Paylaş
Yerel seçimler 31 Mart 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri ise 3 Kasım 2019 tarihinde yapılacak.
Siyasette 24 saat dahi uzun bir süredir denilen bir ülkede nasıl bu kadar net konuşabiliyorum? Çünkü erken seçim kararı alacak olan iktidar partisinin nabzını tutuyorum. AK Parti’de hazırlıklar normal zamanında yapılacak olan seçimlere göre yürütülüyor.
Ekonominin daha kötüye gideceği, AK Parti’nin yerel seçimlerde düşük çıkan oy oranının Cumhurbaşkanlığı seçimlerini olumsuz etkileyeceği ihtimalleri ise tartışılıp sonuçlandırıldı. İktidar, ekonominin kötüye gideceği perspektifinden bakmıyor. Tam aksine alınan tedbirlerle en zor dönem olan 2017’nin başarılı bir şekilde atlatıldığı kanaati hâkim. AK Parti, yerel seçimlerde daha düşük oy alıyor. Hem Bakanlar Kurulu’nda hem partinin yetkili kurullarında bu konu, “Yerel seçimlerde makas açılıyor. O nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimlerini öne alalım” teklifi gündeme geldiğinde Erdoğan, iki seçim arasında 7 ay olduğunu makul bir açıklık oluşturulduğunda onun telafi edilebileceğini belirtmişti.
YOL HARİTASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan 16 Nisan referandumu gecesinde bir yol haritası çizdi. 2017 yılını yerel yönetimlerde ve AK Parti teşkilatlarında “değişim” yılı olarak ilan etti. İstanbul, Ankara, Bursa, Balıkesir, Niğde, Düzce belediye başkanlarını değiştirerek yerel yönetimlerdeki değişimi gerçekleştirdi. Teşkilatlardaki değişimi tamamlıyor. Şimdi ikinci aşamaya geçilecek. Erdoğan 2018 yılını, yerel yönetimlerde ve iktidarda icraat yılı olarak belirledi. O nedenle muhalefetin ekonomi kötüye gidecek öngörüsü tutmayacak. Zaten şimdiye kadar hangi öngörüleri tuttu ki?
Erdoğan’ın takviminde 2019 tarihi, “seçim yılı” olarak işaretlenmiş vaziyette. “2019’da üç seçim olacağı için 2018’i icraat yılı olarak başarılı bir şekilde geçirmeliyiz” demişti.
Ayrıca Erdoğan’ın bir siyaset tarzı var. Erken seçimi doğru bulmuyor. 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana bir kez 2007’de erken seçime gitti. O da 367 kararıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi kilitlendiği ve 27 Nisan e-muhtırası ile rejim sorunu ortaya çıktığı için. Zaman artık Erdoğan’ın lehine işliyor. Astana süreciyle birlikte Suriye’de hem sahada hem masada yer alıyor. Terörü geriletmiş, ekonomiyi tehlike sınırından uzaklaştırmış vaziyette.
Katar, Myanmar ve Kudüs hamleleri ile başarılı sonuçlar aldı. Kudüs oylaması ile ABD’nin karizmasını çizdiren lider oldu. Başkan Trump ağır bir hezimet yaşarken ABD tarihinde bu denli küçük düşmemişti. Bu sadece dış politikada değil, içeride de Erdoğan’a puan kazandırdı. Dindar-muhafazakâr kesimler bir kez daha Erdoğan’ın etrafında toplandı. “AK Parti’ye oy vermesem bile Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ı destekleyeceğim” diyenlerin oranı arttı. Erdoğan İslam dünyasının lideri görülürken, İslamcı taban Saadet Partisi dahil yeni bir arayışa ihtiyaç duymuyor.
YÜZDE 50 ARTI 1
Ayrıca birilerinin çok büyük umutlar beslediği Zarrab davası da elde patladı. Geriye ne kaldı? Abdullah Gül’ün adaylığı ve Meral Akşener etkisi derseniz, Erdoğan açısından risk faktörü olmaktan çıktı.
Erken seçim tartışmaları yapılırken göz ardı edilmemesi gereken iki nokta var:
1- Erdoğan faktörü.
2- Yüzde 50 artı 1 gerçeği.
Erken seçim olmaz ama belki eylül ayında yapılacak olan AK Parti kongresi öne çekilebilir. Yoksa Erdoğan yüzde 50 artı 1’i garantiye almadan Kemal Bey istedi, Meral Hanım arzu etti diye seçime gitmez.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş