğini, hatta “BHU’nun ürünlerini öneririm” dediğini sözlerine ekledi.
Paylaş