Paylaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu hakkında 1 milyon liralık tazminat davası açarken, “Bizzat kendisi bir kaset komplosu ile işbaşına gelen, partisi içinde taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelen sözde genel başkanın sancısının sebebi budur. Bunların derdi millet, milli iradedir” diye tepki göstermişti.
Gelinen noktada ne Kılıçdaroğlu geri adım atıyor ne de Erdoğan bu işin peşini bırakmaya niyetli görünüyor. AK Parti MKYK toplantısında “sözde Cumhurbaşkanı” konusu açılınca Erdoğan, “CHP böyledir. Bunların sorunu milli iradeyle. Bu CHP’de tecavüzcüler var. Sahtekârlıklar var. Bizim bu partiye karşı tavırlı olmamız lazım” diyor.
SELÇUK ÖZDAĞ’A SALDIRI
ÖNCELİKLE Selçuk Özdağ’a ve gazeteci Orhan Uğuroğlu’na yapılan saldırıyı kınıyorum. Selçuk Özdağ’la doktorlar müdahale ettikten kısa bir süre sonra konuşmuştuk. Silahlı ve sopalı kişilerin saldırısına uğradığını anlatmıştı. “Cuma namazı için evden çıkmıştım. Şoförümün başına silah dayamışlardı. Biri bana silah çekti, diğerleri arkadan sopalarla saldırdı. Bir süre yumruklarla kendimi korumaya çalıştım” diye anlatmıştı.
Selçuk Özdağ’a yapılan saldırıya çok üzüldüm. Ama başkentin ortasında önemli bir siyasetçinin silahlı, sopalı saldırıya uğramasına daha çok üzüldüm. Böyle bir Türkiye istemiyoruz. Fikirlerin silahla, sopalarla susturulduğu bir Türkiye’nin mücadelesini vermiyoruz.
Selçuk Özdağ’ın kırılan iki parmağı ve koluna operasyon yapıldı. Dün hastaneden evine geçti. İçişleri Bakanı Soylu, Selçuk Özdağ’la sürekli temas halinde. Dün saldırganların ikisinin yakalandığı haberini alınca Selçuk Özdağ’ı aradım. Doğruladı. Teşhis için şoförünün Emniyet’te olduğunu söyledi. “Önemli olan onların arkasında kimlerin olduğu” dedi.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ARAMIŞ
Selçuk Özdağ, “Ne kadar sevildiğimi anladım” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan aramış kendisini. Olayın nasıl olduğunu sormuş. Geçmiş olsun dileklerini iletmiş. İçişleri, Adalet ve Sağlık Bakanı başta olmak üzere bakanlar, milletvekilleri, siyasi parti liderleri ve eski Meclis başkanları aramış. Selçuk Özdağ, MHP ve Ülkü Ocakları davasından idamla yargılanmış, bu uğurda 7 yıl hapis yapmış, çile çekmiş bir insan. Ona saldıranlar hangi bedeli ödedi acaba?
BAHÇELİ’NİN TAVRI ÖNEMLİ
Devlet Bahçeli, MHP Genel Başkanı olduğunda Ülkücü gençleri sokaklardan çekmiş, ellerinde silahın değil, bilgisayarın olması gerektiğini söylemişti. Türkiye’ye çok büyük bir hizmet yapmıştı. Bu yaşananlar MHP’nin imajına zarar vermeye başladı. Bu durum karşısında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni bir uyarı yapmasına ihtiyaç var.
TUĞRUL TÜRKEŞ’İN ‘AZGIN MİLLİYETÇİLİK’ ÇIKIŞI
TÜRK milliyetçiliğinin referans ailelerinden, Türkeş soyadını taşıyan birisinden bu çıkış gelince paylaşmak istedim. Ama sadece sosyal medyadaki paylaşımıyla yetinmedim, Tuğrul Türkeş’i arayıp konuştum.
Tuğrul Türkeş, hem Alparslan Türkeş’in siyasi mücadelesinin en yakın tanıklarından biri hem de bu konuda entelektüel bir çaba içerisinde olup milliyetçilik üzerine fikir üreten bir isim. Ama Tuğrul Türkeş’in benim nazarımda ayrı bir yeri vardır. O da 15 Temmuz’da ayakta kalan devlet adamlarından biriydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım darbecilerle mücadele ederken Ankara’da Başbakan Yardımcısı sıfatıyla liderleri arayıp, “Hükümet olarak görevimizin başındayız. Mücadele ediyoruz. Sizin desteğiniz çok önemli. Meclis’i topluyoruz” diyen Başbakan Yardımcısı’dır. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, darbecilerin elinden kurtulduktan sonra onun makamına gelmiş, darbenin liderlerinden Mehmet Dişli’nin Çankaya Köşkü’nde derdest edilmesini sağlamıştı.
TUĞRUL TÜRKEŞ’TEN ÖNEMLİ UYARI
Önce Tuğrul Türkeş’in paylaşımlarını, sonra konuşmamızı aktaracağım. Tuğrul Türkeş, Türkiye’de ve dünyada milliyetçiliğin yükseliş içinde olduğuna dikkat çektikten sonra, bizim için hangi tür milliyetçilik anlayışının yarar getireceğine değiniyor. Ama asıl önemli çıkışını hangi tür milliyetçiliğin ülkemize zarar vereceği noktasında yapıyor.
“Türkiye’de Kürtler üzerinden ayrımcılık güden, Alevîler üzerinden mezhepçilik örgütleyen, Hıristiyanlar ve diğer azınlıklar üzerinden dışlayıcılık geliştiren ve/veya Avrupa’daki popülist üstüncülüğün farklı bir varyantı üzerinden hesaplar yapan bir milliyetçilik, Türk milliyetçiliği olamaz. Olsa olsa, ‘azgın milliyetçilik’ olur.”
Tuğrul Türkeş sadece bir tespit yapmakla yetinmiyor.
‘AZGIN MİLLİYETÇİLİĞE KARŞIYIM’
“Maalesef ki Türkiye’de de bu tip hamaset eksenli bir milliyetçiliğin –ki ben buna ‘azgın milliyetçilik’ demeyi uygun görüyorum– sosyolojik tabanda kök salmaya yakın olabileceği tehlikesini görüyorum” diyor.
Tuğrul Bey, aynı zamanda milliyetçilik adına gelişen bir tehlikeye işaret ediyor.
“Bu nedenle açıkça ifade ediyorum ki ben filizlenen bu azgın milliyetçiliğe karşıyım” sözleriyle kendi pozisyonunu da net bir şekilde tarif ediyor.
‘BİR AYDIR BUNUN ÜZERİNDE ÇALIŞIYORUM’
Şimdi gelelim Tuğrul Türkeş’le konuşmamıza... Açıklamasında yer alan “Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikrî derinliği bulunmaz. Yarının Türkiye’siyle ilgili hiçbir fikri yoktur. Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir. Bu nedenle de milleti temsil edemez” ifadesi son birkaç gündür yaşanan olaylara bir vurgu mu diye düşündüm. Tuğrul Bey, makaleyi hazırlamaya 1 ay önce başladığını söyledi. Ama son yaşananları da tamamen göz ardı etmemiş.
“2021’e girerken, milliyetçilik adına yeni bir şeylerin söylenmesi gerektiğini düşündüm. Bir süredir bunun zihni hazırlığını yapıyordum” dedi. “Dışlayıcı üslupla bir şey yapılamaz. Kapsayıcı ve kucaklayıcı olunması lazım. Bizim milliyetçilik anlayışımız kapsayıcı ve kucaklayıcı milliyetçiliktir. 85 milyon milletimizi kucaklamak lazımdır” dedi.
DURUŞ ÖNEMLİ
Tuğrul Bey, tam da ülkemizin ihtiyacı olduğu bir dönemde önemli bir çıkış yaptı. Bu tartışmanın günlük husumetler uğruna boğulup yok edilmesi değil, tam aksine zenginleştirilmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye’nin milliyetçilik üzerinden bölünmeye değil, kucaklaşmaya ihtiyacı var.
Ben bu millete âşığım. Kucaklaşmalıyız. Hem de öyle bir kucaklaşmalıyız ki, dünyaya “İşte Türk milleti budur” dedirtecek şekilde...
Paylaş