Paylaş
DİYARBAKIR’dan kalktı geldi, Savaştepe’de öğretmen okulunda okudu. İdealistti, hayalleri, hedefleri vardı ama o günün koşulları yüzünden sadece iki yıl yapabildi. 1978’de tatile geldiği Çeşme’de turizmle tanıştı, kendi ifadesiyle ‘hastası’ oldu. Bir gömlek, bir pantolonla girdiği Turban’da bulaşıkhaneden adım attığı sektörde görev yapmadığı birim kalmadı. Başarı basamaklarını adeta tırnaklarıyla kazıyarak birer birer tırmandı. Bugün Sheraton olarak hizmet veren tesisin en tepesine, genel müdürlük koltuğuna yükseldi. Bu, 35’inci yılı. Turizm sektöründe aynı tesiste bu kadar uzun süre çalışan yoktur sanırım. Zaten kendisi de, ‘Türkiye rekoru bende’ diyor. Söylememe gerek var mı bilmiyorum, işine aşık. İşiyle yatıyor, işiyle kalkıyor. En tepede ama karınca misali yerinde duramıyor. Konuklarını memnun edebilmek için ekibiyle birlikte canla başla çalışıyor. ‘Ben genel müdürüm’ demiyor. Makamla, mevkiyle işi yok. Aşmış hepsini! Her birini misafiri olarak gördüğü müşterilerini tam 35 yıldır kapıda karşılıyor, kapıda uğurluyor. Abdullah Aküzüm, “Misafirlerimiz ve çalışma arkadaşlarım benim için çok değerli. Birinin burnu kanasa ölürüm. Eşim bazen akşam eve geldiğimde, ‘Üzerini değiştirme istersen, her an bir telefon gelebilir’ der. Kimin bir sıkıntısı oldu, hemen gider hallederim. Mesaiden sonra bana bir şey söylemeye korkarlar. Çünkü rüyama girer uyuyamam” diyor. Dostluğa büyük önem veriyor. ‘Onlar benim en büyük sermayem, trilyonlara bedel’ diye konuşuyor. Özüyle, yaşadıklarıyla, tarlada çalıştığı, ayağına kıymık battığı günlerle gurur duyuyor. 10’uncu Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in Diyarbakır’da görev yaptığı dönemde verdiği 5 öğüdü de hiç ama hiç aklından çıkarmıyor: “Pişman olup geri dönme, kötüye bile iyilik yap, paran yoksa evde oturmasını bil, iyi giyin kimse sırrını bilmesin, dostun hakkında peşin hükümlü olma, biri araya girip bozmasın.” Hayatında özünden asla ödün vermeyen, ilke gereği bir yakınını yanında çalıştırmayan Aküzüm’ün ‘Sıradışı’ öyküsüyle sizleri baş başa bırakıyorum...
KİMDİR?
Adı: Abdullah Aküzüm
Doğum yeri ve yılı: Diyarbakır, 1960
Eğitimi: Savaştepe Öğretmen Okulu
İşi: Çeşme Sheraton Genel Müdürü
Medeni durumu: Ev hanımı Semra Aküzüm’le evli. Ozan (33, sigortacı) ve Emre (26, turizmci) adında iki oğlu var
OTOMOBİL
Biri sigara içsin satarım
* İlk arabam 1978 model ikinci el krem renkli bir Anadol’du. Bugün ise geçen yıl aldığım beyaz renkli Volkswagen Jetta’m var.
* Otomobile çok da düşkün değilim. Benim için ihtiyaç gidermekten öte anlamı yok. Zorunlu kalmadıkça kullanmam da. Direksiyonda olmaktan hoşlanmıyorum.
* Titiz bir insanım. Bu kural aracımda da geçerli. Biri sigara içsin, sabah gider satarım. O kadar! Tozlu olmasına dayanamam, hemen yıkatırım. Garantisi dolduğu gün de değiştiririm.
BESLENME
Etçiyim, stok bile yaparım
* Kahvaltı kültürüm yok. Sabahları nadiren ağzıma 1-2 lokma atarım. Öğlen hasbelkader yerim. Akşam ev yemeği tüketirim.
* Anadoluluyum. Eti çok severim. Öyle ki, balık restoranda bile et ararım. Mevsimine göre de et stoku yaparım. Kebaba bayılırım. Acıya ‘Hayır’ diyemem.
* Yemek konusunda seçiciyim. Kereviz, pırasa vs yemem. Eşim, dışarıda işim olduğu günler yapıyor, bayram ediyor!
* Kalabalık sofraları severim. Dostlarım gelsin, sohbet edelim, ne varsa paylaşalım hoşuma gider.
* Dünyayı gezdim, Türk mutfağı gibisini görmedim. İsviçre’de, İspanya’da bu anlamda çok aç kaldım.
* Her Türk erkeğinin aksine mangal da yakamam, yumurta da kıramam. Ama çok iyi tarif ederim. Eşim Çeşmeli ama içli köfteyi bilir, patlıcan kebabı, güveç, kapama vs enfes yapar. Bizim memlekete (Diyarbakır) gitti, eğitim aldı!
MEKAN
Bu konuda iyiyim diyebilirim
* İzmir’de Dalyan Balıkçısı, Çeşme Port Balık, Osman Usta Adana Sofrası, Tavacı Recep Usta, Ali Usta Oltu Kebap keyif aldığım mekanlar arasında.
* Otelcilikten gelen biri olarak mekan seçme konusunda iyi olduğumu söyleyebilirim. Gittiğim yerde önce mutfağa bakarım. Hijyene çok önem veririm. Servise de dikkat ederim.
SPOR
“FB’liyim” dedi, gelinim oldu
* Öğretmen okulundayken lisanslı voleybolcuydum. Hala fırsat buldukça oynarım. Geçen yıl kaymakamlık kupasında mücadele ettik, birinci olduk.
* Onun dışında çok fazla spor yapamıyorum. Ama çok hareketliyim. Ofiste oturmam. Otelde sürekli koştururum.
* Nasıl desem, felaket derecede Fenerliyim. Öyle ki, gelini alırken sordum, “Hangi takımı tutuyorsun?” Kızımız, “Fenerbahçeliyim” diye yanıt verince, “İyi o zaman ailene söyle gelip seni isteyeceğiz” dedim. Gittik, istedik, aldık!
SEVİMLİ DOSTLAR
Artan yemekler doğru barınağa
* Titizliğimden dolayı kedi köpek beslemem. Ancak, 2006’dan beri otelimizde artan yemekleri 800 hayvanın kaldığı barınağa gönderiyoruz. Patronuma rica ettim, bu iş için bir personel aldım. Her gün kalan yemekleri tek tek ayırıp gelen arabaya teslim ediyor. Geçen ocakta yüzde 20 dolulukla bile tam 4.5 ton yemek gönderdik. Benim için hayvanlar çok kutsal. Bu arada, küçükken yalın ayak çok keçi otlattım!
TATİL
Kimse beni otelde yatıramaz
* İşim gereği yazın tatil yapma şansım yok! Haftada 1 gün iznim var, onda da eşime derim ki, “Beni ellemeyin, biraz dinleneceğim.” Malum, kafa hep dolu. Çeşme’de yaşıyoruz ya, bizi denizden çıkmıyor sanıyorlar. Oysa fırsat yok. Ya hiç girmem ya da 1 kez dalar çıkarım. Dolayısıyla 25 günlük iznimi kışın kullanıyorum. Genelde üçe bölüyorum. İsviçre, İtalya, Dubai vs birçok yere gittim. Ama iddia ediyorum Karadeniz gibisi yok, dünyaya bedel!
* Eşim diyor ki, “Tatile gidelim.” Ben de diyorum ki, “Seninle gidemem. 35 yıllık otelciyi götürüp otelde yatıracaksın. İndirip açık büfede yemek yedireceksin. Hiç aklın eriyor mu? Bir defa Bodrum’a götürdün. 2 otel değiştirdik. 5 günlük tatilin 3’üncü gününde geri geldik.” Ben köy yeri arıyorum. Gübre kokusu istiyorum. Yerlerde yuvarlanayım arzuluyorum.
* İzinlerde hanımla oturup birbirimize bakmayız. Hemen eşi dostu arayıp, dergah kurarız, 15-20 kişi bir yere gireriz. Denize gidersek olayı piknik şekline çeviririm. Oturur, yer, içer, sohbet ederiz. Benim için dünyanın en büyük tatili işte bu. Dostsuz olmaz!
HOBİ
Voleybol ve okey çok keyifli
* Çok duygusalım. Türk Halk Müziği’ni dünyaya değişmem. Pir Sultan Abdal’dan tutun da Aşık Mahsuni’ye kadar hepsi bizim kültürümüz, özümüz. Hepsini dinlerim. Çoğu kez de ağlarım. Sesim fena değil, arada ben de mırıldanırım. Öğretmen okulunda okurken flüt çalardım. Daha önce de dediğim gibi voleybol hoşuma gider. Bir de iş stresini atmak, kafamı boşaltmak için okey oynarım.
ASTROLOJİ
Titiz, aynı zamanda hassasım
* Oğlak burcuyum. Çok titizim. Aynı zamanda hassasım. Dostluğa çok önem veririm. İçimde toplu iğne başı kadar kin yoktur. Kızıp sinirlensem bile birkaç dakika sonra özür dilerim.
KARİYER
Öğretmen okulunu bitirdim
* Savaştepe Öğretmen Okulu mezunuyum (1976). Köyümde 2 yıl öğretmenlik yaptım. O yaz Çeşme’ye tatile geldim. O zamanlar Sheraton’un yerinde Turban Oteli vardı. Turizm sektörü hoşuma gitti, kaldım. Bulaşıkhaneden başladım, bugünkü pozisyonuma gelene kadar her kademesinde görev yaptım. Bu, 35’inci yılım. Bizim sektörde aynı tesiste bu kadar uzun süre çalışan yoktur sanırım. Türkiye rekoru! ÇEŞTOB Yönetim Kurulu üyesiyim. Siyasetle de ilgiliyim.
GÜNE BAŞLANGIÇ
Evlerine teslim eder yatarım
* 2 dubleden fazla içmem, herkesi evine teslim eder, 24.00’ü geçirmeden yatarım. 07.00’de ayaktayım. 08.10’da otelde olurum. Duş almadan çıkamam. Eğer alamamışsam mutlaka otelde alırım.
MODA
Günde iki kez değiştiririm
* Bu konuda felaketim! Çok titizim. İyi giyim hastayım! Kıyafet, ayakkabı ve parfüm benim için çok önemli. Yazın spor, kışın takım elbise giyerim. Klasik biriyim. Öyle zıpır şeyleri sevmem. Gömlekleri yakası düzgün olsun diye hazır almam, diktiririm. Lacivert ve beyaz renk severim. Utanmasam kışın bile beyaz çorap giyerim. Günde iki kez üzerimi değiştiririm. Ev ve oteldeki dolabımı gören konfeksiyon dükkanı sanır!
ÇEŞME
Dünyanın Mayorka’sı
* Çeşme dünyanın Mayorka’sı. En büyük suçumuz yılda 45 gün kullandığımız 30 bin villayla çevirmiş olmamız. Çeşme’nin kapasitesi 40 bin yatak. Üstü de altı da zarar. 40 bin yatağa ulaştığımızda sezon 5-6 aya çıkar, dünyanın gözdesi oluruz. Rüzgar, oksijen, kum, termal, otoban, sörf... Hepsi bir arada sadece Çeşme’de var. Ancak, Çeşme hak ettiği yerde değil. Tahsisler açılmadı, planlar onaylanmadı. Yıllardır konuştuğumuz turizmi 12 aya yaymak için festivallerin sayısını artırabiliriz. Örneğin, Alaçatı’da bir ot festivali yaptık, 3 gün 340 bin kişi geldi. Germiyan’da ekmek, Dalyan’da balık, Çiftlik’te kitesurf, Ilıca’da da termal festivali yapalım. Burası sanayi, tarım bölgesi değil ki... Dünyanın en iyi turizm bölgesi. Ama unutuyoruz!
Paylaş